2018'de sorunlara ne olacak?

Defalarca yazdım; kapitalist sistem sorunları çözmüyor, sorunları dönüştürerek ya öteliyor ya da yeniden üretilmesini sağlıyor; çünkü sistem bunlardan besleniyor.

Bu çerçevede 2018 yılında dönüştürülecek ve böylece ötelenecek veya yeniden üretilecek sorunları sıralayabiliriz.

İsrail yönetimi hızlı hareket etti, 1993 Oslo Anlaşmasının geçersiz olduğunu ilan etti. Niyeti Batı Şeria’yı ilhak etmek ve böylece pazarlığı başa döndürmek istiyor. İki devletli çözümü boşa çıkarmak istiyor. İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) ise adeta üyelerini oyalıyor; Doğu Kudüs’ü Filistin devletinin başkenti ilan ettiğini (sanki yeni bir şeymiş gibi) karara bağladı. İİT üyeleri doğru adım atmaktan imtina ediyorlar. Sorunu çözmek yerine ötelemeyi tercih ediyorlar.

Suriye’de çözüm sağlam bir anlaşmaya bağlanamıyor; 2254 sayılı BM Güvenlik Konseyi kararını sulandırarak sorunu dönüştürmeye çalışıyorlar. Bu işten en çok zararlı çıkacak ülke maalesef Türkiye olacak.

ABD’de güç mücadelesi henüz sonuçlanmadı, Kasım ayına kadar devam edeceğe benziyor. Bakalım Trumpçı izolasyoncular mı liberal enternasyonalistçi sermaye mi zafer ilan edecek? Gerçi Suriye konusunda iki taraf hemfikir olmuş durumda, dışarıda kalmak istemiyorlar, hatta yeni bir güç dayanağı oluşturma konusunda uyumlu gidiyorlar. Bakalım AKP sorun çıkarabilme kapasitesini/gücünü kullanabilecek mi?

Rusya kimi destekleyecek?  Bütün Soğuk Savaş döneminde anti-komünist islamcılar, milliyetçiler, en genel anlamda sağın her kanadı, Sovyetler Birliği'ni öcü olarak gösterdiler, şimdi hepsi Rusçu oldu, hem de Rusya yönetimi Çarlık taktiğini ustaca uygularken. Galiba bundan böyle AKP’liler ve sağın her kanadı Moskova’ya denecek, ne tuhaf değil mi? Hepsi Rusya yanlısı oldular. Eski Amerikancılar sorunu değiştirip, Rusçu oldular. Şii yayılmacılığından dem vuranlar İrancı oldular.

Biraz tarih ve güncele bakmak yeter; 1917 öncesi Çarlık Rusyası ve 1991 sonrası Rusyası ile Sovyetler Birliği’nin Türkiye’ye yönelik izlediği politikalar dürüstçe karşılaştırılırsa görülür ki, Sovyetler Birliği Türkiye’ye zarar vermedi; yardım etti. Çarlık Rusyası hiçbir fırsatı kaçırmadı, Putin Rusyası AKP’nin yaptığı yanlışların keyfini çıkartıyor. Rusya yönetimi 2018'de ABD ile Türkiye arasında arabulucuk rolü üstlenirse hiç şaşırtmaz.

Dedik ya sorunlar çözülmüyor, dönüştürülüyor diye: Bulgaristan yönetimi AB dönem başkanlığını devralıyor, yolsuzluklara dokunmak öncelik olmaktan çıkartılmış, aksi halde çok sorun çıkacak. Bulgaristan Başbakanı, Bosna Sırp Cumhuriyeti Başkanı Dodik’ten danışmanlık hizmeti alırsa AB’de yolsuzlukla mücadele etmek zorunda kalmaz. "Kökten çözüm olur."

