‘Cenabet olan biziz ama çığ sizin üzerinize düşüyor?’

Büyük depremden 50 gün sonra Marmara Üniversitesi’nin önünde pankart açtı: 7.4 yetmedi mi?

Büyük felaket allahın gazabıydı...

Gölcük’te orduevinde rakı içen cenabet subaylarla, Yalova’da bikiniyle denize giren hanımlara gönderilmişti.

Pankartlı ve tesettürlü hanım buna inanıyordu.

 

Ondan 36 gün sonra Düzce depremi oldu.

 

Sabah kerahat vakti olmadan kalkıp namazını kılmak yerine kazaya bırakan teyzelere bir uyarı mıydı yoksa?

 

İzleyen 20 yılda depremler, su baskınları, kazalar, türlü felaketler yaşadık. Felaket bölgeleri de, felakette kayba uğrayan insanlar da, can verenler de bizim insanımızdı. Bu ülkenin insanları. Marmara Üniversitesi önünde açılmış o acayip pankartın varsaydığı darlıkta değil, o pankartı açanın da dahil olduğu büyüklüğüyle bizim insanımız.

 

Hatta tersine, viskiyi su gibi içen, aşk hayatıyla cehennem zebanilerini kıskandıran bir kesimin allahın gazabından aldıkları pay her yıl biraz daha artan holding kârları oluyordu aslında.

 

Felaketlere direnç konusunda da, işini imamlara bırakmayan, bilimle hareket etmeye özenenlerin de aslında hep biraz daha şanslı oldukları gözle görülür bir durumdu.

 

Hani insanın söyleyesi geliyor: Yahu cenabet olan biziz ama olan yine…

 

Birkaç gün önce, çığ, çığda kalanları kurtarmaya gidenlerin altında kaldığı çığ, uçak kazası, uçak kazasının olduğu havalimanına giderken geçirilen trafik kazası filan derken yaşadığımız felaketler serisine bir AKP milletvekili “7.4 yetmedi mi” ayarında bir açıklama getirdi.

 

“Bu ülke, göçük altından ‘başım açık, beni çıkarmayın’ diyenlerin imanıyla korunuyor.”

 

Mehmet Ağar’ın AKP’den vekil yapılmış oğlu böyle buyurdu.

 

Göçüklerin, karların, suların altında kalışımızı açıklamaya ihtiyacımız olan bir zamanda pek yararlı bir katkı oldu bu? Allah razı olsun!

 

Olsun da…

 

“Cenabet olan biziz, çığ altında Cumhurbaşkanı’nın danışmanı kalıyor. Onu ne yapacağız?” diyesi geliyor insanın...

 

Öte yandan öyle de değil pek. Çünkü aslında çığ altında kalan Cumhurbaşkanı’nın danışmanı filan değil. Onun “gideceğiz, iş makineleri de bizimle gelsin, yolu açarlar” diyerek peşine taktığı, daha doğrusu önüne sürdüğü insanlar.

Bizim insanlarımız.

Yani başlığı düzeltmem lazım.

Cenabet sayılan biziz ve felaketleri yaşayan sayılanıyla, sayılmayanıyla bizim insanlarımız.