Katil...

“Kana kan intikam” naraları ile büyüttü kendini.

“Vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğü” düzmecesinin arkasında kurdu kanlı pusularını.

“Komünistler Moskova’ya” diye ulumaktan nefesi tıkanır, sesi düşerdi.
Tüm ‘faili meçhul’ katliamların ardında onun adı vardı.

Tüm katiller gibi uçan kuştan, esen yelden, sabah güneşinden, aydınlık gökyüzünden korktu.

Karanlığı sevdi hep.

Kör karanlıklarda kurdu kahpe pusularını.

Görmek istiyorsanız bir katilin cinayet kokan yüzünü, fotoğraflarına bakın.
Korkak bir kin gizlidir bedeninde.

Artık aramızda dolaşıyor.
Bakarsınız bir gün bir üniversite avlusunda çıkar karşınıza.

Sokağınızda, iş yerinizde, bir fabrika avlusunda yada bir sabahın kuytuluk beyazında

Yine tepeden tırnağa kin, tepeden tırnağa nefret, gözlerini dikip bakar gözlerinize.
İnsan kanına susamış.
Cani.
Deli göz bebekleri.
Eğer bir yurtseverseniz, devrimciyseniz basar tetiğe.

Bir değil, bin kez ateş eder yüreğinize.

Türkiye İşçi Partisi (TİP) üyesi yedi devrimci kardeşime kurşun yağdırıp kan kusarken, dualar etmişti Allah’ına.

Şimdi de öyle yapıyordur.

Dönüp yüzünü kıbleye, dualar ediyordur kelepçelerini çözen mahkemelere, savcılara, yargıçlara.
Dualar ediyordur, “ülkücü camianın ağabeylerine”

Kafa tokuşturup el pençe divan duruyordur, Susurluk'ta kamyon altında kalan namussuzluğa.
Oysa ellerindeki kanı, titrek yüreğindeki kini, nefreti, halk düşmanlığını temizlemez dualar.

Ey insanoğlu, hangi ülkede vardır insan katliamından mahkum edilip, yedi kez idam cezası yiyen bir katilin ortalara salınması?
Hangi ülkede vardır, bir ölüm makinesinin göz göre göre affı?
Hangi ülkede vardır yargının, katili koruması?
Şimdi dikkat et ey insanoğlu, martı kanatlarının özgürlük için çırpmasından bile korkan bir faşist, aramızda dolaşıyor.

Aynı gökyüzünün altında aynı havayı soluyoruz.!

Adı: Hâluk Kırcı.

Adı kin,adı nefret, adı cinayet, adı ölüm, adı katil.
[email protected]