CHP…

‘Biz kurucu partiyiz’ diye övünenler kendi tabanlarına göre bile ‘saçmalamaya başladılar.’

Herkes birbirine soruyor.

-Ne yapmaya çalışıyor bunlar?

Bilen yok.

Ama Kılıçdaroğlu açıkladı, belediye başkanlığı adaylarını saptarken tek kıstasları varmış “seçilsin yeter”.

Yani adayın kim olduğu, nereden geldiği, parti tabanının benimseyip benimsemediği, seçilince ne yapacağı filan önemsiz.

Anlayacağınız ilkesizlik temel ilke olmuş.

Ancak her fırsatta ‘gezi ruhu’ filan deyip, direnişe sarılan bu yapının yürütücülerinin akıl tutulmaları o kadar can sıkıcı ki artık daral gelmeye başladı.

Yalnızca üç ilde gösterdikleri adaylarla ilgili birkaç cümle kurarsam meselenin ne olduğunu anlatmış olacağım.

*Ey Cumhuriyet Halk Partili kardeşlerim, partinizin Ankara için gösterdiği aday MHP kökenli bir faşist eskisidir. Tüm siyasal yaşamını sola, sosyalistlere, devrimcilere, siz yurtseverlere küfürler ederek, düşmanlıklar kusarak oluşturmuştur. Evlerinizin duvarlarında asılı ve her yıl 6 Mayıslarda meydanlara çıkıp mezarlarını ziyaret ettiğiniz, hepimiz için bağımsızlığın, özgürlüğün yiğit savaşçıları olan ‘üç fidan’ bu zat için “vatan hainidir”.

Faşist güruhun katlettiği değerlerimiz, Muammer Aksoy, Bahriye Üçok, Uğur Mumcu gibi onlarca yurtsever bu kafatasçı tarafından ‘düşman’ olarak tanımlanır.

Bilmem kaç bin nüfuslu Beypazarı’nda yaptığı Belediyecilik övülerek Ankara gibi sorunları dağ olmuş, her şeyi iç edilmiş, peşkeş çekilmiş, sanatsal yaratı mekânları budanmış, bir arada yaşama kültürünün üstüne kezzap atılmış, halkı ötekileştirilmiş, yeşil alanları katledilmiş, sokakları-meydanları köstebek yuvasına dönüştürülmüş, ODTÜ ve AOÇ gibi dönüşümü çok zor talanlar gerçekleştirilmiş bir kent, böyle bir akılla kurtarılabilir mi?

Yanıtını lütfen siz verin.

*Ey Cumhuriyet Halk Partili kardeşlerim, siz İstanbul adayınızın ağzından tek devrimci, değiştirici, akıl açıcı söz duydunuz mu?

Varsa yoksa ‘inşallah, maşallah, Allahın izniyle’ adam sanki cami avlusundan sesleniyor!

Hepimiz biliyoruz, yaşıyoruz, görüyoruz.

İstanbul kenti, AKP talanının tüm ülkedeki asıl merkezidir. Kentsel üleşme denen tüm alanların pay edilmesi önce burada gerçekleştirilir.

Peki, sizce bu paylaşım politikalarının en acımasız biçimde uygulandığı ilçe neresidir?

Pıtrak gibi yükselen dev gökdelenler, koca koca alış-veriş merkezleri, yok edilmiş tüm yeşil alanlar Şişli ilçesinden yükselir.

Anlayacağınız beyefendi talanın uygulayıcılarından biridir.

Yoksulların kent merkezlerinden kovulmasının, onların yaşam alanlarının beton bloklarla işgal edilmesinin kahramanıdır.

İstanbul alındığında ‘güllük gülistanlık olacak’ diye bağırmasının altındaki asıl niyet inanın bundan başka bir şeyi ifade etmez. Siz bu zat’ın ağzından kentsel dönüşüm denen talanla ilgili tek kelime duymadınız, duymayacaksınız.

Kültür sanat ile ilgisi ise, göz boyamacılıktan öte değildir.

