Tüm dünyada “ücretli kölelik” ile “modern kölelik” iç içe geçmiş, “tacirleri” kol kola girmiş durumda. Bize düşen, modern zamanların kölelik düzenini geride bırakıp savaşsız sömürüsüz günlere yürümek.

Modern zamanların köleleri

Ücretlendirme politikaları ve çalışma koşulları kötüleştikçe, güvencesizlik ve esnekleşme yaygınlaştıkça içinde bulunduğumuz çalışma rejimleri için “ücretli kölelik düzeni” tanımlaması yapılıyor. Bu, aslında bir benzeştirme tanımlaması, yani çağdaş kapitalist üretim ilişkilerinde feodalizm dönemini de önceleyen kölelik düzeni benzeri ilişkilerin, baskının ve zorlamanın görüldüğüne ilişkin bir önermedir.

Oysa aslında çağımızda önermeye, benzeştirmeye gerek duyulmayacak düpedüz kölelik biçimleri var dünyada. 21. yüzyılda, öyle ücra yerlerde kıyılarda köşelerde de değil, küresel ölçekte, hemen tüm kapitalist ülkelere yayılmış biçimde adına açıktan “modern kölelik“ denen bir olgu var.

Diğer bir adı insan ticareti (İngilizcesi, trafficking in human beings ya da trafficking in persons). Son haftalarda yer aldığım bir çalışmada bu işin dünya ölçeğinde verilerine ve raporlarına başvurmam gerekti ve bu sayede küresel ölçekte nasıl bir karanlığın içerisinde olduğumuz gerçeği bir kez daha çöktü üzerime.

Birleşmiş Milletlerin ve Avrupa Konseyinin kendi bağlı birimlerinde de kullandıkları biçimiyle, bu işin tanımı şu:

“İnsan ticareti, sömürü gerçekleştirmek niyetiyle, tehdit, baskı, cebir veya şiddet uygulayarak, nüfuzu kötüye kullanarak, kandırmak veya kişiler üzerindeki denetim olanaklarından veya çaresizliklerinden yararlanarak rızalarını elde etmek suretiyle kişileri tedarik etmek, kaçırmak, bir yerden başka bir yere götürmek veya sevk etmek ya da barındırmak anlamına gelir.”

Bu tanımda yer alan “sömürü” kavramının içerisine, zorla çalıştırmak, hizmet ettirmek, kölelik ve kölelik benzeri durumlar, cinsel sömürü, zorla evlendirmek, dilendirmek, zorla savaştırmak ya da vücut organlarının verilmesine zorlamak gibi eylemler giriyor.

İnsan ticareti, bu ortak tanım kapsamına giren eylemler bakımından tüm dünyada bir “suç” olarak tanımlanmış. Interpol açıklamalarına göre bu suç, uyuşturucu ve silah ticaretinin ardından, milyar dolarlar düzeyinde paranın döndüğü dünyanın üçüncü büyük organize suçu durumunda. Türkiye’de de var bunun karşılığı, TCK’nın 80. maddesi insan ticareti suçunu tanımlıyor, sekiz yıldan on iki yıla kadar da ceza biçiyor.

Güncel verilere göre Dünyanın 189 ülkesinde, 156 bin 330 insan ticareti vakası tespit edilmiş durumda. Bu vakaların yarısı cinsel sömürü vakası, yüzde 38’i ise zorla çalıştırma ile emek sömürüsü.

İnsan ticaretinde her tür sömürünün gerçekleştiği en çok vaka bulunan ülke ABD, ikinci sırada da Rusya var. 

Verilere bakıldığında sömürü türlerinde ikinci sırada yer alan “zorla çalıştırma”nın son on yılda düzenli bir biçimde niceliksel olarak arttığı ve oransal payının yükseldiği ortaya çıkıyor. 

Sektörlere göre konuşmak gerekirse, ilk sırada tüm dünyada ev hizmetlerinin, yani hasta, yaşlı, çocuk bakımı, temizlik, yemek gibi işlerde zorla çalıştırılanları görüyoruz. Ev hizmetlerini, inşaat, tarım hayvancılık, imalat (özellikle tekstil ve konfeksiyon) ve konaklama hizmetleri takip ediyor.