Bulgaristan yönetimi Makedonya konusunda Türkiye’den rol çalabilir, hatta ilk adım atıldı bile, parafe edilmiş bekleyen anlaşmalar onaylanıyor. Dil, millet mesele olmaktan çıktı. Bugüne kadar Bulgar yönetimleri Makedonları ayrı bir ulus olarak tanımıyor fakat ayrı bir devlet olarak –iki devlet bir millet olarak– tanıyorlardı. Bulgar Başbakanı Borisov, AB dönem başkanı olarak sorunu çözmek yerine dönüştürmek istiyor; ne de olsa kapitalizmi çok sevdiler. Syriza da Makedonya’yı Bulgarlara bırakmak istemiyor; bu nedenle isim meselesini konuşalım demeye başladı. Bakalım sorunu mu dönüştürecekler, ötelemeye mi çalışacaklar, dönem başkanlığı bitince öküz öldü ortaklık bozuldu mu diyecekler, göreceğiz. Bulgaristan yönetimine övgüler yazan AB Konseyi Başkanı, Bulgaristan’a Batı Balkanlar için informal zirve yapma görevi vermiş, Batı Balkan ülkeleri de bu masala inanmak istemiş, çünkü hepsi kendi halkına yalan söylemek istiyor. Sorunlar çözülüyor, bakın informal de olsa Batı Balkanlar için AB zirvesi yapacağız diyecekler. 2003 yılında bu masalı Yunanistan bir kez anlatmıştı. Üstelik de resmi zirve idi. Çok heyecan yaratmıştı. Sonuçta dağ fare bile doğuramamıştı. Bölge halklarının hepsi sukut-u hayale uğramıştı, AB’nin merkez kapitalist-emperyalist üyeleri ise sorunu dönüştürerek -üyelik başvuru hakkını önşarta bağlayarak- ötelemişlerdi. Şimdi bu rolü Bulgaristan yönetimine verdiler. Çok şenlikli geçecek galiba.

Bulgaristan yönetimi 275 km duvarı fiilen ördü, Türkiye’den mülteci göçünü engellemek için; maliyetini de AB’ye yükledi. Bu konuda haklarını teslim edelim çok maharetlidirler.

Aklıma gelmişken bir Bulgar arkadaşımın bana anlattığı fıkrayı aktarayım: Bulgaristan AB’ye üye olunca arkadaşımı kutladım; hayatın %25 daha pahalanacağını da hatırlattım tabii ki. Bana verdiği cevap ise epeyce güldürmüştü: Dedi ki, "Bulgaristan ilginç bir öncüldür, Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğu’na katıldı, çöktü; Osmanlı İmparatorluğu’na katıldı, çöktü; Milletler Cemiyeti'ne katıldı, battı; Varşova Paktı'na katıldı, dağıldı; şimdi NATO’ya katıldı, AB’ye üye oldu, çökmelerini bekliyoruz" dedi.

NATO bugüne kadar sorun çözmekten ziyade sorun üretti, AB ise merkez kapitalist ülkelere hizmet etmenin ötesine geçemedi. AB’nin çevre ülkeleri sanayisizleştirilirken, merkez kapitalist ülkelerde, örneğin Almanya’da ticaret fazlalığı sorun yaratmaya başladı. Daha vahimi, sınıfsal ayrım daha da netleşti. Kazananlar daha çok kazanmaya, kaybedenler de daha çok kaybetmeye başladılar. Sorun çözülmedi, ötelendi, katmerlendi. Elbette AB’den faydalanan projeciler de oldu; önce sayıları çoktu, on yıl içinde az sayıdaki milyonerleri varlığını sürdürebildiler. Böylece sorun dönüştürüldü, projeciler AB’ci oldular. Proje alamayanlar güya eleştirel yaklaşımlara sarıldılar, sistemi eleştirmediler; bunlar da sorunu ötelemeyi seçtiler.

Kısacası kapitalist sistemin gelişmişi veya az gelişmişi sorunu çözemiyor; ya sorunu dönüştürüyor, ya da öteliyor.

2018 yılı farklı olabilir mi? Sistem içi çözüm ile olamaz, alternatif sistem ile bu mümkündür. 2018’de bunu anlamak dileğiyle.