Erdoğan'ın son çaresi: ABD karşıtlığı

Tayyip Erdoğan'ın yakın çevresinin ABD'nin Erdoğan için düşündüklerinden dolayı paniğe kapıldığı ortada. Erdoğan ve dostları fena halde korkuyor ve bu korku saldırganlıkla kendisini gösteriyor.

Gemileri yakmayan, ölçülü bir saldırganlık bu. ABD ve ABD'nin lideri olduğu Batı'ya vururken hedef gözeten, diş gösteren ama dalaşırken rakip seçen bir siyaset tarzı... Eskisi ve yenisiyle diplomatlara ağızlarına geldiğini söyleyenlerin bu diplomatların patronu olan bakanla dalaştığını gördünüz mü mesela? Ya da Batı gazete ve gazetecileriyle uğraşanların ve ne olduğunu kimsenin anlamadığı Yahudi sermayesini diline dolayanların, uluslararası tekelleri doğrudan karşıya aldıklarını... Peki soyut bir Amerika ve Batı imgesiyle kavga edenlerin bu imgenin şahsında vücut bulduğu insanla, ABD Başkanı Obama'yı hedef aldıklarını... Öylesine dikkatliler ki olası başkanlardan Trump'ın Müslümanlara ettiği ölçüsüz hakaretler karşısında dahi sessizler. Bir insanın gelecek yıl o koltukta oturma ihtimali dahi çeteyi susturmaya yetiyor ve sorun kişiler değil demek ki.

AKP ölçülü bir Amerikan ve Batı karşıtlığı yaparken kişileri değil sistemi gözetiyor ve sistemi asla karşısına almıyor. Haziran günlerinde renkli devrim senaryolarından korkup Putin'e sığınmaya çalışan, Rus uçağını düşürdükten sonra NATO'nun kapısında yatan AKP pragmatizminin bunu yapması zaten imkansız.

İlk ciddi sınavları olan Suriye'de fena çuvallayan, üstelik çuvallarken peşinden ABD'yi de sürükleyen AKP'nin büyük güç olma hayallerini hâlâ ciddiye almak için Türkiye'de doğmuş bir sağcı olmak lazım. Türk Silahlı Kuvvetlerinin gelecekteki görevleri için ABD'den F-35 savaş uçağı almak için kuyruğa girdiğini manşete çeken paçavraların köşe yazarlarına ayrılan kısımlarında güçlü Türkiye senaryoları yazılmasını, üstelik sistemin en başındaki adamdan randevu koparmak için yalvarılan bir zamanda, başka türlü ciddiye almak mümkün mü?

İslam ordusu dedikleri bu. Uçak ABD'den, tank Almanya'dan, tüm harekat planları NATO'dan, ölecek çocuklar Türkiye'den ama... Gavurun verdiği silah ve akılla cepheye ve toprağa Müslümanları gönderen bir büyük güç. Üstelik bu güç, paranın hakim olduğu bir sistemde, paranın yabancı efendilerine, yerlilerinden destek alarak kafa tutacak öyle mi?

Gerçek buyken oyuna dönmüş bir Amerikan ve Batı karşıtlığı zorunlu olarak ya kimsenin bilmediği hayali bir büyük düşmanı, ya da yazarı, diplomatı, akademisyeni hedef almasın da ne yapsın...

Niye yapıyor peki AKP bunu? Türkiye'deki sağcı tabanı böylesi bir zavallılıkla konsolide etmeye, bir arada tutmaya mı çalışıyorlar?

Her türden hakareti, şiddeti, tecavüzü, hırsızlığı, cinayeti meşru gören bir kitlenin bir arada durmak için buna ihtiyacı var mı sizce? Onları tek başına Erdoğan konsolide ediyor zaten. ABD karşıtlığının AKP tabanına hitap eden bir yanı mutlaka var ama asıl sebep bu değil.

Erdoğan ve AKP, Batı karşıtlığıyla esas olarak Türkiye'deki muhalefetin alanını daraltıyor. Amerikan devlet görevlisi bir savcının yasal takibinden heyecan duyacak kadar kötü duruma düşmüş, kendini kaybetmiş, kurtuluşa kendi imzasını atmaktan umudu kesmiş bir muhalefetin bu pespaye Batı karşıtlığıyla bile başa çıkacak hali yok. Örneğin diplomatların dava takibini Avrupa Birliği'nin kurallarıyla açıklayan, Türkiye'deki özgürlük mücadelesinin amacını Batı'nın düzeninin içine yerleşmek ya da eklemlenmek olarak tarif eden bir zihniyet AKP'nin zavallı ABD karşıtlığıyla dahi mücadele edemez.

Kendi kaderimizi elimize almak, kendi göbeğimizi kendimiz kesmek bu kadar zor mu gerçekten? Ülke derin bir karanlıkla boğuşurken kolay değil elbette. Ancak Türkiye'nin sağcısı eşi görülmemiş bir rezillikle yerlerde sürünürken ne kadar zor olabilir cidden?

Bu yazı, Boyun Eğme Dergisi'nin 26. sayısından alınmıştır.