Şişli’de standartlara uygun tek kültür merkezi, tiyatro salonu, sinema yoktur. Var olanlar göstermelik bir göz boyama anlayışının ürünüdür. Dormen Tiyatrosunu almış güya tadilatını yapmış, gösterişli bir törenle açılışını gerçekleştirmiş. Ama bugün o bina bir lağım çukuru halindedir.

Aynı durum Kent Sineması için geçerlidir. Olanakları sıfır ama her yeri halı kaplı bir alanın Kültür merkezi diye lanse edilmesi manidardır.

3. Köprü, talan edilmiş Kuzey Ormanları, 3. Havalimanı, Kanal İstanbul denen rezalet, kirletilen ve yok edilen su havzaları, halen temel atımı süren Çamlıca camisi, Galata, Haydarpaşa, Sütlüce, Balat, Kadıköy bölgesindeki AKP talanları, Boğaz’ın her iki yakasında iç edilmiş sit alanları, İstanbul’un simgesi yedi tepe üstündeki kara para aklayıcı işgalleri, mesire yerleri, her türden vakıf malları, tüm kültürel doku, AKM ve onlarcası neden bu beyefendinin gündeminde yok?

Olmayacaktır.

Bunları tek tek sorun yanıt da alamazsınız.

Adayınızın şu anki AKP’li Kadir Topbaş’tan tek farkı partinizin adayı olmasıdır!

Üstelik size sorulmadan, görüşleriniz alınmadan tepeden inme.

*Ey Cumhuriyet Halk Partili kardeşlerim, benim en çok canımı acıtan Hatay’da sizlerin içine düşürüldüğü durumdur.

Şimdinin AKP’li Belediye Başkanı sizin partinizin adayı!

Nasıl oluyor bu?

Önce güldüm, şaka bu sandım, sonra sizleri düşündükçe bağırdım avaz avaz.

Ey utanmazlar! Haziran Direnişi’ne küfreden, sokağa çıkan insanlığa hakaretler yağdıran, Armutlu halkını “isyancı asiler” ilan eden, AKP polisi ve valisiyle işbirliği yaparak çocuklarımızın katledilmesini seyreden bir gerici-yobaz, bir aydınlama karşıtı hokkabaz nasıl aday yapılır?

Utanmıyor musunuz?

Bu zatla ilgili daha fazla laf etmek beni daha da gerecek, iyisi gerisini sizlerin düşünmesidir.

Tuhaf değil mi sevgili Cumhuriyet Halk Partili kardeşlerim sizlere sorulmadan partiniz başınıza siyah çuval giydiriyor.

Aslında durum ortada, Haziran Direnişi ve 17 Aralık süreci, AKP ve Cemaat denen karanlığı birlikte çöpe süpürüyor.

Partiniz de bu yiyicilik ve hırsızlıktan boşalan alanı kapsayan sağ merkez bir parti olmaya doğru hızla koşuyor.

Orada siz yurtseverlerin aklı yok.

Orada işbirlikçi, Amerikancı, piyasacı bir akıl var.

Bunun adını da ‘demokrasi kültürü’ koyuyor ve sizlere yutturmaya çalışıyorlar.

Hay batsın böyle demokrasi!

Sizlere yalnızca şunu anımsatarak bu yazıyı sonlandırmak isterim. Yakın tarihlerde Şili’de öğrenciler “parasız ve eşit eğitim” için sokağa döküldüler, binlerce insan destek verdi (tıpkı bizdeki gibi), eylemler büyüyerek sürdü, sonunda ülke seçimlere gitti ve öğrenci eylemlerinde öne çıkan iki genç yürek parlamentoya seçildi.

Ey Cumhuriyet Halk Partili kardeşim, senin gönlünü verdiğin partini bir de bu anlamda sorgulayacak kadar onurlu olduğunu biliyorum.

Bir yanda ırkçılar-kafatasçılar-yiyiciler-hırsızlar diğer yanda yoksul hakkı savunan eşitlikçi-özgürlükçü yürekler.

Senin yüreğin hangisinden yana olurdu?

[email protected]