Dolandırılmışlar!

Osman Çutsay'ın "Dolandırılmışlar!" başlıklı yazısı 10 Ocak 2013 Perşembe tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

Bu kadar açık yürekli olmaları da “şayan-ı hayret” doğrusu. Avrupa Birliği’nin Kuzey ve Güney olmak üzere iki parçaya ayrıldığı, AB’nin bizzat kendisi tarafından ilan ediliyor. AB Sosyal İşler Komiseri Laszlo Andor, Salı günü Brüksel’de “Avrupa’da İstihdam ve Toplumsal Gelişme” başlıklı raporu sunarken, “2012, Avrupa için bir başka berbat yıl oldu” diye konuşmaktan çekinmedi ve acımasız bir tablo çıkardı: AB’nin üçte ikisinin reel geliri resmen gerilemiş, Avro Bölgesi’nde işsizlik rekoru kırılmıştı. Bu, bağıra çağıra ilan edildi. İyi de, neden?

Neden çekinmiyorlar? Herkesin gördüğünü açıkça dile getirmekte bir sorun görmedikleri için mi rahatlar acaba? Belki.

Etkisi olmayacağını biliyorlar. Dolandırılmaya bu kadar teşne halklar varsa eğer, olan biteni açıkça tarif etmekte herhalde bir sakınca yoktur. Neden olsun? Yığınları aldatmak, aydınları ve solu aldattıktan sonra neden zor olsun?

Aslında bunu anlamak bizler için çok da zor değil. Hadi isim vermeyelim, ama olay, kayıtlıdır: Paris’te geçen yılın sonlarına doğru yapılan bir toplantıda, Türkiye’nin pek solcu ve “ünlü” bir yayıncısına, solculuğu bir kenara bırakmamış olanlar, geçenlerde içeriye alınıp birkaç ay sonra salıverilmesi nedeniyle herhalde, “AKP’yi başta neden desteklediklerini ve şimdi ne düşündüklerini” sormuşlar. Hazret, “Valla dolandırıldık” yanıtını vermiş. Hem de bu sözcüğü kullanarak...

Türkiye’nin her etnik ve dinsel-dinsiz kökenden liberali bu yanıtla anılmalı, tarihe bu yanıtla kazınmalıdır: Dolandırılmışlar!

Tayyip Erdoğan ve adamları, bu gerçek demokratları dolandırmış.

Böyle düşünüyorlar ve bu bayağılıkla solcu kaldıklarını sanıyorlar.

Solcu ve aydın olmayı kimselere bırakmayan bir yayıncının, desteklediği Türk gericiliği tarafından dolandırıldığını insanların önünde itiraf etmesi, korkunç bir şeydir.

O halde, soru: Biz, Türkiye’yi emperyalizmin doğrudan desteğiyle küçültüp sol bir proje gerçekleştirdiğini sanacak kadar düzeysiz ve tüccar imamların demokratlığına biat edecek kadar da sosyalizmden nefret eden bu insan malzemesini, kapitalist Türkiye’den sosyalizm çıkarmakta kararlı bir aydın inadıyla yakın akraba kabul edebilir miyiz?

Bu insan tipinin dolandırılmayı meslek edindiğini söylemek ve kendisine hep demokrasi denilen muz veya din adına rahatça dolandırabilecek demokratlar bulduğunu eklemek, artık gerçekten gereksiz. Sorun, Avrupa çapında ya da dünya ölçeğinde sahnelenen emperyal bir tiyatronun iştahlı aktörleri olmalarıdır. Neyse...

Biz, meselenin adını koyalım: Erdoğan, AB’dir ve AB de Erdoğan.

AB’nin ve Avro Bölgesi’nin zengin Kuzey ve yoksul Güney diye bölünmesi, yaşlı kıtanın üç-beş ailenin elinde korkunç bir sermaye birikimi (“oligarşi”) ile milyonların yoksullaşmasını iç içe gerçekleştirmesi, sadece kıt zekalı demokratları dolandıracak bir yenilik değil midir?

Tekrar olsun: Tayyip Erdoğan kendisini ABD planlarının uygulayıcısı sanabilir, ama aynı zamanda bir AB projesidir. Tabii, bu AB de bir Tayyip Erdoğan projesi. Peki.

Peki de, tüccar imamların bu kadar kolay dolandırabildiklerini biz solcu saymaya mecbur muyuz?