Var mısınız?

İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı, prestijini kurtarmak için, kolları ülkeye sarmış bir kirliliğin bağrına kendini teslim etti.

Üst üste yaşanan ‘yolsuzluk, iş bilmezlik, rant avcılığı, yandaşlara iş güzellenmesi, istifa’ haberlerine, geçtiğimiz günlerde yenileri eklenmiş ve üst düzey iki yönetici daha, yine gerekçelerini açıklamadan, sessiz-sedasız koltuklarını terk etmişlerdi.

Boşalan iki koltuğa, yine ajansın yürütücülerinden olan iki zat apar-topar atandılar.

Korhan Gümüş ve Vecdi Sayar.

Bu iki isim demokratik kamuoyu için bildik isimler!

Korhan bey mimar, yıllardır bu alandaki çalışmaları ile bilinir.

Vecdi Sayar ise bir sanat pazarlamacısı, paylaştırıcısı (!) o da yıllardır tanınır, bilinir.

İki ismin buluştuğu ortak çizgi ne diye sorarsanız, ikisinin de geçmişlerinde örtüşen siyasal yaşamları diyebiliriz.

Beyler, dünyamızda ‘solcu’ bilinirler!

Korhan Bey ‘mimari dokunun bozulmaması ve tarihsel-kültürel kalıtların insanlık için yaşamsal önemleri’ üstüne yazar-çizer kavga eder!
Ama nasıl oluyorsa, AKP’ li Beyoğlu Belediyesi’nin vazgeçilmez mimarı olarak hayat bulur.

2010 Ajansı kurulur kurulmaz da her kurum ve bireyden önce, o yapıya hemen eklemleniverir.

Eee fırsat bu, kaçar mı?

Sanat alanlarındaki yarılmayı derinlemesine büyütmenin açık adresi olan 2010 AKB ajansı, elbette bu beye hiç itiraz etmez ve yürütmede görev almasının önünü açar.

Vecdi Bey, asal işi olan festival organizasyonlarının başına geçmeden önce, CHP’li bakanların vazgeçemediği bir kültür elçisidir! Cumhuriyet gazetesinde her hafta sanat alanları ile ilgili inciler döktürür!

Akıl yenileme ile, önüme düşen gerçekleri paylaşalım.
Vecdi Bey, Özerk Sanat Konseyi içinde uzunca zaman ‘mücadele etmiş’, sanatın özerkliği için ‘çabalar’ harcamış biri olarak, kendi siyasal kimliğini ve sanat anlayışını 2008 yılında Mimarlar Odasındaki Özerk Sanat Konseyi toplantısında dışa vurmuştu.

“Benden bu kadar arkadaşlar, önümüzdeki dönem yapmayı planladığım daha başka şeyler var. Daha geniş bir ufuktan hayatı algılamanın peşindeyim. Seçim sonuçlarına göre de, ülke gerçeği açısından da, ben daha fazla burada kalamam” demiş apar-topar Özerk Sanat Konseyi yürütmesinden çekildiğini ifade etmişti

Çok geçmeden sesi, AKP Beyoğlu Belediyesi'nden yükseldi.

Ne yapsın ülke gerçeği!

2010 Ajansı kurulur kurulmaz da hemen AKP yağdanlığına elini uzatmış, birden fazla proje üreterek, sanata katkının peşine düşmüştü!

Ardından CHP’li Antalya Belediyesi tarafından, Antalya Altın Portakal Film Festivali genel direktörlüğüne getirildi.

Şaşırmadık. Ne de olsa adam vazgeçilmez bir donanıma, birikime sahipti!

Ve şimdi, 2010 Ajansı’nın vazgeçilmezi durumunda olmasına da hiç şaşırmış değiliz.

Nasıl olsa beyimiz için fark etmiyor, AKP için, CHP için fark etmiyor, ülke için fark etmiyor.

Kendini halen ‘solcu’ sayan, bu devşirme dünyanın liboşlarınca fark etmiyor!

Korhan Bey de AKM tartışmasının iyice kızıştığı günlerde, aklı taze(!) birkaç yardımcısıyla, yine Mimarlar Odasındaki bir toplantıda çıktı karşımıza.

Koruma Kurulu kararlarına rağmen, Ajansın birilerine el altından ihale edip çizdirdiği o akıl almaz projeyi savunuyordu.
Hem de ne savunma, sanki kendi çizmiş!

‘Bu proje çağdaş bir anlayış içerir. Kültür merkezi dediğiniz yer, hepimizin ortak kullanım alanı ise içinde lokanta olmasında, mimari özelliklerinin günümüz koşullarına göre değiştirilmesinde hiçbir sakınca yoktur”

Vay vay vay:

Bunu söyleyen zat, tarihsel ve kültürel dokunun korunması konusunda nutuklar atmış, yazılar yazmış bir zat!
O toplantıda kavga büyümüş, “sen yanındaki tayfa ile koruma kurulu kararlarına karşı AKP sözcülüğü yapıyor, sanat örgütleri ve sanatçıların istemlerini kurnazca öteliyor, utanmadan mesleğini de buna alet ediyorsun” demiştim.

Bağıra çağıra ve Mimarlar Odasını suçlayarak. tabanları yağlamıştı!
“Burası siyasi oyunların oynandığı bir yer olmuş”
Beyimizin kara aklı, siyasi oyunların ne olduğuna iyi çalıştığından olsa gerek, sözü orada tükenmişti!
Şimdi bana göre, sanat alanlarındaki talan, yalan, karalama, yarılma, sahtecilik, yolsuzluk ve devşirmenin adresi olan 2010 AKB ajansında, bu iki bey yürütmenin başındalar.

Önümüzde “Atatürk Kültür Merkezi’nin 2010 için tadilatının yapılıp açılması” dayatması var.

Muhataplarımız da bu beyler.

Ama, yok öyle yağma hasanın böreği! şimdi işleri daha zor.

Biz yine ortak bir sesle, durduğumuz yerde duruyoruz.

Ortada, KÜLTÜR SANAT-SEN başvurusu ile alınmış bir ‘yürütmeyi durdurma kararı’ var.

Bu sonuç, koruma kurulu kararı ile tescillenmiş bir mimari yapıda neler yapılıp yapılamayacağını karar altına almıştır.

Bunun üstünde yalnızca yargının tasarrufu olabilir, bir de taraf olarak bizlerin.

2010 gelip kapınıza dayandı.

Salonsuz kaldığınız için tutuştuğunuz şu aşamada, o binada yapmak istediklerinizi yargı kararlarını es geçerek ve bizlere danışmadan YAPAMAZSINIZ.

Ancak bizler, işinizi zorlaştırmanın peşinde değiliz, hiç olmadık.

Biz, halkın ortak değerlerine sahip çıkmasının sesini yükselttik. Bu yüzden de bu gün, bu duyarlılık ve kararlıkla, göndereceğiniz temsilcilerle MASAYA OTURMAYA HAZIRIZ.

Üç koşulumuz var.

1-Binada tadilat ve onarım, Koruma Kurulu kararlarına göre yapılmalı ve bu çalışma hemen başlatılmalıdır.

2-Bina, söz konusu işlemler biter bitmez, asal sahipleri olan OPERA-BALE-SENFONİ ve TİYATRO İstanbul müdürlüklerine derhal teslim edilmelidir.

3-Bütün bunları tanımlayan, KÜLTÜR SANAT-SEN, MİMARLAR ODASI, TOMEB ve ÖZERK SANAT KONSEYİ ile 2010 AKB Ajansı arasında bir protokol yapılmalı ve kamuoyuna duyurulmalıdır.

Var mısınız?

[email protected]