Umre ve soL

O kadar kızdiriyorsunuz ki, sinirden imla hataları ile dolu yazmak durumunda kaldim.. şimdi Avrupa'dan gelenlerde yerleşiyor. Ne oldu. Magdur Öğrenciler iyimi. Şimdi.

Okullar zaten tatil. Ayrıca onlara başka yurt olanağı sağlanıyor. Bir kismida. Ailesinin yanına gönderildi.

Sizin bu kültürümüze yabancı duruşunuz,dine düsmanliginiz , bazı iyi ve doğru düşüncelerinizinde halkta karsilik bulmamasına neden oldu.. biz ülkücüleri ABD filosuna sahip çıkarttı. Savundurdu. Bu milletin kültürünü. Mayasını. Reddetmeyin. Dönüştürme çabasına gitmeyin. Benimsemenizde düşmanlık etmeyin Kuru ve boş bir emektir. Bu topraklar bunu reddeder…

 

Bir okurumuzdan geldi bu mesaj, e-posta olarak.

Milletin kültürüne, mayasına yabancıymışız, he!

Suudi Arabistan’da ilk Koronavirüs bulaşısının tespit edildiği günden kısa bir süre sonra ülke sınırlarından içeri girenler “Allah kabul etsin” duaları eşliğinde evlerine yolcu edildi.

Evlerine diyorum, lafın gelişi.

Hısım akrabayı, konu komşuyu topladılar, muhterem şahsiyetlerini kutsasınlar, yaşadıkları aydınlanmayı dinlesinler ve pilavlarından yesinler diye… Bol bol öpüştüler, sarılıştılar.

“Allah kabul etsin” dualarını kabul ettiler.

Biz bu yurttaşların sınırdan içeri girerken, uçaktan iner inmez karantinaya alınmaları gerektiğini söylüyorduk. Karantina diyorduk yahu! Toplama kampı değil. Hem biz toplama kampı desek zaten devletimiz bunu 5 yıldızlı otel olarak anlar. Neyi tartışıyorsunuz?

Biz “yurttaşlar umreden gelip de bize zorla ellerini öptürmesinler” de demiyorduk. Çoluğa, çocuğa, hısım akrabaya, mahalleliye bulaştırmasınlar diyorduk.

Buna aldığımız yanıt “din düşmanısınız” oldu. "Allahın verdiği canı Allah alır" diye de eklediler.

Binlercesi ülkenin dört bir yanına, Tunceli’ye, Kadıköy’e ya da Gazi Mahallesi’ne değil, Yozgat’a, Rize’ye, Erzurum’a dağıldılar.

Şimdi bu kentlerden feryatlar yükseliyor.

Sonra son kafile geldi. “Allahın verdiği canı” alabilme ihtimali olanlar listesi biraz genişlemiş miydi, neydi? Son kafile için yıldırım kararla karantina uygun görüldü.

Ve gecenin 3’ünde Gölbaşı’ndaki öğrenci yurtlarına haber salındı.

“Umre’den dedem geldi çıkın.”

Planlama yapılması gerekirdi, geleceklerin çoğunun yaşlı insanlar olacağı gözetilerek sağlık hizmetlerinin de verilebileceği, merdivenleri dik, ranzaları yüksek olmayan mekanların karantina için önceden hazır edilmesi gerekirdi.

Bu yapılmadı. Öğrencilere, "eşyalarınızı toplayın, yanınıza alamayacaklarınızı bir yerlere tıkıştırın" denildi.

Çoğu zaten okumak için çalışmak zorunda olan…

Belki bir kafede buldukları işten de yeni atılmış olan…

Bu çocuklar kendilerini sokakta buldular.

Umreden dönen hacılar kapıları kırıp gelselerdi, “hadi çıkın burdan” deselerdi bu düpedüz haydutluk sayılırdı. Onlar bunu yapmadı. Devlet yaptı!

Bu haydutluk sayılmadı. Bu plansızlık sayılmadı.

Buna itiraz etmek “milletin değerlerine yabancı olmak” sayıldı.

Peki tersinden bakıp, “yahu tamam da… Onlar genç. Umreden gelenlerin karantinaya alınması gerekiyordu değil mi? Yol olarak da bu bulunmuş.” denilemez mi?

Denilemez.

Binlerce öğrencinin, artık salgın bir ülke gerçeği olmuşken sokaklara bırakılması.

Binlerce öğrencinin, otogarlarda toplaşıp evlerine, memleketlerine, belki otogara gelirken yanlarında getirdikleri, belki otogarda ceplerine doldurdukları virüslerle birlikte yollanmaları...

Bu bir suçtur! Bırakın devlet yönetmeyi, ev sahibi olarak bunu yapsanız toplum sağlığını tehlikeye atmak gibi büyük bir suç işlemiş olursunuz.

Ama neymiş! Öğrencileri seviyormuşuz da umreden dönen hacılara kinimiz varmış.

Öğrenci milleti değil miymiş? Yürüsünlermiş amma da rahata alışmışlarmış. Memleketlerine gidip ana babalarının yanında kalsalarmış. Büyük kentte kalıp haytalık mı yapacaklarmış?

Sanki mesele onların keyfiymiş gibi. Tekrar söyleyeyim: Onların buna zorlanmaları bir halk sağlığı sorunudur! Salgın yayılıyor denilen bir zamanda kalabalık insan gruplarının hareket ettirilmesi halkın sağlığına saldırıdır.

Neymiş? Halkımızın değerleriyle uğraştığımız yetmezmiş gibi bir de bu değerleri değiştirmeye çalışıyormuşuz.

Oysa biz ne diyorduk?

Şimdi bomboşduran, ilaç tekellerine eşantiyon kongresi yapma sektörünü ülkemizin şahlanan turizm sektörü olarak yutturan oteller var. Karantina için onları niye düşünmüyorsunuz?

Niye gençleri yurtlarından çıkartıyorsunuz?

Niye onlara “siz buradan çıkmayacaksınız, yemeniz içmeniz karşılanacak. Oturun televizyonunuzu seyredin kopiller” demek varken, sokaklara döküyorsunuz?

Bunu diyorduk.

Şimdi onlar ne diyorlar?

Üsküdar Belediyesi şakacıklı bir twitter mesajı yayınlamış. İhtiyar bir amca apartman merdiveninden inmiş de tam sokağa çıkacak bakıyor ki bir ekskavatör kazmış apartmanın önünü. Çıkamıyor dışarı. Belediyemiz de diyor ki, “illa bunu mu yapalım, çıkmayın işte evinizden.”

Hacı amca umreden virüslerini toplamış gelmişken ne yaptınız peki, hatırlıyor musunuz?

Şimdi memleketin en imanı kuvvetli, en dini değerleri özümsemiş kentlerinden beddualar yükseliyor.

Dün bir tanesini dinledim. Erzurumlu bir hemşehrimiz “o dediğim Yakutevler var ya, o ev karantinaya alınmış. Birçok durum ciddi. Erzurum’a da yayildı tamamen” diye başlıyor söze ve şöyle getiriyor devamını (Ben bedduasında biraz kesinti yaptım):

“An bu umrecileri… Neye geldiler? Allah gabul etmiye onların hajlarinı işallah. A orda duraydız...”

Bunu bu kadıncağıza söyletenler değil de biz milletin değerleriyle uğraşıyoruz öyle mi?

Bir de marifetmiş gibi söylemiş: Sizin yüzünüzden biz ülkücüler de Amerikan filosuna sahip çıktık.

Bizim yüzümüzden?

Daha durun.

Bunlar iyi günleriniz...