Raydan çıkmak

Sakarya Pamukova’daki tren kazasında 41 kişi hayatını kaybetmişti. 

Dönemin TCDD genel müdürü 24 Haziran’da vekil yapıldı. 

Aynı dönemin Erzincan vekili Binali Ulaştırma Bakanı iken Başbakan yapılmıştı.

Bu ve benzeri her kaza, her katliam, her yolsuzluk, her düzenbazlık sonrası onlarca ödüllendirme sıralayabiliriz.

İçlerinde hesap veren ya da hesap sorulan bir tek kişi yok.

Çorlu faciasından sonra da aynı şey olacak.

Yağmur suçlanacak, makinistler suçlanacak, olmadı rayları döşeyen işçiler suçlanacak o da olmadı “Allah’ın takdiri” denip, cenaze törenlerinde nutuklar çekilerek, sahte gözyaşları dökülüp dosya kapatılacak.

Kaderciliğe alıştırıldı ülke, bunca din soslu siyasetin başarısıdır bu.

Sistem partilerinin tümü aynı madrabazlıkla gerçeğin üstünü örtmeyi becerebiliyorlar.

Nerede ne yaşanırsa yaşansın, nedenlerini, sonuçlarını, sorumlularını konuşmak, yargılayıp gereğini yapmak yerine “Allah’ın takdiri” dendi mi akan sular duruyor!

Raydan çıkan tren değil ülkedir oysa.

95 yıllık Cumhuriyet tüm kuruluş değerleri, kurumları, kuruluşları ile adım adım iç edilmiş ve 24 Haziran gecesi itibariyle anahtar götürülüp “benim olacak” diyene teslim edilmiştir.

Sizler bu satırları okuduğunuzda, mehter marşları eşliğinde, 101 pare top atışı, ayetler, dualar ve şatafatlı bir müsamere ile “sultan” ilan edilmiş, hükumet diye memleketi yönetecek bir şirket kurulmuş ve kaldırılacağı söylenen OHAL ise, KHK yerine CBK ile süreklilik kazanarak ülke tek adam saltanatına evirilmiş olacak.

Şimdi insanlığın en büyük kazanımı olan bilimsel aklın ayaklar altına alınacağı, sanatsal ve kültürel damarların tamamının budanıp yerine hamaset ve hurafelerden oluşan cehalet gösterilerinin sanat-kültür diye sunulacağı bir bataklığın dibindeyiz.

Adaletmiş, yargıymış, ekonomiymiş, laiklikmiş, insan-doğa-çevre-hayvan-çocuk-kadın haklarıymış, özgürlüklermiş hepsi aynı çukurun dibinde olacak.

Tarikat ve cemaatlerin, memleket talanının ortağı gerici vakıfların ve bir takım “ulema” adlı din simsarlarının hayata üfledikleri sahtekârlıklara değerler atfedilecek.

Cumhuriyet’in kurulduğu o ilk günden bu güne dek aynı damar tarafından seslendirilen “hilafet özlemi” gerçeğe dönüşürse kimse şaşırmasın.

Daha şimdiden Erdoğan’ı “kurucu” diye ilan edenlerin, “yeni dönemin 1. Cumhurbaşkanı” diye adlandırmanın, “yeni Osmanlı” nutukları atanların, buna alkış tutanların ve susanların başka ne emelleri olabilir ki?

Yok, canım o kadar da değil henüz parlamento yerinde, siyasi partiler görevinin başında, demokrasiyi canlandırabiliriz, kuvvetler ayrılığını bu sistemin içinde yeniden oluşturmak mümkün filan diyenler, bilin ki yalan söylemeye devam ediyorlar.

Bu Düzen Değişmeli diye yola çıkıp, adım adım insanlığa anlatmak istediklerimiz bugün gerçeğe dönüştüyse suç bizim değil bu gerçekliği öteleyip, bitirilmiş sisteme dört elle yapışarak gerici ittifaklarla bataklığı büyütenlerin, ırkçılığın ve din cambazlarının ekmeklerine yağ sürenlerin, “yetmez ama evet” diyen soysuzluğu parlamentoya taşıyanlarındır.

Çorlu’da insanımıza yaşatılan ise kaza filan değil, onlarca canı göz göre göre ölüme götüren bir cinayet bir faciadır evet öyledir ama 95 yıllık Cumhuriyetin içine düşürüldüğü durum bu faciadan bin beterdir.

Büyük acılar, kahırlar yaşamış bir coğrafyadır burası, binlerce haramzade görmüş, yaşamış ve acılarını büyüterek bugünlere gelmiştir.

Gün olur yakılır bir meydan ateşi.

Yeni özgür, eşit, bağımsız bir ülke o aydınlanma ateşinin içinden doğar, şarkılarla, danslarla, şiirlerle, oyunlarla.

Hiç zor değil “yeter ki kararmasın sol memenin altındaki cevahir.”

[email protected]