Ben bu “zorla çalıştırma” ile emek sömürüsü konusunu biraz daha deşmek istiyorum. Yine önce uluslararası düzeyde kabul edilmiş tanıma bakalım.

Buna göre zorla çalıştırma (forced labour): “Kişiye gönüllü olarak istihdam edilmediği bir iş veya hizmetin bir ceza tehdidi altında zorla yaptırılması” olarak açıklanıyor. 

Tanımda yer alan iş veya hizmet, formel ya da enformel her sektör, sanayi, eylemde gerçekleşebilir. Ceza tehdidi ile kastedilen ise, bir kişiyi zorla çalıştırma yönünde uygulanan geniş kapsamlı eylemlerin tümünü kapsıyor ve yine tanımda geçen “gönüllü olmama hali”nde de aldatma, kandırma ve zor kullanarak rızası alınmış olmak anlatılıyor.

“Zorla çalıştırma” eylemi de evrensel bir suç, insan ticaretinden çok daha hafif hapis cezası tanımlanmakla birlikte onun da TCK’da karşılığı var, 117. madde ile. 

Suçlar tamam ama, nasıl tespit edilecekleri konusunda tanımlamalar biraz muğlak. Derine inmeye devam ediyorum.

Uluslararası Çalışma Örgütü-ILO, emek sömürüsü (zorla çalıştırma) amaçlı insan ticareti mağdurlarının tespit edilmesi için bir rehber oluşturmuş durumda. Buna göre insan ticareti yönünden potansiyel taşıyan durumlarda işçilerin zorla, aldatmayla ya da çaresizliklerinden yararlanarak işe alınıp alınmadıklarına; çalışma koşullarında ağır sömürü faktörlerinin olup olmadığına; söz konusu işten ayrılmalarını engelleyecek herhangi bir zorlama ya da çaresizlikten yararlanma durumu olup olmadığına bakılmasını öneriyor.

Çaresizlikten yararlanma, borçlandırma, zorlama, tehdit, aldatma, ağır çalışma koşulları, düşük ücret, uzun çalıştırma. Oldukça tanıdık olduğumuz olgular değil mi?

Avrupa Birliği üyesi ülkelerde yapılan bir çalışmada tespit edilmiş insan ticareti vakaları ile ilgili raporlara bakıyoruz, bu sefer de başka tanıdıklar var.

Bu evrensel suçun mağdurları ağırlıkla yoksulluk ve yoksunluk içindeki emekçiler, dil bilmeyen, evlerinden yurtlarından ayrılmak zorunda bırakılmış çaresizlik içerisindeki göçmenler. Tespit edilmiş vakalardaki faillere bakıyoruz, serbest piyasanın esnek fırsatlarını sonuna kadar değerlendiren, küçük ölçekli, örgütsüz, güvencesiz, standart dışı istihdam biçimlerini kullanan patronlar. Öte yandan tabi bir de bu sermaye gruplarına aracılık yapan, alet olanlar var: özel istihdam büroları, aracılar, taşeronlar, fason üretim zincirlerinin aracıları.

Tek başına Türkiye örneğine bile baksak, serbest piyasa ekonomisinin tanımladığı çalışma ilişkilerinin nerede bitip “insan ticareti” suçunun nerede başladığını ayırt etmek zor. Tüm dünyada “ücretli kölelik” ile “modern kölelik” iç içe geçmiş, “tacirleri” kol kola girmiş durumda.

Diğer taraftan, içinde bulunduğumuz zamanların, tüm dünyada emekçilerin salgını olarak yaşanan pandemi sürecinin, savaşların ve onun dayattığı göçlerin her düzeyde ve biçimde sömürüyü artıracağını ve derinleştireceğini görmek ise hiç zor değil.

Bize düşen, modern zamanların kölelik düzenini geride bırakıp savaşsız sömürüsüz günlere yürümek.