Beyin göçü ve Rus roketlerine şükran borcumuz

1983'te Ankara'da okuduğum lisenin bir kardeş okulu vardı. Ve 2 de kuzeni!

Kardeş okul hikayelerinin o zamanlar çok da yaygın olmadığını hatırlıyorum.

Bizim bir kardeş okulumuz vardı ama. Ve 2 de kuzenimiz.

Sonuçta 3 kuzendiler ve her yıl basketbol turnuvasına sıra geldiğinde bir dördüncü lazımdı.

Biz de bu ihtiyaç nedeniyle “kardeş okul” kontenjanından turnuvaya dördüncü olarak katılır, önceden verilmiş isim listelerinden kontrol edilerek oynamaya ya da izlemeye kampüse girerdik.

Ankara'da girişinde Amerikan askerlerinin beklediği, Amerikan askerlerinin ve ailelerinin gezdiği, kafeteryasında hot dog ve böğürtlenli gazozun dolarla satıldığı bir kampüs.

Ankara'daki Amerikalı asker çocuklarının okuduğu okulun, kardeş okulumuzun basketbol takımı Trojans!

İzmir'deki Amerikalı asker çocuklarının okuduğu okulun basketbol takımı Hodjas.

Adana'daki Sultans.

Truvalılar, Sultanlar, Hocalar ve Ankara Fen Lisesi.

Hayatımın en büyük utancını okul yurdunda bir arkadaşım, böyle bir turnuva dönüşü kendini yırtarcasına bağırırken yaşadım: “Amerikaaaa!”

Güzel sarışın kızların, gazoz otomatlarının ve atarilerin Amerikası.

Sporcuların ayaklarına sardıkları sargıdan fışkıran bengay kokularının naneli, böğürtlenli çiklet ve “hot dog”a dökülen hardal kokularına karıştığı Amerika.

Amerikan pazarından kaçak alınan dolarların para bozma makinelerinde bozularak, bilumum yiyecek ve içecek otomatına sokulmaya hazır hale getirildiği Amerika.

Güdük kalmış kişiliği, okşanan egosuyla şişirilmiş ergen Ankaralı memur çocuğunun Amerikası.

Ve Fen Lisesi.

1963 yılında kuruluşu için başlatılan projenin ortakları: Milli Eğitim Bakanlığı, Ford Foundation, ODTÜ ve AID (Milletler Arası Kalkınma Teşkilatı).

“Üstün yetenekleri saptanmış çocukların zekalarını inkişaf tırı vırı”... Amaç ve kuruluş dökümanlarında yer alan kuru sözleri bir kenara koyup görünenin altındaki gerçeğe bakalım.

1957: Nükleer şampiyonu, dünyanın son kabadayısı ve her türlü gelişmenin koçbaşı ABD bir gece derin güzellik uykusundan gürültüyle uyanır.

Sovyetler uzaydadır!

Sputnik I dünya yörüngesine yerleşmiş, bir ay sonra fırlatılan Sputnik II Layka adında bir “Sovyet köpeğine” beyaz saraya tepeden bakma olanağını sağlamıştır.

Söylenen odur ki, bu tablonun ABD'de yarattığı panik ODTÜ'nün, Fen Lisesi'nin kuruluşuna neden olan uluslararası “açılımı” tetiklemiştir.

ABD'de bilimsel eğitimin “Sputnik sonrası” artık bilinmeyen bir şey değil. Harvard'da yapılan bir panelin şu haberine göz atabilirsiniz... 2007'de panelistlerin ABD'nin Ortadoğu'da yaşadığı güvenlik sorunlarının, özel olarak Irak işgali sonrasındaki tıkanmanın Sputnik sonrasına benzer bir “eğitim atağı”nı tetikleyebileceği görüşünü de özellikle not etmelisiniz. Onlara göre eğitim ve bilim bir "milli güvenlik sorunu" aynı zamanda. Türk olsalardı "milli dava" derlerdi. Emperyalizm çağında bilim böyle bir şey. Solcular, batıda bilimsel gelişmenin büyük ölçüde silahlanma ve savaş sanayii tarafından teşvik edilip kullanıldığını söylediğinde “delinin zoruna bak” diyenler var bir de!

Fen Lisesi ve ODTÜ'ye dönelim. Sovyet uydusu Sputnik'in ve aslında onu oraya fırlatan roketin tetiklediği emperyalist politika, “müttefik ülkeler” ayağını ihmal etmez. Ankara'daki sözü geçen iki okul, birbiri ardına ve komşu arazilerde bunun için kurulur. Müttefik ülke (ve yarı sömürge!) Türkiye dost ve müttefik ülke ABD'ye bilimsel eğitim atağında da katılacaktır. ABD, bunun için Ankara'da bu okulları kurmak, eğitmek ve donatmaktan hiç gocunmaz. Bu pek istekli atın önünden arpayı eksik etmez.

Sonrası “karma ekonominin” Ankaralı memur çocuklarına yapılan ucuz emperyalist gösterileridir. Her geçen yıl artan bir şekilde pompalanan “yurtdışında eğitim” (utangaç ve entelektüalize edilmiş bir yurtdışına yerleşme şekli) hikayeleridir.

Okur umuyorum ki yazının başlığındaki yanlışı da farketmiş olmalıdır.

Sputnik'i insanın daha önce ancak hayallerinde gidebildiği noktalara fırlatan “Rus” roketleri değil. Sovyet roketleri!

Bir de meraklı okur şu soruyu sorabilir: Ne oldu senin yurt arkadaşına? Amerika diye bağıra bağıra başı “parlement mavisi” göğe erdi mi?

Erdi erdi. Hatta, tanıdığım beyin göçerlerinin çoğunun aksine işten çıkarılma korkusu ve mortgage ödemeleri arasında kabusa dönen bir hayatı da yok. Kendi çapında bir dolar milyoneri oldu sanırım.

Ve tabii son soru: Söyleyin bakalım Nobel ödülü alan Aziz Sancar Türk mü yoksa Kürt mü yoksa Türkiyeli mi?

Anlamadınız mı hala? Kusura bakmayın, çok üzgünüm ama... Aziz Sancar artık Amerikalı, o artık Amerika'nın.

* Hemen söyleyeyim, ODTÜ ve FL hakkındaki bu değerlendirmeleri paylaşan bir kişi de lisenin kuruluşuna da ODTÜ'de bir Fizik Profesörü olarak katkı koyan Erdal İnönü'dür. Bu konuda yapılmış başka bir yazılı çalışmada daha derli toplu olarak yer alan bu görüşleri İnönü, ABD Büyükelçisi'nin de bulunduğu bir yıldönümünde bu lisenin öğrenci ve mezunları ile paylaşmıştır.