Yeni Türkiye ve Saloz’un Mavalı

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde diktatör yalnız bırakılıp karşısına adaylar gösterilmeseydi, hiçbir meşruiyeti olmayan seçimler tamamıyla gayri meşru olacak, önce dünya insanlığına rezil olacak sonra ülkeyi talan eden çetesi ile birlikte kaçacak delik arıyor olacaktı.

Her şey normalmiş gibi davrananlar arenaya daha baştan yenik çıktılar ve sonuç hüsran.

Şimdi koltuk kavgası görünümünde karışan ve kapışan bir CHP ile öte yandan 9,7 ile böbürlenenler ve bu böbürlenmeye eklenenler ortalık yerde fır dönüyorlar.

Oysa çete iş başında ve son hızla yeni bir ‘intikam tugayı’ oluşturma sevdasıyla yanıp tutuşuyor.

Hele bir de baskın seçim kararı alıp genel seçimler için düğmeye basılırsa yandı keten helva!

Birileri bir yerlerini toparlayana kadar saplandığımız bataklık her şeyimizi yutacak.

Kimselere anlatamadığımız boykot çağrısının önemini bu boyutuyla kavramamaksa bir akıl tutulması olsa gerek.

Ülkenin tüm fabrika ayarları çetenin lehine bozuldu.

Şimdilerde yalnızca söz üreterek sokakları, meydanları boş bırakanlar, iç tartışmaların dayanılmaz çekiciliği ile birbirlerini yiyip bitirenler geleceğin de kaybedenleri olacaklar.

Talan durmuyor, yalan susmuyor.

Dört bir yanımız yangın yeri.

Binlerce hak gaspını görmüyor yalancının ağzından çıkacaklara, kanunsuzluklara, yasa tanımazlıklara kilitleniyor, kendimizi de kilitliyoruz.

Sanat alanlarının boş vermişliği de evlere şenlik.

Saldırıya karşı mevzilenmek yerine ‘bugün ne olacak’ diye kukumav kuşları gibi bekleşiyoruz.

Haziran Direnişi’nden beri polis merkezi halindeki AKM valilik tarafından boşaltılalı 15 gün oluyor, çevresi paravanlarla kapatıldı, yıkım için gün sayılıyor.

TÜSAK denen AKP’nin sanat düşmanlığı belgesi için oluşturulan direnç durdu, tasarı Ekim ayında bir gece ansızın çıkıverecek!

Anadolu’nun her köşesinden sanat düşmanlığı yükseliyor.

Yalnız AKP-MHP’den değil CHP’den seçilmiş birçok gerici akıl tiyatro buluşmalarını, festivalleri engelliyor.

Memleket ‘Saloz’un Mavalı’ dolu.

Urla’nın CHP’li Belediye Başkanı 12 Mart ve 12 Eylül mantığını devralmış!

4. Toprak Sahne Tiyatro Buluşması’nı hedefine koymuş, akıl almaz dayatmalarla etkinlikleri yasaklamanın peşine düşüyor.

’Danışman’ kadrosu ile yemlenen bir profesör eskisi aracılığı ile sanat yaratıcılarına açıktan hakaret edilmesine susuyor, partisinin yöneticilerine, vekillerine kulaklarını tıkıyor saygısızlığını ve sanat düşmanlığını doruğa taşıyor.

Tutanak tutturup ‘burada oynayamazsınız’ diyor, olmadı tiyatronun trafosunu zincirleyip engellemeye çalışıyor, tepkiler çığ gibi olunca da sahtekârca yalana sığınıp 17 tiyatro topluluğunu, gencecik oyuncuları, festivale katılan bildik konukları ‘terörist’ diye yaftalamaya kalkışıyor. Bir sergi afişini ‘sakıncalı’ sayıp yerine kendisi bir tasarım yaptırıp sanatçının önüne ‘buyurun bunu kullanın’ diyebiliyor.

Utanmıyor.

Kemal Kılıçdaroğlu, “muhafazakârlara yönelik açılımlar” başlığı ile partisini yeniden inşanın peşine düşmüşken, Urla Belediye Başkanı’nın sanat anlayışını ve uygulamalarını merkeze koysun başarılı olacaktır.

Fena mı, AKP şifreleriyle örtüşen tüm uygulamaları kendinize rehber edinirseniz sanat denen ‘cılız sesi’ siler atar rahatlarsınız.

Nasıl olsa ‘Yeni Türkiye’ ile başınıza ‘savaş kabinesi’-‘seçim kabinesi’ gibi talih kuşları konacak, işinize yarar.

Ne seçimmiş be arkadaş!

Sonuçlarına bak, başımıza bin bela almışken şimdi bin düşmanlık daha almış olduk.

Susar teslim olursak aşkolsun.

[email protected]