10 yıl sonra!

Zaman çabucak geçiveriyormuş. Hani 2009’un son günerinde birisi önümü kesip, "Şişşt! Hayatının yarısını devirmeye gidiyorsun, farkında mısın?" dese güler geçerdim. Hiç takmazdım kafama. Hatta böyle bir şey söylemiştir belki de, ben üstünde hiç durmaksızın söyleneni de söyleyeni de çoktan unutmuşumdur. 

Ama öyle oldu. Hayatın yarısını (belli olmaz gerçi ama umarım, sanırım yani) deviriverdim geçtiğimiz on yılda. Hiç tahmin etmezdim. 2009’da ve hatta 2010’da, hiç ama hiç aklıma gelmezdi. Gelmedi de! Öyle, birdenbire devriliverdim günlerin üstüne ve 10 yıl geçiverdi, kelimenin tam anlamıyla.

Zamanın hiç farkında değilmişim. Şimdi ise sanırım bir öykü kitabının adı gibiyim: Zamanın Farkında. Öyle, yani farkında olunca, garip belki ama, bu 10 yılda belirdi hayatın incelikleri: Mesela bir çiçeğin uçuk rengi, bir çocuğun gülüşü, arkadaşlığın, dostluğun kıymeti. Ve ısrarın, inadın gücü. 

Mesela bu 10 yılda bir "meslek" edindim, psikiyatrist oldum. Muhtemelen, bir 10 yıl daha sonra (ve hayattaysam hâlâ), düşüneceğim aslında halen insan ruhundan çok da anlamadığımı.

Mesela bu 10 yılda anlar gibi oldum "Bir Yılbaşı Gecesi"ni. Halbuki kaç kez okumuştum bir on yıl önce. Ama anlamamıştım. Kafam başka yerlerdeydi belki. Bilemiyorum. Zaten dedim ya, zamanın nasıl da geçip gittiğini pek umursamazdım, on yıl önce. 

Hakikaten! Birisi çıkıp önüme, konuşsaydı 10 yıl önce, hiç düşünmezdim ve yürürdüm bu günlere. Yürüdüm de. 

Başladığında şu geçmiş 10 yıl, mesela Tekel direnişi vardı. Mecburi hizmet yeni başlamış, ülkenin güney sınırından kulak kesilmiştim Ankara sokaklarında olup bitenlere. Sonra Gezi/Haziran geldi. Sonra savaşlar, Suriye, göçler ve toplumsal bedellerin çeşitli biçimleri. Kadınlar, çocuklar. Geldi, geçti ve belki de ruhu kaldı, geride bıraktığımız şu 10 yılın. Acı, zor ve umutlu. Ama ne yalan söyleyeyim, çok da öngörülecek şeyler değildi sanki bunlar. Evet, kitap, teori söylüyordu olabileceklerin özünü ama nasıl bir biçim alacakları çok da belli değildi sanki. Üstümüzden geçti gitti şu 10 yıl. 

Peki, şimdi biliyor muyuz önümüzdeki 10 yılı? 

Güzel soru! Kendi adıma öngörmek yine "zor" diyebilirim. Ne diyebilir ki insan! Her şeyin değişmesini istiyeceğimiz ve bunun peşinde koşacağımız bir 10 yıl için "hayatım, hayatımız şöyle olsun" demek saçma. Ama öte yandan sanki zamanın daha çok sıkıştıracağı bir 10 yıl olacak. Sanki daha bir farkında olarak akacak zaman. Hem uzun hem de çok kısa olacak bu 10 yıl. 

Öte yandan gelecek denince bir şartlanma olmuş, önce insanın aklında teknoloji canlanıyor. Öyle bir ilişki kuruluyor ya gelecekle ilgili: gelecek eşittir teknolojik gelişmeler. E, madem öyle, o zaman tabii ki soruyor insan kendi kendine, 10 yıl sonra mesela "yerli otomobile" mi biniyor olacağız? Ya da mesela teknelerle Kanal İstanbul’dan mı geçeceğiz? 

Mesela 10 yıl sonra akıllı uygulamalar her anımızı bir veriye dönüştürmüş olacak mı? Buzdolabı da akıllı olacak mı? Ve peynir bittiğinde küçük bir uyarı mı gönderecek, biten peynirin eve dronelarla getirilmesi için? Yoksa o aralar çok fazla hayvansal protein aldığımızı hesaplayan ev ve işyeri mutfağı buzdolabının brokoli sinyali göndermesini mi sağlayacak?

Gelecek bunlar mı? Eğer gelecek sadece teknolojik değişimse daha da yazılabilir: Mars’a gidilmiş mi olacak? İyi de ne için, kim için? Ayda koloni mi kurulmuş olacak? Ya dünya? Dünya kime ve nasıl kalacak? Mesela deniz seviyesi kaç santim artmış olacak? Genetiğin şifresinin şifresi çözülmüş olacak mı? Davranışlarımızın genetik belirleyicileri ortaya çıkarılmış mı olacak? Yoksa hepsi koca bir balon mu çıkacak? 

Teknolojinin değiştiği ve herkesin, her şeyin aynı kaldığı bir 10 yıl mı olacak? Yeni savaşlar uzayda mı yoksa dibimizde mi patlamış olacak? Mesela soran çıkmayacak mı, savaşlar neden çıkar ki, diye! Bazı kişisel çatışmalardan mı yoksa başka şeylerden mi? Hâlâ aynı hikayeler mi anlatılıyor olacak? Trump bunamış mı olacak yoksa çoktan bunamış olduğunu anlamış mı olacağız? Ya Avrupa? Aynı mı kaldacak? Çin? Her şeyi üretmeye devam mı edecek?

Muhtemelen mi dediniz? Ben zarları değişimden yana atalım derim. Atalım ve görelim. 

Göreceğiz de... O zamana kadar küçük bir mektup olarak kalsın bu yazı. Döner bakarız ve anlarız nerelerden geçip nerelere vardığımızı 10 yıl sonra. 

Şimdiden iyi yıllar.