Kriz yok…

-Onu bunu bilmem arkadaş.

1.5 ay önce 21 lira 75 kuruşa aldığım tuvalet kâğıdını dün 42 liraya aldım, bir damacana su 8 liradan 12 liraya çıkmış. Zeytinden peynire, sıvı yağdan deterjana kadar ne varsa hepsi iki katı.

Doğalgaz ve elektrik faturaları bu ay zamlı gelecek ve hep birlikte göreceğiz kazığın rengini.

Mahalle kahvesinde dostlarla çay içtim dün. Bizim bölgenin pazarıydı. Anlattı Hasan Bey durumu.

-Ucuz diye bir şey yok. Domates 7.5 lira, patates, soğanın yanına yaklaşılmıyor, meyvelerde öyle sebzelerde, 50 liraya doldurduğum iki torbayı 105 liraya doldurdum.

Kahveci Nusret-Çaya zam yapmam lazım yapamıyorum. Şeker zamlı, su zamlı, doğalgaz zamlı, hangisini alırsan al çayın her paketinde 3-4 lira zam var ne yapacağımı şaşırdım

Emlakçı Filiz Hanım-Ev sahipleri insafsız, her şey zamlandı diyorlar iki bin liralık evler oldu üç bin. Kim kiralar, biz nasıl kazanırız belirsiz, ev satışı zaten sıfır.

-Bakkal Ali ne diyor bu işe, bir de şu benim berber Yaşar, bildiğim kadarıyla ikisi de AKP üyesi, seçim öncesi bağır çağır dolanıyorlardı ortada.

-Çıkmıyor sesleri, bakkal veresiye defterini kaldırmış, eski borçlarını kapatmayanlara ekmek bile vermiyor artık. Yaşar gazete almayı bırakmış, sürekli aynı kanal açık olurdu dükkânda bilirsiniz, şimdi televizyonu kaldırmış, radyodan sanat müziği dinleyip of çekiyor.

-Pastacı dükkanı kapattı, fırın üretimini yarıya düşürdü. Un pahalı, şeker-su-maya-işçilik-nakliye büktü bellerini, askıda ekmek olurdu fırında artık o da yok.

-E ne olacak böyle?

-Huzuru kaçtı ağabey mahallenin, yabancıların dışında elinde torbayla evine giden hemen hemen kimse yok.

-Kriz yok diyor, bağırıyor her gün.

-Basma damarıma ağabey, küfür edip ceza mı yiyelim durduk yerde.

-456 milyar dolar borç var.

Artık para edecek kamu malları kalmadı, çarkın dönmesi için tam kapasite çalışan ne fabrika var ne dağları-taşları-sahilleri-ormanları-gölleri betona gömdükleri inşaat sektörü denen yalan, yol tükendi. Para verecek ülkede bulamıyorlar ama milyar dolarlarla uçak alıp, saray üstüne saray yaptırıyorlar. Beyimizin sarayının günlük gideri, 1 milyon 800 bin lira ben demiyorum Sayıştay diyor.

Son seçimleri anımsıyorsunuz hepiniz, burada çay içtik ti yine. İtiraz etmiştiniz. Yarınız MHP, yarınız AKP sevdalısıydı. Kahveci Nusret’in dışında, ne söylediysem tersini söylediniz.

-Dış güçlerin oyunu yok mu yani?

-Var tabi var, sarayda dış güçler oturuyor, bakanları dış güçler belirliyor, dolar üstünden iç ve dış borcu dış güçler yapıyor, alım-satımı dövizle dış güçler beceriyor, fabrikaları, dağları ovaları, şehirleri, köyleri dış güçler satıyor, ekmeği, peyniri, zeytini, biberi, domatesi dış güçler hallediyor. Olmaz olur mu içimiz-dışımız dış güç!

-Ne olacak böyle?

-Susacaksınız. Her zamanki gibi Allah’a havale edin o çözer.

-Damat sorun yok diyor.

-Damat muhasebeci iyi bilir bu işleri, sorun yok diyorsa yoktur.

-Ama pahalılık var, işsizlik var, bir yıldır sürünüyorum.

-Bilmem, o zaman birimizden birimiz yalan söylüyoruz. Ya ben, dolayısıyla pazara, bakkala, gidip alış-veriş yapan kazıklı faturaları ödeyen siz ya da damat. 

Cami imamı geliyor yokuş yukarı, üstünde yeşil kaftan, kafasında beyaz takke, yeni yetme kara sakalı ile aşağıdaki türbeden fırlamış gibi. 

Selamlaşılıyor.

Kahveci Nusret yapıştırıyor lafı.

-İşin iş hoca efendi, biz nasıl geçineceğiz diye çırpınıyoruz, sen ayda 3.750 lirayı indiriyorsun cebe, lojman da verdiler, oh kral gibisin maşallah.

-Allah devletimize milletimize zeval vermesin.

-Âmin hoca efendi âmin de devletin başında değil ama bizim alemde epey bir zeval var.

Ters ters bakınıp yürüyor fırına doğru, elleri kıçında.

[email protected]