Kandan kına…

Başa döndük.

2013 Haziran ayının başına.

Gezi Parkı’nın bağrındaki üç-beş ağacın koca bir ülke olup ayağa kalktığı zamanlara.

Anımsıyor musunuz?

Şarkılarımızın, şiirlerimizin, danslarımızın, yudumlanan her damla suyun masal olduğu;  yeşil, mavi, kırmızı gecelerin birbirinin koynuna girdiği günlerden söz ediyorum.

Kuytuluklarda öfkelerimiz birleşince sevinç olup taşmıştık.

Üstümüze sarı-kızıl güneşler doğmuştu, kaç leylim gece.

Aynı sabah serinliğine uyandık, aynı ağaçtan taşan Ihlamur kokularıyla yıkadık yüzümüzü.

Hepimiz aynı bulut olduk, masmavi.

Bir gece yarısı yıldızlar seviştiler gökyüzünde.

Saklamadılar öfkenin aşka dönüşünü, şiirin haykırışını, acının kıvranarak inleyişini.

Bir tutam sancı değil, koca bir ceviz ormanıydı umut, içinde kızılcık ağaçları.

Birleşen sevincin yenemeyeceği hiçbir gölge yoktur, hiçbir kör karanlık kaçamaz sızan ışıktan.

Çoğaldık Ege olduk, Akdeniz olduk, dağlara, ovalara, nehirlere, derelere savrulduk barış olduk, aşk olduk.

Sonra kömür karası gecelerde acılarımızı bile kurşuna dizdiler.

Gün ortalarında vurulduk, öldürüldük.

Mavi suların içinden deli rüzgârlara koşan yılkı atları gibi ter içinde, kan içinde, öfke içinde savrulduk ölümün toprağına.

Ethem Sarısülük olduk, öldürüldük.

Mehmet Ayvalıtaş olduk, öldürüldük.

Ahmet Atakan olduk, öldürüldük.

Hasan Ferit Gedik olduk, öldürüldük.

Ali İsmail Korkmaz olduk, öldürüldük.

Medeni Yıldırım olduk, öldürüldük.

Berkin Elvan olduk, öldürüldük.

Sustuk.

Kan susmadı.

Öfke,

Nefret

Susmadı.

Biz sustuk.

Mezar başlarında ağıtlar yaktık, mahkeme kapılarında rüzgâr ektik duyan olmadı.

Hançer olup saplandı böğrümüze gözyaşlarımız.

Biz sustuk.

O

susmadı.

Canevimizden vuruluşumuzun 3.yılında, öfkesi alnında kara bir bıçak gibi çıkıverdi kınından kin.

Kandan kına yakılmaz oysa.

Şimdi kesilirse Gezi’den bir dal, yıkılırsa AKM, yapılırsa oraya inat uğruna bir Cami şen ola sana ülkem şen ola.

[email protected]