Bana ne…

İlgilenme çık sahnene oyununu oyna, şiirini oku, şarkı söyleyen dostlarına katıl, dans et, neşelen dön evine vur kafanı gecenin alacasına, sana ne olup bitenlerden, sen mi kurtaracaksın karanlığa boğulmuş vatanı.

Ülke deprem için hazır değilmiş sana ne.

Ölecekmiş milyonlarca insan sana ne.

Adamın biri her gün en az beş kez din ve iman ile yalan söylüyormuş sana ne.

Diyanet İşleri Başkanı Kuran Kurslarında tuğlası olana cennette ev veriyormuş, sigara haram kanıtım var diyormuş sana ne.

Suriye topraklarında bataklığa gömülmüş ülke, ölüm haberleri geliyormuş, dünya bizi konuşuyormuş sana ne.

Her gün yeni bir oyun yasağı, sansür oluyormuş, medya denen paçavra lağım kokuyormuş sana ne.

Müzisyenler ölüm orucuna yatmışlar, can çekişiyorlarmış çocuklar sana ne.

17 yaşında bir çocuk babası tarafından “erkek arkadaşı var” diye katlediliyormuş sana ne.

İş cinayetlerinde işçiler ölüyormuş sana ne.

Yine binlerce ağaç kesiliyormuş sana ne.

Vatandaş “işsizim çocuklarım aç” diye valiliğin önünde kendini ateşe veriyormuş sana ne.

Malatya ve Elazığ'da insanlar çadırlarda donuyormuş, açmış, hastaymış sana ne.

Doğalgaz ve elektrik faturalarını ödeyemeyen yüzbinlerce insan varmış sana ne.

Kanal İstanbul bir talanmış ama yapılacakmış sana ne.

Mahalle bakkalı iflas edip, borç defterini kapının önüne asmışmış sana ne.

Alt kat komşunun evine icra gelmiş sana ne.

İstanbul’da ulaşım ücretlerine yüzde 35 zam yapılmışmış sana ne.

Dış borç bilmem kaç milyar dolar, iç borç bilmem kaç milyar dolarmış sana ne.

İçişleri bakanına “kel” demişler o da davacı olmuş sana ne.

Kendine gazeteci denen bazı alçaklar gelene geçene, uçana kaçana terörist hain diyorlarmış sana ne.

Las tesis dansı yapan öğrencilerin bursları kesiliyormuş, yurtlarından atılıyorlarmış sana ne.

MEB izin vermiş bütün okullara Nakşibendi tarikatının kitapları dağıtılacakmış sana ne.

Ensar Vakfı İBB üstünden milyarları aparmış sana ne.

Kızılay bir talancı aile şirketi oldu filan deniyormuş sana ne.

Gezi davasında tüm iddialar çöktüğü halde fatura üç insana kesilmişmiş, üçüne de ağırlaştırılmış müebbet istemişmiş savcı sana ne.

Sana ne git kedini sev, kitaplarına dokun, yeni filmler seyret, sevgiline mektup yaz, sonra al başını git yalnızlığına, kimselerin uğramadığı sokak başlarında bekleş, mahalle kahvelerinde dolaş, memleketi sorana ‘makul’ de, karışma sana ne, ne halleri varsa görsün, bin beter olsunlar.

Olamadı yapamadım!

Kahverengi kutuların içindeki eski fotoğraflara daldım. 

Birinde babam elinde mandolini bir Kızıl Ordu marşı çalıyor, diğerinde Tuncer Necmioğlu erik ağacının altında Venseremos söylüyor, bir başkasında can parçam çocuğum arkadaşlarıyla dansa durmuş kahkahalarla neşe çığlıkları atıyor.

El sürdüm daha nicelerine. Sahnelerden hayata katılmış şen, şakrak, sevinç ve ümit içindeki yılların karelerine gözyaşlarım damladı.

Unut dedim unut böyle gelmiş böyle gider diyen aldırmazları.

Ellerinde gazetelerle kapı kapı dolaşan gençlerin sözüne tutun, vur bu kader dedikleri aymazlığı yerden yere, sahip çık hem kendine hem çaresizleşmiş insanoğluna, git sıcak bir ekmek al kokla emeğin gözyaşlarını, kuşan umudu.

[email protected]