Lağım çukuru…

-Düzeltemezsin ağabey, istediğin kadar bağır çağır düzeltemezsin, adamlar yaptıkları iş sayesinde para alıyorlar para, öyle basit rakamlar filan değil, çaplarına göre bayağı para alıyorlar. Türk lirası da değil, dolar.

-Ruhlarını, şereflerini satmışlar diyorsun yani.

-Elbette, düşünsene gözünün önünde bir yalan kurgulanacak sen onu allayacaksın pullayacaksın, göklere yerlere sığdıramayacak yazacak, ekranlara çıkıp savunucusu olacaksın ve karşılığında, zıkkımlandığından daha fazlası önüne kemik diye konacak!

-Yetenek ister bu dediğin. Okuyarak kazanamazsın ki bunu, ancak sahtekârlık varsa ruhunda başarılı olursun.

-Öyle olmuyor ağabey. Kaç yıl geçti Kabataş Yalancıları meselesinin üstünden, 4 yıl. Nerede şimdi o “gazeteci” sıfatlılar?

-İşlerinin başında, hem daha iyi koşullarda, sırtları halen sıvazlanıyor. Onlar da mutlular, hiçbir şey yaşanmamış gibi, bir yalanı ortaklaşıp halka anlatmanın namussuzluk olduğunu bile bile mutlular.

-Yalnızlaşmadılar aksine amip gibi hücrelere bölünüp çoğaldılar. Öyle ortaklıklar var ki bazen farklı yayın gruplarına ait gazeteler, dergiler aynı manşetle çıkabiliyor.

-Havuz deniyor ya adına. Halkın sırtından aşırılanlarla dolu bir havuz. Leş kokulu bir lağım.

-İçlerinde bu mesleği yıllardır yapanlar var. Yani her dönem, kalemini büke büke buraya kadar gelmiş olanlar. Bu vicdansızlığa onlar önderlik ediyorlar. Bazen boynuzlar kulağı geçmeye çalışıyor ama bir yerlerden paçayı ele veriyorlar. Ağza alınmayacak bir küfürle kendi üstlerine başlarına kusuyorlar. Birbirleriyle kapıştıklarındaysa, seviyesizliğin nasıl bir çukur olduğunu anlıyoruz.

-Yazdıkları gazeteler satmıyor, okunmuyorlar. Televizyonlarda izleyenleri kalmadı. Tapındıkları erkten başka muhatapları yok. Onun ağzından çıkanları kelime kelime yorumluyorlar. İşleri bu.

-Susturamazsın. Birinin ayağına bas, anında ortaklaşıyorlar, yetmiyor trolleri var. Küfrün, hakaretin bini bir para.

-Örgütlüler.

-Evet, Havuz Örgütü!

-Televizyonları birer silah gibi kullanma konusunda ustalaştılar. Ortaya atılan gündemi öylesine allayıp pulluyorlar ki şaşarsın. Yalan, iftira, ötekileştirme, hedef gösterme gibi her tür cambazlığa başvurup tetikçilik yapıyorlar. Dünya ne diyorsa bunlar tersini diyor. Hele şu sıralar kılıçlarını yeniden biliyorlar. Salyalar saçarak R. Zarrab düşmanlığı yapıp, meselenin milliği üstüne etmedik laf bırakmıyorlar. Sanki söz konusu zata ödüller verenler, ekranlara çıkarıp yağlayıp yıkayanlar bunlar değilmiş gibi!

-Ya tartışma programları rezaleti nedir ağabey?

-Sorma, bir ülke halkının nasıl aptal yerine konduğunun en güzel örnekleri o programlar. Hele prof, öğretim üyesi, avukat filan diye karşılarına aldıkları papağanların cehaleti anlatılır gibi değil.

-Dedim ya ağabey çözemezsin uğraşma bunlarla.

-Yiyorlar birbirlerini zaten. Yakındır zıkkımlanacak zırnık bulamayacaklar. Lağım çukuru kuruyor.

[email protected]