Şarlatanlar…

Memleketin ateş içinde olması yeni bir durum değil.

Kar altında donmaya terk edilen tonlarca şekerpancarı, alıcısı olmadığı için depolarda kuruyan binlerce ton fındık, para etmediği için toplanmayan çay, dalında kalan narenciye, sokaklara dökülen süt haberlerini izlemişsinizdir.

Un alamadıkları için kapanan fırınlar, pazaryerlerinde bile can yakan sebze-meyve fiyatları, gıda maddelerinin tamamımdaki fahiş fiyat artışları medya denen çanakçılar dünyasında yer bulmasa da yurttaşın bağırtılarını duymamak mümkün değil.

Memlekette yakılarak yok edilen 350 üzerinde fabrika var. 

Konkordato denen hileli iflas için başvuranların sayısı her gün değişiyor.

İşçiler hiç bir hak elde edemeden kapının önüne konuyor. 

Direnenler seslerini çıkardıklarında duyabiliyoruz neler olduğunu, diğerleri sessiz sedasız adeta bir kadermiş gibi düzenin iğrenç çarkları arasında ezilip gidiyorlar.

Sendikalar haklar yok, dahası bu yakılan veya hileli iflasa başvuran fabrikalarda, iş yerlerinde sendika yok, sokmamış patronlar, üç-beş zibidiye para bastırıp yem etmişler işçilerin, emekçilerin haklarını.

Bu arada açıklanan verilerden anlaşıldığı üzere patronların keyfi yerinde, kazanç yüzdeleri artmış, semirmiş, palazlanmış halde gerim gerim geriniyorlar.

Zaten en küçük menfaat kaybında arkalarındaki haramilerin desteklerini almaları an meselesi.

Memleketin geleceğini peşkeş çektikleri “inşaat sektörü” denen yalan çökmüş durumda. 

Şu an ülkede, en büyük talan projesi olan İstanbul Havalimanı ve camiler dışında süren inşaat yok. 

Kentler yarım kalmış betondan tabutluklar gibi adeta toplu mezarlıklar cehennemi.

Biten binalarda konut satışı-kiralama yok.

Milyonlarca insanın bankalara, geçtik o “ihtiyaç, tüketici” kredilerini filan “konut kredisi” borcu var.

İnşaat sektörü yalanının can yaktığı âlemde ise, her şirketin birbirine borcu var hepsinin faturası, işsiz kalan emekçiye, hiç bir hakkı olmayan işçiye.

Enflasyon rakamları şahane!

“Her hafta daha iyiye gidiyoruz” diyor sorumlular.

Uçurumu adres göstere göstere söylüyorlar bunu.

İşsizlik verileri tarihinin en büyük düzeyinde.

Yolsuzlukların boyutu Sayıştay raporlarında açığa çıkıyor ki böylesini bu ülke kurulduğundan beri hiç görmedik.

Devleti ele geçirenler, hem ülkeyi hem birbirlerini dolandıracak kadar gözü dönmüş birer canavar olmuşlar.

Ahlak çökmüş.

Sokaklarda 13-14 yaşındaki Suriyeli çocuklar pazarlanıyor. 

İnanmayan, Taksim meydanına Haziran Direnişi’ne inat kondurulan caminin önünden başlayarak ülkenin sokaklarına, meydanlarına, insan pazarlarına göz atsınlar.

Ülkenin her yanından her gün yeni kadın cinayetleri, çocuk tecavüzleri haberleri duyuluyor.

Bilimsel hayat diye bir gerçeklikten söz bile edilemez.

Sanat ve sanatçı ya sistemin lağımından beslenecek, tapınacak, onun için üretecek ya da dışlanacak, düşman ilan edilecek, yok edilecek.

Eğitimden sağlığa oradan insan hayatlarına müdahaleye, 2 milyon çocuk işçinin olmasına, 1 milyon çocuğun tarikatların, cemaatlerin elinde akıllarının yıkanmasına, yalnızca son yedi yılda 340 çocuğun iş cinayetleriyle katledilmesine, çocuk istismarı davalarının 10 yılda yüzde 700 artmasına, cezaevlerindeki 743 tane 0-6 yaş arası bebeğin durumuna kadar yaşanan binlerce kangren olmuş sorun varken; adaletsizlik vicdanları çürütmüşken, üç-beş şarlatan ülkenin gündemi değiştirip bütün bunların tartışılmasını, konuşulmasını, gerçeklerin görünür olmasını engelleyen soytarılıklar yapıyorlar ve bunu becerebiliyorlar.

Ahlaksızca Atatürk’e Cumhuriyet’in aydınlanma değerlerine, çağdaşlığa, uygarlığa, bilime, sanata saldırıyorlar ve bunu en üst makamdan destek alarak gerçekleştiriyorlar.

Karşılarına dikilenleri ise “vatan haini”  ilan edip, gazetelerinde televizyonlarında hedef göstererek güya haber yapıyorlar.

Bana geçtiğimiz hafta 4 TV kanalı ve gazetelerinin yaptığı aynı soysuzluğun dalaveresidir.

Geri duracağımızı, korkutup, sindirip susturacaklarını sananlar aptaldır.

Beni hedef alıp dillerine doladıkları başlıkları buradan yineleyelim.

Diyanet kapatılmalıdır. Bütçesi bilimsel hayata, eğitime ve kültür sanat fonlarına aktarılmalıdır.

Cemaatler, tarikatlar yasaklanmalıdır ve her tür faaliyetleri; yurtları, kuran kursları, okulları, dergâhları, tezgâhları çöpe süpürülmelidir.

Sıbyan mektepleri kapatılmalıdır.

Camilerin yapımından devlet desteğini çekmelidir. 

İmamların maaşlarını ve camilerin her tür giderini o camilerde namaz kılanlar vermelidir.

Eğitim imamlaşmadan kurtarılmalıdır, çağdaş bilimsel eğitim bir yurttaşlık hakkıdır.

Doğa ve çevre ile barışık, hayvanları ile dost bir gelecek yaratmak için tüm talan projeleri hemen durdurulmalıdır.

Dahası var.

Bu güzelim coğrafya; eşit, özgür, bağımsız bir ülke olarak küllerinden yeniden doğmanın erdemli yolunu yaratmalı bu soysuzluktan, insan tacirleri şarlatanlardan kurtulmak için onuru ve şerefi için ayağa kalkmalıdır.

De buyurun, Halep oradaysa arşın burada.

[email protected]