Mesele üç beş deli meselesi değil anlamadınız mı?

Adolf Hitler bir “deliymiş.” “Adolf Hitler'in Psikopatografisi” diye bir terim bile var. Bir dizi akli hastalık ve bozuklukla malül olduğu düşüncesini işleyen literatüre verilen ad buymuş.

Avrupa'nın bir ucundan girip Asya steplerine dayanmış, Afrika toprağını tanklarının paletleri altında ezmiş, 5-6 yıl gibi bir sürede milyonlarca ton TNT'ye eşit patlayıcıyı birkaç kıtadaki yüzlerce şehire boca etmiş Alman Emperyalizminin, ihtişamlı orduların, gece gündüz çalışan fabrikaların bütün günahını basitçe “bir deli”nin psikopatolojisine yormamız gerekiyor.

Tıbbi referanslar sağlam. Histeriden, paranoid şizofreniye bir sürü teşhis konulmuş. Koyanlar arasında Erich Fromm gibi isimler de var.

Hitler'in derin psikiyatrik arızalarını tartışmakla zaman kaybetmeyelim.

Ama Almanya'nın yaklaşık 15 yıllık bir döneminin tüm günahı bu deliye yüklenecekse... Durun bakalım.

Diktatörlük konusundaki becerileri, ölçüsüz ihtirası, hastalıklı otoriterliği... Ne olursa olsun.

Enerji kaynaklarına, hammaddeye ve köle emeğine aç Alman sermayesi, büyük tekeller sessizce çekilecek sahneden. Toplama kamplarında insan yakmaya yarayan fırınları satan Amerikan şirketleri birden görünmez olacak. “Sovyetler Birliği'ndeki çılgın düzeni, komünizmi ezeceksen buyur geç, Südetler köpeğin olur” diyen Fransız ve İngiliz siyasetçiler kaybolacak.

Ve sahnede dilinin altına koyduğu siyanür kapsülü ve kafasına sıktığı son mermi ile bu delinin cesedi kalakalacak.

Tarihte bireyin rolü dediysek, o kadar uzun boylu değil.

Nereye geleceğimiz belli: Komünist Parti "Türkiye başında bir deli ile seçimlere gidiyor" demiş!

Bir kere, burada yeni bir şey yok ki! 

Üstelik neyin peşindesiniz, bu ifadenin hakaret değil siyasi eleştiri olduğuna karar vermesi için mahkemelerinize bu saptamayı yapmış bir kısmı başka ülkelerin devlet yöneticilerinden oluşan onlarca kişinin sözlerini, yazılarını mı kanıt olarak sunalım?

Evet. Türkiye'nin 21. asırdaki büyük talihsizliği (ama kendi düşen ağlamaz) budur. 

Ve fakat bakın; Komünist Parti başka bir şey söylüyor: Eyy sermaye sınıfı, eyy TÜSİAD... Türkiyelisiniz diye bu kadar alaturka olmanıza lüzum yok.

Gerçekten durumunuz, “benim raporum var, üç gün bile yatmam” diyerek sağa sola saldıranlara, “senin yaşın küçük, sen vur üç gün sonra çıkarsın” diyerek cinayet emri verenlere benzemeye başladı.

Türkiye'nin sorunu bu değil diyoruz.

“Asgari ücreti 1500 lira yapma fikrini bizden aldılar” diyen Kılıçdaroğlu. Ne yani şimdi bir delinin sizden akıl çalması ile mi övünüyorsunuz?

“Seni Başkan yaptırmayacağız ama fazla masan varsa oturabiliriz. Öcalan'ı da çağırırsan senden demokratı yok” diyen Demirtaş. Bunca yıl, bir deliye mi güveniyordunuz? “Çözüm”ü kilitlediği gibi açacak olan da bir deli mi yani?

“Kandırıldık” diyen liberal aydınlar bile daha akla, izana sığan bir açıklamaya sahip.

Mesele üç beş deli meselesi değil anlamadınız mı?

Yoksa mahallenin bir “delisi” biz miyiz, ya da “salağa” yatmak ata sporumuz mu oldu?