Dilerim bu Pazar, insanlığın kurtuluş baharının başlangıcı için, bir Mayıs umudumuzu söze döken Yaşar Nezihe’ye bizden bir kızıl gül armağanı olsun.

'Mayıs birde bu birleşme gününde'...

Bir Mayıs, işçinin emekçinin bayramı. 19. yüzyılın sonuncu on yılından, 22. yüzyılın ikinci on yılına uzanan tüm dünya emekçilerinin birlik, direniş ve mücadele günü. Bundan yüz otuz iki yıl önce neden birleşip, neye direniyor, neyle mücadele ediyorsak bugün de aynı şeyler için omuz omuza duracağız. Fazlası var eksiği yok.

2022 yılı 1 Mayıs’ı özel bir gün olacak, bir yanda iki yıldır bizi alanlardan, meydanlardan ayrı kılan salgın, diğer yanda tepemizde ülke tarihinin en karanlık, en gerici dönemlerinden biri. Bu yıl özel olmasına özel de, bizleri şaşırtıp, ürkütecek, korkutup geriletecek kadar değil. 

Dünyada ve Türkiye'de işçi sınıfının tarihsel birikimi ve belleği her yıl olduğu gibi bu 1 Mayıs’ta da bizleri ayakta tutacak ve ileriye, geleceğe götürecek zenginliğe sahip. Ben de işte bu yazıda bu birikimden bir isim aracılığıyla yapacağım 1 Mayıs’a çağrımı. Daha doğrusu, sözü tamamen yüzyıla yakın zaman öncesinden, İstanbul’dan bir komünist aydın kadına bırakacağım: 

“Bir Mayıs

Ey işçi
Bugün hür yaşamak hakkı seninken
Patronlar o hakkı, senin almışlar elinden.

Sa'yınla edersin de "tufeyli"leri zengin
Kalbinde niçin yok ona karşı, yine bir kin?

Rahat yaşıyor, işçi onun emrine münkâd;
Lakin seni fakr etmede günden güne berbâd.

Zenginlere pay verme, yazıktır emeğinden.
Azm et de esaret bağı kopsun bileğinden,

Sen boynunu kaldır ki onun boynu bükülsün.
Bir parça da evlatlarının çehresi gülsün.

Ey işçi
Mayıs birde bu birleşme gününde
Bişüphe, bugün kalmadı bir mani önünde.

Baştanbaşa işte koca dünya hareketsiz;
Yıllarca bu birlikte devam eyleyiniz siz.

Patron da fakir işçilerin kadrini bilsin,
Ta'zim ile, hürmetle sana başlar eğilsin,

Dün sen çalışırken bu cihan böyle değildi,
Bak fabrikalar uykuya dalmış gibi şimdi.

Herkes yaya kaldı, ne tren var, ne tramvay
Sen bunları hep kendin için şan-ü şeref say.

Birgün bırakınca işi halk şaşkına döndü,
Ses kalmadı, her velvele bir mum gibi söndü.

Sayende saadetlere mazhar beşeriyet;
Sen olmasan etmezdi teali medeniyet.

Boynundan esaret bağını parçala, kes, at!
Kuvvetedir hak. Hakkını haksızlara anlat”

Okuduğunuz, ilk Türkçe 1 Mayıs şiiridir. Yazarı Amele Cemiyeti üyesi Yaşar Nezihe; yayınlandığı yer, Haziran 1921 yılında Dr. Şefik Hüsnü öncülüğünde yayına başlayan ve yazı işleri müdürlüğünü Sadreddin Celâl'in yaptığı Aydınlık dergisi; yayın tarihi ise, 1923’tür.

Şiirin sözlerini şöyle baştan bir daha okuyun derim. Tam da bugün, iki gün sonrası için bizlere sesleniyor değil mi? Tek bir satırı için bile “artık yıl olmuş 2022 bizlik değil, geçti bunların devri” diyebilir misiniz? Diyen çıkarsa da, Yaşar Nezihe verir cevabını:

“...Sa'yınla (emeğinle) edersin de "tufeyli"leri (asalakları) zengin
Kalbinde niçin yok ona karşı, yine bir kin?”...

“İyi tamam da sokağa, meydanlara çıkmakla olmaz, seçim bekleyin, sandık kovalayın” diyenlere de sözü var elbet:

“...Mayıs birde bu birleşme gününde
Bişüphe, bugün kalmadı bir mani önünde.

Baştanbaşa işte koca dünya hareketsiz;
Yıllarca bu birlikte devam eyleyiniz siz.

Patron da fakir işçilerin kadrini bilsin,
Ta'zim ile, hürmetle sana başlar eğilsin…”

Tüm emekçiler birleşseniz dünyayı durdurursunuz, patronlar önünüzde diz çöker farkında değil misiniz? diyor açıkça.

Şiirin yazarı Yaşar Nezihe, bazı kaynaklara göre 1880’de, diğerlerine göre ise 1882’de ama ortak bilgi olarak Ocak ayında İstanbul’da dünyaya gelir. Yaşam öyküsü, okumak ve eğitim almak için verilen savaş, ilerici ve aydın bir genç kadının gericilik ve erkek egemen ideoloji ile karşılaşması, şiddet, zorbalık, yoksulluk, açlık ve hastalıkla mücadele ile dolu. Üç kez evlendirilir, üçü de birbirinden beter. Yoksulluk yüzünden önce annesini sonra da iki çocuğunu kaybeder. 

Hırçın, öfkeli, karamsar bir kadındır Yaşar Nezihe. Ama bir o kadar da akılcı, ilerici ve aydın. Yaşamı boyunca kendisi ve çocuklarını yaşatmak için her tür ağır işte çalışır, ama yazmayı, üretmeyi paylaşmayı hiç bırakmaz. Kendi acılarını da anlatsa, kadın olarak yaşadığı hayal kırıklıklarından, kocalarına, babasına olan öfkesinden de bahsetse şiirlerinde hep gerçekçi, hep toplumcu, hep sınıfsal, hep siyasaldır. 

1925 yılında, aralarında Aydınlık’tan Sadrettin Celâl’in de yer aldığı on iki kişi ile birlikte, “komünistlik” suçlamasıyla tutuklanır. Serbest bırakıldıktan sonra ise, edebiyat camiası tarafından dışlanır, yalnız bırakılır. 1934’te sanki tüm yaşam öyküsünün simgesi olsun ister gibi kendisine Bükülmez soyadını seçer. Yaşamının bundan sonraki kısmını “görünmez” olarak geçirse de, yazmayı, üretmeyi hiç bırakmaz.1

Hem bu yazıyı sonlandırmayı, hem de Yaşar Nezihe’yi uğurlamayı, yine ondan dizelerle yapalım: 

“Sevemedim gülleri bu yıl da yine                                                                  

Öyle gül isterim ki gülmelidir                                     

Bana “kardeşlik” hissi vermelidir…                                   

Koklamak güçtür hârı gül yerine…

(…)                                                                                                                                    

Kırk bahar geçti de hayatımdan                                                             

Bir kızıl gül koparmadım hâlâ…                                        

Bir bahar gülleriyle gülse bana                                       

Beklerim hep bunu sebatımdan…

Böyle alûde-i müştâk ü mihen                                                        

Gelecek nevbahara muntazırım;                                           

Beklerim; beklemekle müftehirim:                                                        

Beşerin kurtuluş baharını ben…”

1923, Kızıl Güller şiirinden.

Dilerim bu Pazar, insanlığın kurtuluş baharının başlangıcı için, bir Mayıs umudumuzu söze döken Yaşar Nezihe’ye bizden bir kızıl gül armağanı olsun.