Sayıştay raporları doğru okunmalı

Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin, iktidarın desteğini de alarak ODTÜ Ormanı’na çullandığı şu günlerde Sayıştay raporlarını konu alan teknik ayrıntılarla dolu bir yazıyı okumak can sıkıcı gelebilir. Ama gelmesin. Çünkü kamu örgütünün yeniden yapılandırılması devletin ticarileşmesi, şirketleşmesi özelleştirme uygulamaları doğaya ve kentlere yapılan saldırılar, tek bir bütünün değişik parçalarıdır. Sayıştay’ın yaptığı denetim de bu bütünlükten ayrı tutulmamalıdır.

Sayıştay, 27 Eylül günü çok sayıda rapor yayımladı. Basın, iktidar eleştirisi yapıldığını sanarak bu raporlara çok ilgi gösterdi. Bütçenin Meclis’te görüşülmesi sırasında sıkça dile getirileceği için basının ilgisi artarak sürecek. Böyle bir dönemde Sayıştay raporlarının doğru okunması önem taşıyor.

Sayıştay raporlarında kamu idareleri şu üç gerekçeyle eleştiriliyor: (1) Mali tablolarını veremiyorlar, (2) Ödenek üstü harcama yapıyorlar, (3) Yasalara aykırı harcama yapanlar var. Aşağıda bunları kısaca açmaya çalışacağım. Maliye ve kamu yönetimi konularında uzman olmayanlar için teknik gelebilir ama temel hedefler genellikle teknik ayrıntılar içine gizlendiği için başka çare yok.

Devlet, 2003 yılında çıkarılan 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Yasası’yla, ticari bir işletme anlayışıyla yeniden yapılandırdı. Bilanço esasına dayalı muhasebe sistemine geçilmesi gerekiyor. Böylelikle söz gelişi Milli Eğitim Bakanlığı’nın, duran varlıklarını, dönen varlıklarını, gelirlerini ve giderlerini, alacak ve borçlarını, taşınır, taşınmaz mallarının değerlerini bir bakışta görebileceksiniz. Ancak bürokrasi bu işi bir türlü beceremedi. Taşınmazların bugünkü değerini belirleyemiyor. Bilanço çıkaramıyor. Başka birçok eksiklik var. Henüz ikincil mevzuat bile hazır değil. Bu durum yıllardır AB, DB gibi kuruluşların raporlarında eleştiriliyor. Sayıştay, 2012 yılı raporlarıyla bu koroya katıldı. Raporlarda mali tablolarını düzenleyemedikleri için kamu idarelerinin denetlenemediği belirtiliyor. Oysa istediği gelir gider belgelerini hiçbir engelle karşılaşmaksızın alıp inceleyebiliyor.

Raporların ikinci temel konusu, ödenek üstü harcamalar. Kamu idarelerine bütçe yasaları ile ödenekler veriliyor ve özel durumlar dışında aşmamaları isteniyor. Bu kurala 80 yıldan bu yana uyulduğu hiç görülmedi. İktidarlar bütçe görüşmeleri sırasında bütçe açığını düşük gösterebilmek için personel giderlerine gerektiğinden az ödenek veriyorlar. Aylık ve ücretler ödenekler aşılarak ödeniyor ve kesin hesap yasaları görüşülürken tamamlayıcı ödeneklerle karşılanıyor. Bu uygulama, bütçe disiplini açısından doğru değil ama yolsuzluk olarak tanımlanacak bir nitelik de taşımıyor. Üstelik bunun sorumlusu idareler değil. Merkezi yönetim kapsamındaki kamu idareleri 2012 yılında 15 milyar lira dolayında ödenek üstü harcama yaptı. Bu tutarın hemen hepsi personel aylıkları ve SGK yükümlülüklerinden oluşuyor. Sayıştay raporunda savaş ve seferberlik sırasında başvurulabilecek bir uygulama olduğu belirtilerek ödenek üstü harcama eleştirildi. Oysa “ödenek üstü harcama yapamazsın” denmesi, “işçi ve memuruna aylık ödeyemezsin” anlamına geliyor.

Raporlarda yasalara aykırı uygulamalardan da söz ediliyor. Ancak, önemli konulara rastlayamıyorsunuz. Denetim bulguları, Cumhurbaşkanı’nın ve Başbakan’ın, “Denetim dışı hiçbir kurum bırakmadık” sözlerini hak edecek düzeyde değil. Önemsiz denetim bulgularıyla AKP aklanıyor.

Artık pek belli olmuyor ama Sayıştay, aynı zamanda bir yargı kurumu. Sayıştay denetçileri incelemeleri sırasında gördükleri yasalara aykırı harcamaların nedenlerini sorumlularına soruyor ve rapor yazıyorlar. Bu raporlar Sayıştay dairelerinde yargılanıyor ve sorumlularına ödetilmesine karar veriliyor. Yenilenen Sayıştay Yasası’yla denetçilerin yargı raporu yazabilmeleri olanağı neredeyse ortadan kaldırıldı. Denetim Rehberi’ne göre denetçi, yasalara aykırı uygulamaları sormadan önce kamu zararını “tam olarak” belirlemek zorunda. Soruşturma yapmaksızın kamu zararının tam olarak belirlenebileceği bir yöntem, bugüne değin icat edilmediği için bu yetki çok sınırlı kullanılabiliyor.
Başlıkta söylediğimi yineleyerek bitireyim: “Sayıştay raporları doğru okunmalı.”