Süslüman…

Bazı anketlere bakıyorum, öyle güvenilir-güvenilmez filan beni ilgilendirmiyor, kim yapmış yaptırmış hiç umrumda değil, görünen şu ki AKP güneş altındaki kar gibi eriyor.

Anketlerde böyle, peki ya hayatın içinde. 

İşte orada her şey tam tersi. 

Ülkede olup bitenleri umursamayan, gününü gün eden bir yiyicilik damarı var ki azgınlaşmış durumdalar.

Benim gördüğümü her yurttaş görüyor olsa gerek. 

Bu yaratıklar en pahalı arabaların son modellerine biniyorlar. 

Yalılarda, villalarda, korunaklı özel sitelerde zıbarıyorlar.

En pahalı lokantalarda zıkkımlanıyor, çok yıldızlı otellerin lobilerinde fingirdiyorlar.

Uçaklarda o en öndeki pahalı koltuklarda yolculuk ediyorlar, hem de göstere göstere.

İçlerinde tekneleri, yatları olanlar, tatil bölgelerinde yazlık değil saray yavruları olanlar var.

Yazılıp çizilene, söylenenlere göre hemen hepsi en pahalı markalardan zevksiz çaputlar satın alıyor, hatta bu alış-verişler için Avrupa yolculukları yapıyorlar.

Şatafat deniyor ya, hayır bu şatafat filan değil, sonradan görmeliğin en pespaye olanı.

Herif beylerin hemen hepsi kirli sakallı, kadınlarının-kızlarının hepsi ise boya çanağına düşmüş gibi makyajlı.

Kuyumcu dükkânı gibi her yerlerinden pahalı takılar sarkıyor.

Hepsi aynı marka çantalar, saatler taşıyor, 3 metreden çevreye yayılan kokular sürüyor, yüksek topuklu ayakkabılar giyiyorlar ve hepsi rengârenk örtülü. 

Bu örtülere türban demek türban takanlara haksızlık olur!

Haydi, örtüyü anladık diyelim yani moda galiba deyip geçelim, peki o örtünün altında bütün bedenlerini teşhir eden daracık pantolonlara, taytlara ne demeli?

Bu yaratıklara “Süslüman” deniyor, bunu ilk kim demişti tam anımsamıyorum ama ben sevmiştim.

Sosyal medya paylaşımlarını görüyorsunuzdur.

Birbirlerinin düğün-nişan-kına-sünnet törenlerinde vur patlasın çal oynasın gerdan kırıp, göbek atıyorlar.

Türkçeleri Türkçe değil, birbirleriyle kurdukları diyalogları anlamak için sözlüklere baksanız yine çözemezsiniz, bir arabesk şarkının nakaratı gibiler.

Tamamı saray özentisi içindeki bu yaratıkların dünyasında ne ekonomik kriz var, ne taciz, ne tecavüz, ne işsizlik, ne doğa-çevre katliamları, ne sanat düşmanlığı.

Abartıyorsunuz bunlar toplumun binde biri filan diyebilirsiniz ya da daha da azı.

Bu gerçeği değiştirmez ki, Anadolu’da gittiğim her kentte varlar, Avrupa ülkelerinde varlar.

Peki, nereden geliyor bu paranın bolluğu?

Hepsi eğitimli, birden fazla dil konuşabiliyorlar ya da bazı çok uluslu şirketlerin sahipleri, yöneticileri filan mı?

Görünen o ki hiçbiri “iş dünyasının gülleri” değiller, ya “baba parası” zıkkımlanıyorlar ya “koca, sevgili parası” ya da başka bir durum var!

Koskoca ülkede bir bunların dünyasında AKP birinci parti bir de en dipte açlıktan, yoksulluktan başını kaldıramayan, din simsarlarının elindeki canım Anadolu insanının ve elbette “Devleti biz yönetiyoruz, devlet biziz” diyenlerin dünyasında.

Şimdi bu yazıyı okuyan gericiliğin bazı hokkabazları ve kendilerini “kadın hakları savunucusu” ilan etmiş bazı çevreler beni "insanları kılık-kıyafetlerine bakarak ötekileştirmekle" filan yaftalar, düşman ilan edebilirler.

Umurumda değil.

Çünkü ülkemdeki din simsarı, asalaklığın yarattığı; yoksulluğu, işsizliği, talanı, yalanı, adaletsizliği, sanat düşmanlığını, ahlaksızlığı ve her gün daha da derinleşen çürümeyi asla gizleyemezler.

Bu yalan saltanatının asıl kaynağını yok etmeden ülkenin bir adım bile uygarlığa kapı aralaması ise asla mümkün değildir.

[email protected]