21 Mayıs 1864/Diasporanın evlatları Lenin’i selamlayın!

Soru şu: 21 Mayıs 1864 Büyük Sürgün sonrasında Kafkasya’da neler oldu?

Boyu, posu sınırlanmış bir yazıda bütün yönleriyle bu soruya yanıt vermemi beklemediğinizi tahmin edebiliyorum. Sadece az da olsa “kışkırtıcı” bulunabilecek başlıklarla konuya girmek istiyorum. Önce kışkırtıcı olmayanlar: Rezervasyon kampları kuruldu. Hani Amerika’da Kızılderililer için kurulanlardan. Nüfusunun yüzde doksanını, abartı değil, milyon seviyelerinden yüz bin seviyesine inmiş olmanın matematiksel karşılığı bu olmalı, yitirmiş olan Çerkes halkından dağlara çekilmiş olanları top, tüfek zoruyla indirilerek bataklık bölgelere sürülürken, boşaltılan yerlere Kazak ve Rus köylüleri yerleştirildi. Bu tarihten,1864, başlayarak Kafkasya’da 1917’ye kadar askeri yönetim olacak, dağ,taş Çar askerinin denetiminde olacaktır.

Sonra?

Bunlar biraz kışkırtıcı:

Sanki hiç yaşanmamış gibi... Ekim 1917 ile birlikte Rus coğrafyasının sınırlarını da aşarak koskoca bir coğrafyayı her dilden, her dinden, her ırktan insanı kucaklayan sosyalizm, sanki Kafkas coğrafyasına hiç uğramamış gibi. Sosyalizm, Çerkesya’nın diasporadaki evlatlarının tarih okumalarında dip not olabilmişse ne devlet... Dünyayı sarsan Bolşevik Devrimi sanki hiç yaşanmamış gibi... Sahiden öyle mi? Kafkas coğrafyasına dair haritaları açtığınızda Çerkes ve onlara yakın akraba halkların adlarını taşıyan Cumhuriyetler görürsünüz. Bağışlayın benzetmemi ama, gördükleriniz, hani hüdayı nabit türünden, tanrının, “ol” demsiyle oluşmuş yaban otları mıdır ? Yani birden bire, hani durup durun akşamdan sabaha mı oluştular? “Pşi”lerin (prens), “vork”lerin (soylular) tarihin çöplüğüne atıldığı “pşıtl”lerin (serf), “vuneut”lerin (hiçbir hakka sahip olmayan köleler) eşitlenip özgürleştiği bu Cumhuriyetler hangi yaşanmışlıkların, hangi süreçlerin sonunda ortaya çıktı? Sorular böyle üst üste düşünce önümüze, bize de küçük bir tarih gezintisi yapmak düşüyor elbette.

Şöyle: Narodnikler, ya da Halkın Dostları diyoruz. Rusya’da Çar yönetiminden kurtulmak için öğrencilerin kırlara yönelip, büyük toprak sahiplerine, kulaklara, karşı örgütledikleri köylü isyanları var. Bunların Büyük Ekim Devrimi’nin yol açıcıları olduklarını söyleyebiliriz. Rus coğrafyasındaki “Kulak”ın Çerkesya’daki karşılığı tam olarak “Pşi” dır. Büyük toprak sahibi olup prens anlamına geldiğini tekrarlamak durumundayım. Rusya’da Narodniklerin öncülüğünde ilk büyük köylü isyanı 1870’in hemen başında patlıyor. Kanlı bir şekilde bastırılıyor ama artık işaret ateşi yakılmıştır. Narodnik hareketin tohumları kısa bir süre sonra Çerkesya’ya da düşecektir. Sürgün öncesinde Abzeh, Bjeduğ,Kaberdey topraklarında patlayan yoksul köylülerin ceberut feodallere karşı başlattıkları isyanların benzerleri bu defa sürgün sonrasında büyük kentlere göç eden ailelerin naodniklerle tanışan mektepli Çerkeslerin önderliğinde yeniden tarih sahnesine çıkacaktır. Elbette bu defa örgütlü olarak. Sürgün sonrasında dağlara çekilerek Çar ordusuna karşı “vur/kaç” taktiğiyle mücadeleyi sürdüren Abreklerin(Çerkes gerillalar) Narodnik hareketle tanışması, sürgünün ve büyük kıyımın baş sorumlsu Çar 2.Aleksandr’a karşı düzenlenen bombalı suikast (1881) haberinin Çerkesya topraklarına düşmesiyle olacaktır... Pek güzel... Şimdi bir soruyla sürdürelim: Bettal Kalmık’ı tanır mısınız?

