Bir dönem halkın ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla kurulan devlet şirketleri şimdi bünyesinde çalıştırdığı farklı ülkelerden işçilerin emeğini sömürerek birilerini zengin ediyor.

Rusya’dan bir işçi ihbarının düşündürdükleri…

Rusya'da Ekim Devrimi’nden sonra ülkede hızla kalkınmacı adımlar atılmaya başlandı. Özellikle İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra Sovyetler Birliği bu yapılan atılımları daha da ileriye taşıdı. Sanayi gelişiyor, kentler büyüyor, fabrikalar kuruluyor, teknoloji ilerliyor, ülke elbirliğiyle işçi sınıfının iktidarıyla kalkınıyordu.

Sovyetler Birliği'nin kalkınması demek, Sovyet işçi sınıfının refahının büyümesi demekti. Sosyalizm, işçi sınıfına çalışmayı, dinlenmeyi, barınmayı bir hak olarak sunuyordu. Ve bu fabrikalar işçi sınıfının ortak değeriydi. 

Rusya'daki kalkınma o kadar büyüktü ki Sovyetler Birliği yıkıldıktan sonra mevcut siyasi iktidar bu birikim üzerinden kapitalist düzen için hızlı arayışlara girebildi. Sosyalizm yenildikten sonra Rus işçi sınıfı daha çok çalışmaya başladı, eşitsizlikler arttı, işçilerin yarattığı tüm kaynaklar patronlara teslim edildi. 

O dönem kurulan işletmelerden hala ayakta kalanlar var ve çarkları bugün ülke ayrımı yapmaksızın patronların kasalarını doldurmak için dönüyor.

İşte o işletmelerden birinden geçtiğimiz günlerde Patronların Ensesindeyiz Ağı'na bir işçi ihbarı geldi. Rusya'ya bağlı Tataristan Özerk Cumhuriyeti’nin Niznekamks şehrinde bulunan bir petrokimya tesisi inşaatında Gemont şirketine bağlı olarak çalışan Türk işçilere üç aydır maaşları ödenmiyor ve işçiler bu durumda çalışmayı kabul etmedikleri için hemen ülkeye dönmek istiyorlar. 

Binlerce işçinin maaşlarının ödenmediği ve işçilerin ülkeye dönemedikleri için tedirginlik yaşadığı ana firma, 1967 yılında kurulan eski Sovyet şirketlerinden Nizhnekamskneftekhim şirketi.

PE'ye ulaşan işçiler bu şirketin P-600 Etilen Tesisi’nin inşaatını yapan Gemont'un Rusya'daki şirketine bağlı çalışıyor.

PJSC Nizhnekamskneftekhim Avrupa'nın en büyük petrokimya şirketlerinden biri. Sentetik kauçuk ve plastik üretiminde başı çekiyor.

Şirket, Sovyetler Birliği'nde kurulmuş pek çok devlet şirketinden biri. Bir dönem halkın ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla kurulan devlet şirketleri şimdi bünyesinde çalıştırdığı farklı ülkelerden işçilerin emeğini sömürerek birilerini zengin ediyor. Sadece Rus patronları değil, tesislerin inşaatını yapan farklı ülkelerden patronları da ihya ediyor. 

Sosyalizmin kurduğu işletmeler, ülkenin kalkınması ve yurttaşların eğitim, sağlık, çalışma, dinlenme, konut ve tatil hakkı için kullanılıyordu. Bugünse bir avuç sermayedarın çıkarı için varlığını sürdürüyor. Ülke zenginliklerinin topluma yayıldığı bir dönem yerine, bir avuç asalak sınıfa yayıldığı dönem yaşanıyor. 

Rusya ve Federasyona bağlı özerk bölgelerde bulunan bu şirketlerden Türkiye burjuvazisinin aldığı çok iş bulunuyor. Alt yapı ve üst yapı projelerinde, enerji santralleri, gaz tesisleri, petrokimya tesislerinin çoğunda Türkiyeli şirketler var. Türkiye'den işçiler bu şantiyelerde çalışmaya gidiyor. 

“Yurt dışında çalışmaya gidelim, dövizle bir süre çalışır sonra rahat ederiz” dönemi biteli zaten çok oldu. Hatta yurt dışında çalışmaya gitmek en büyük risk haline geldi. Yurt dışındaki pek çok projede işçiler ücretlerini alamıyor, kötü çalışma koşullarına maruz kalıyor.

Hatırlanacağı üzere Kayı İnşaat’ın Cezayir, Litvanya, Kazakistan şantiyelerinde çalışan işçiler 15 aylık ücretlerini alamamışlardı. Rusya'da Gazprom'un doğal gaz işleme tesisi inşaatının yapımını üstlenen Yamata Yatırım ve Rönesans Holding'e bağlı çalışan taşeron firmada işçiler aylarca maaşını alamadığı için eylemler yapmıştı. Ayrıca bu şantiyede çalışan bazı işçiler salgın hastalıktan dolayı hayatını kaybetmişti. Doğuş İnşaat'ın Suudi Arabistan'daki metro inşaatında çalışan işçiler ücretlerini alamamış ve ülkeye dönememişti. İşçiler şantiyede eylemler yapmış, sesini duyurmuştu.

Türkiye'den işçiler ülkelerin karşılıklı anlaşmaları sonucu farklı ülkelerde Türkiyeli şirketlerle çalışmaya gidiyor. Yapılan iş birliklerinde olan işçiye oluyor. Bu ülkelerde çalışmaya giden işçilere çoğu zaman çalışma izni verilmiyor. Turist vizesiyle işçiler şantiyeye gidiyor ve burada vize süresi dolmasına rağmen kaçak durumda çalıştırılıyorlar. Kuveyt’te, Irak'ta, Cezayir'de çalışan işçiler bunlara örnektir. 

Kaçak duruma düşen işçiler ücretlerini alamadıklarında deport edilmekle tehdit ediliyor. Buralarda işçiler insani olmayan koşullarda çalışmak zorunda kalıyor.

Tataristan'da veya Rusya'nın başka yerinde yabancı işçilere uygulanan bu insanlık dışı uygulamalar Rus işçilere de uygulanıyor. Gazprom'un şantiyesinde işçiler kurtlu yemeklere, koronavirüse karşı alınmayan önlemlere karşı yaptıkları eylemde Rus polisi şantiyeyi basmış, eyleme katılan herkese büyük bir şiddet uygulamıştı.

Bugün ise Tataristan'da Gemont'un şantiyesinde haklarını alamayan işçiler böyle bir sömürü çarkının içindeler. Haklarını almak ve ülkeye dönmek istiyorlar.

İşçiler şantiyede toplandıklarında aralarından biri "Çocuğumun mezuniyetine gidemedim. Kaç defa yaşanır mezuniyet hayatında" diye sesleniyor ve ekliyor: "İşçiler birlik olmazsa herkes üstüne biner."

Sosyalizmin yarattığı varlıklar bugün ülke ayrımı yapmaksızın bütün sermaye sınıfının çıkarları için kullanılıyor. Bu sömürü patronların lüks yatlarına bakınca görülüyor. 

İşçilerin emeğiyle yaratılan iş yerlerinde, fabrikalarda, tesislerde sermaye sınıfının tahakkümünün son bulması işçilerin iktidarıyla mümkündür.

İşçi sınıfı bu varlıklara el koysun ki eşitsizlikler son bulsun, çalışma, dinlenme, barınma, sağlık, eğitim hakları toplumun tamamına eşit dağılsın.