Yeni Bir 27 Mart...

Dünyanın dört bir yanında binlerce sahnede, binlerce yaratıcı hayatı selamlayacağız.

Barışın, kardeşliğin, eşitliğin ve özgürlüğün sesi olduğumuzu dillendirip emperyalist saldırganlara, savaşlara, işgallere, işkencelere, kıyımlara, yasaklara, sürgünlere karşı "ortak bir ses" olduğumuzu bir kez daha haykıracağız.

21. yüzyıl, bizim de içinde olduğumuz bölgenin kana bulunması ile başladı.

Dünyanın gözleri önünde Irak işgal edildi ve halklar arası düşmanlık kışkırtılarak ülke parçalara bölündü!

Her gün binlerce can yaşamını yitirdi, yitiriyor.

Filistin'de yaşananlar insanlık tarihimizin en büyük suçlarından biri değilse nedir?

Bu gün açlıktan, susuzluktan, ilaçsızlıktan yaşamlarını yitiren on binlerce insan var.

Emperyalist sistemin piyasacı tüm dayatmaları, bir gecede büyük bir gümbürtü ile çöktü.

Kriz, yeni dibe vuruşların ilk habercisi oldu.

İnsanlık onurunu hiçe sayan sistem ile kan bağı olan ülkeler,

yeni bir altüst oluş yaşıyorlar.

Yoksul halklar daha yoksul ve varsıllar daha da varsıl oldular.

Tüm dünyada çalışıp üreten insanlığın gelecekleri karartıldı.

Çöküşün hızlandırdığı kültürel saldırılar ise şaha kalktı.

Adaletsizlik ve bilgi kirliliği, toplumsal değerlerin hızla çürümesine yol açtı.

Ülkemizdeki kirlenmenin ve dibe vuruşun nedenleri üstüne yeniden düşünmemiz gerektiği ise açık.

ABD ve AB politikalarının uygulayıcısı ve bekçisi durumundaki siyasi akıl, geleceğimize ipotek koyma kararlığındadır.

Ülkemin kuşatılmış ve hiçleştirilmiş tüm yoksul insanları gibi, sanat alanları da mutsuzdur.

Başımızda dolaşan kara bulutlar, cumhuriyetin tüm kurum ve kuruluşlarının ele geçirilmesi ile başlatılan, "Osmanlıya dönüştürme" aklının eseridir.

Satılmadık ortak değerimiz kalmamıştır.

Yokluk, yoksulluk, yolsuzluk, işsizlik ve örgütsüzleştirme ülke tarihinin

en kötü verilerine ulaştı.

Yalanla aldatılıyoruz.

Kütüphanelerimiz kara aklın esiri edildi.

Okullarımız cemaatlerin işgali altında.

Eğitim sistemi, medrese zihniyetinin güdümünde.

Bilim düşmanlığı, bir küfür gibi yüzümüze savruldu.

Bu gün, AKP yerel yönetimlerinin ellerinde bulanan, "kültür merkezi" adı altındaki salonların, % 75'inde mescit bulunmaktadır.

Yine bu salonlarda aynı belediyelerin tiyatro adı altında yaptıkları madrabazlıklar akıl almazdır!

Sansür ve yasakçılık gündelik işler haline getirilmiştir.

Kültürel kalıtlarımız peşkeş çekiliyor.

Özel Müzecilik özendirilerek, ortak değerler "pazar malı" halinde satışa sunuluyor.

Kent merkezleri, rant merkezleri haline dönüştürülüyor.

İstanbul'un bağrına saplanan hançer, Muhsin Ertuğrul'un bizlere miras bıraktığı tarihi yok etmeyi amaçlamaktadır.

Bugün, Türkiye tiyatrosunun içinde bulunduğu düzeysizlik, AKP süreciyle başlatılan çürümenin ta kendisidir.

Kültür Bakanlığı'nın, sanat alanlarının üzerinde sallamaya çalıştığı sopa ise, çağın gericiliğinin hangi emeller peşinde olduğunun da göstergesidir.

Yüz yıllık "Komünist Nazım" düşmanları, bir gecenin içine "Nazımsever" olmuşlardır.

Utanmazlık, aymazlık boyutundadır.

Kültürel zenginlikler yok edilmiş, bir arada yaşama kültürü üzerinde "yıkım"düzenbazlıkları gündemimizi işgal etmiştir.

Seçimlere gidiyoruz.

Meydanlardan insanlığın üzerine taşan kirlilik, önümüzdeki süreçte hangi kara akıllarla yeniden mücadele etmemiz gerekeceğinin de işaretidir.

Hiçbir düzen partisinin kültür ve sanat alanları için önermesi yoktur.

Bu 21. yüzyılın ayıbı değilse nedir?

Yaşananları ve taleplerimizi ortak bir zeminde dile getirebileceğimiz sahne, 27 Mart Cuma günü saat 12'de AKM'nin önünde kurulacak.

İçimizdeki döneklerden, liboşlardan, satılmışlardan, kapıkullarından ülkemiz halkı ve sanat alımlayıcıları adına hesap sormayı da seslendireceğimiz sahne, bir kez daha o sahne olacaktır.

[email protected]