Soru bu ancak Bettal’a geçmeden önce bir bildiriden söz etmeliyim. Daha doğrusu bir ayaklanma çağrısı. 2 Kasım 1917 tarihini taşıyor bu çağrı. “Rusya Milletlerinin Hakları” başlığını taşıyor ve kısa bir süre sonra Kafkas Dağları’nı aşıp Çerkeslere de ulaşacak olan bu çağrı şöyle başlıyor: “Rusya Müslümanları, Volga ve Kırım tatarları, Sibirya ve Türkistan Kırgızları ve Sartları, Kafkas ötesinin Türk ve Tatarları, Çeçenler ve Kafkas Dağlıları, Sizler!” Bildiri tüm ezlilen ulusları ve yoksulları Çarlık despotizmine karşı isyana davet ediyordu. İmza, Lenin ve onun değerli yoldaşı Stalin’e aittir.

Bettal Kalmık demişitik, şarkısı halen söylenir. Kaberdey devrimcisidir. Onu sadece tarihsel kayıtlardan değil, Azmi’nin (Toğuzata) sahiden pek güzel okuduğu şarkısından da tanırız. Ekim Devrimi’nin hemen sonrasıdır. “Yoksul köylülerin ve kölelerin, Pşi ve Vork’ları karanlığın çukuruna nasıl gömdükleri” anlatılır bu şarkıda. Devrilen sınıfın temsilcilerinin “Saklandıkları yerlerden gözlerini pörtleterek baktıkları” bölüm, itiraf etmeliyim, gerçekten pek eğlencelidir. Sonra Ekim’in Çerkeslere kazandırdıkları ve kattıkları sıralanır şarkıda... Şimdi Kaberdey Balkar Cumhuriyet’nin başkentidir Nalçik, burada kongre toplanır Şubat 1918’de. 1905 Burjuva Devrimi sonrasında sürgünden dönen bir bölük Bolşevik Kaberdey parti örgütünü ve iç savaşta Denikin’in Beyaz Ordusuna karşı savaşacak olan Kızıl Muhafız Birliklerini kurarlar. Bunları Adigey bölgesi ve Abhazya izler.

Şimdi üşenmeyin bir Kafkasya haritası açın önünüze. Bir dizi Çerkes Cumhuriyeti ve otonom Çerkes bölgesi göreceksiniz. Bunların hepsinin ana dillerini hayatın her alanında kullanma ve geliştirme hakları olduğunu nüfuslarına bakılmaksızın küçük, büyük bütün halkların tarihsel değerlerinin ve kültürlerinin bu güne kadar korunduğunu yazmak sosyalizmin kurucularına olan borcumuz olmalı.

Şimdi Soçi Olimpiyatları’na itiraz ediyor ve bunun üzerinden Çerkes kırımını ve sürgününü anıp bütün dünyaya duyurmak ve karşılık almak istiyoruz. İtirazım yok. Yok da, ilk başta sorduğum soruyu yinelemek durumundayım: Bu Cumhuriyetler akşamdan sabaha hüdayı nabit olarak mı düştü Kafkas coğrafyasına?

Şimdi Çerkesya’nın ve diasporanın bütün evlatlarını, evet sizleri, biraz olsun kadirbilirliğe davet etme cesaretini gösteriyorum.

Hayır... Haritada gördüğünüz o Cumhuriyetler Hüdayı nabit değiller...

Şimdi ben, izninizle, büyük devrimciyi, Vladimir Ilyich Lenin’i selamlamak için ayağa kalkıyorum. Ve elbette kurucu Josef’i de unutmuyorum!