Dur bakalım ne olacak…

Bir avuç asalağın dışında bütün bir ülke olarak enseyi karartmış bekleşiyoruz.

Hani öyle işler yolunda karınlarımız tok, sırtlarımız pek olduğu için ya da adaletli, huzurlu, gelir dağılımının eşit olduğu, cezaevlerinin boş, eğitim ve sağlık sistemi başta olmak üzere her şeyi düzgün bir ülkede olduğumuz için değil.

Dur bakalım ne olacak bekleşmesi bu!

Dur bakalım bu pahalılık, zamlar, ekonomi ne olacak, dur bakalım yolsuzluklar ne olacak, dur bakalım bu talan-yalan-hırsızlıklar ne olacak, dur bakalım dış ve iç borçlar ne olacak, dur bakalım çocuk tecavüzleri, kadın cinayetleri, işçi katliamları ne olacak, dur bakalım bu çevrenin-doğanın talanı ne olacak bekleyişi.

Hani sıradan yurttaşları anlamak zor değil, öyle mavi bir umut içinde bakakalıyorlar gökyüzüne ama ya kendilerine aydın-bilim insanı-sanatçı filan denenler, işte onları anlamak zor.

İçlerinden devşirilip kul yapılan ve ekranlara çıkartılanlardan biri  “Denemek için kendi dışkımı yedim. Dışkı yedirmek işkence değildir” diyecek kadar ebleh olabiliyorsa bir diğeri kendi kütüphanesini ve arşivini saraya bağışlayıp ertesi gün bakan yardımcısı yapılıyorsa, bir diğeri “İnsan hakları diye bir şey çıkardılar” diyorsa dur bakalım ne olacak?

Danışma kurulları adıyla yetersizler maaşa bağlanıyor, destekçileri sırtlan gibi sırıtıyorsa dur bakalım ne olacak?

Üniversitelerin başlarına getirilen kuklalar ülkenin yüz akları ilan ediliyorsa, dur bakalım ne olacak?

Birileri kılıç-kalkanlı-kaftanlı-şalvarlı-takkeli, birileri rektörlük odalarını bile mescit yapmış, birileri yolsuzlukla, akraba, eş dost kayırıp kollamakla ünlenmiş, eşlerini, çocuklarını bile üniversite bütçesinden yemleyecek kadar talancı, birileri “Bilim adamı yerine âlim yetiştirip Allah’ın sevgili kulu olmayı” aklına koymuşsa, bir başkası tecavüz kutsayıcı, diğeri kadın düşmanı falan filan yalan dolan ise, dur bakalım ne olacak?

Kriz adlı yok oluşun faturası işçiye emekçiye kesiliyor, bir avuç hak yiyici madrabaz enseyi karartıp kâr üstüne kâr ediyorsa, dur bakalım ne olacak?

Sanat insanlarımızın da farkları yok, öyle uzun uzun anlatıp vaktinizi çalmayalım ama kendi kovukları içinde eşelenip eşelenip bir dur bakalım ne olacak bekleşmesidir sürdürüyorlar ki, hem düne hem yarına hem kendilerine karşı, kanlar içinde yapılan işkence gibi.

Düzenin sökülmedik yeri kalmış gibi orasına burasına yama yapmaya çalışan, öte yandan kendi söküklerini bile dikemeyen iki muhalefet partisi ise; kendilerini birer cengâver ilan edip, her şeyi ile sıfırlanmış parlamento çatısı altında fısır fısır fısıldaşıyor ve hiçbir sonuç alamayınca dur bakalım ne olacak diye bekleşiyorlar. 

Sonuç çoktan Aziz Nesin hikâyesine dönüşmüş; film birlikte seyredilmiş, harç bitmiş inşaat paydos olmuş ama halen dur bakalım ne olacak?

Oysa siyasal İslam’ın örgütlenip sistemi ele geçirdiği yerde adalet yoktur, eşitlik yoktur, özgürlük yoktur, sanat yoktur, eğitim yoktur, bilim yoktur, ahlak yoktur.

Hayatlarını birer eşit insan olarak yaşamak isteyenlerin emeğin hakları, özgürlük, barış ve kardeşlik tutkunlarının ise dur bakalım ne olacak demeye artık bir an bile tahammülleri yoktur.

[email protected]