Umut…

Kültürel kolları budanmış, sanatsal kanalları tıkanmış toplum, gözlerimizin önünde gericileştiriliyor.

Meydanlardan yükselen ‘evet’ naralarına eşlik eden çoğul, bunun en canlı örneği.

Toplumsal değerlerin üstünde tepinen ve yalan üstüne yalan söylenerek işletilen süreç, o kara güne doğru çoktan evrilmiş durumda.

Kirli siyaset, yalanın padişahlığını ilan etmeye hazırlanıyor.

Bir ülke düşünün ki açları, işsizleri yalana inanıyor.

Yoksul köylüleri, borç batağına gömülmüş üreticileri, artık yok edilmiş-tüketilmiş esnafı, üç kuruş maaşa devlet kapısında didinen yurttaşları, fabrika avlularında her gün işsiz kalma korkusu yaşayan örgütsüz işçileri, Üniversitelerde gelecek karanlık günleri görmeyen gençleri, bilim adamlığını ayaklar altına alan sistem kuyrukçuları, kariyerleri için gericiliğin yanında saf tutan oyuncuları, Nobel güzellemeli romancıları, yardakçı köşe yazarları, adı emlak zenginine çıkmış yönetmenleri, tafa-tefe balerin eskileri, arabesk kralları-kraliçeleri ve Soros fonuyla siyaset yapan aymazları hep birlikte bu büyük yalana inanıyorlar...

Tıpkı Adnan Menderes’e inandıkları gibi, tıpkı Erbakan’a, tıpkı Kenan Evren’e inandıkları gibi, tıpkı Özal’a, Yılmaz’a, Çiller’e, CHP ve MHP’nin sistem bekçilerine inandıkları gibi inanıyorlar.

En yüksek sesle bağırmak istiyorum.

Bu toplum, ar damarı olan kültürel ve sanatsal zenginliğinden koparıldığı kadar çürüyor.

Kirleniyoruz.

Aydınlanmanın, çağdaşlığın, insan olmanın onuru ayaklar altına alınıyor.

Yalanı yenmek için, alanlara çıkıp aynı şeyleri söyleyen insanlar grubu olmaktan çok daha öte yapılacaklar olmalıdır.

Sanatsal zenginliğimizi, kültürel renklerimizi yeniden keşfetmeliyiz ve onu yoksulluğun evinde aş, işsizliğin bağrında umut, alanda kavga yoldaşı yapmanın yollarını oluşturmalıyız.

29 Ağustos’ta Kadıköy İskele Meydanında yaşadığım çoğul, kendi içindeki dar kapıları yıkıp parçaladığında, ortaklaşmanın erdemini sımsıkı kavrayıp tek yumruk halinde doğrulduğunda ve elbette sanatın devrimci gücünün farkına vardığında, kazanan bu ülkenin emekçileri olacaktır.

Hava gibi, su gibi gereksinmemiz olan şey budur.

[email protected]