Nerede nezih mahalle yaratma palavraları uçuşuyorsa altında, yoksul emekçi halkı yerinden edecek, kentin kültürel ve tarihi dokusunu kurcalayacak bir sermaye sınıfı hevesi yatıyordur.

Kentsel zorbalık

Kentsel dönüşüm kavramı, geçtiğimiz yüzyılın ortalarından beri kapitalist ülke kentleri için farklı biçimlerde ortaya çıkıyor. Hatta daha da geriye götürülebilir diye de düşünmüyor değilim. Sanayileşme ile kentleşmenin karşılıklı etkileşimiyle kapitalist yerleşimlerin belirginleşip, kent biçimi almalarıyla birlikte sermaye birikimi gereklerine göre farklı gerekçelerle sürekli dönüştürülüyor.

O yüzden de son on, yirmi yılın kentsel dönüşüm eğilimlerini, “post”, “yeni,” “neo” gibi takılarla açıklamaya kalkanları pek anlamıyorum. Bugün Türkiye ve Dünyada sanayi kentlerinde yapılan yıkma yapma projeleri, sermayenin yüzlerce yıllık birikim refleksine uygun bir sınıfsal dönüştürmedir. Sermaye sınıfının sürekli yenilenen, hiç durulmayan arsız kâr ve birikim hırsına göre kentlerin yapısal, sosyal, kültürel ve iktisadi olarak dönüştürülmesidir.

Kavramın İngilizcesi “gentrification”, Türkçesi, “kentsel nezihleştirme”, “mütenalaştırma”, “soylulaştırma”. Daha bir kaç gün önce İstanbul Fetihtepe sokaklarındaki görüntüleri düşünüp, “Yok artık!” dediniz değil mi? Çevik kuvvet eşliğinde, insanların kapılarına dayanan, elektriklerini sularını gazlarını kesen, silahlı miğferli kalkanlı nezihleştirme mi olurmuş?

Oluyor işte, bu düzende hep böyle garip işler oluyor. Nerede zor, zorbalık, haksızlık, eşitsizlik, adaletsizlik var oraya ayıp örter gibi güzel kavram konduruyorlar.

Bu soylulaştırma meselesinin özü şu: Kentlerin kapitalistleşme sürecinde farklı sermaye biçimlerinin, çeşitlenen üretim ve hizmet birimlerinin ve sermaye birikiminde sektörel değişimin gereklerine uydurulacak biçimde semtlerin, mahallelerin, ilçelerin yapısal olarak yenilenmesine, kentsel dönüşüm deniyor. 

Bu dönüşüme “nezihlik” “mütenalık” “soyluluk” atfetmelerinin nedeni ise hemen tümünde yenilenmek için seçilen yerlerin yoksul halk kesimlerinin, emekçilerin, işçi sınıfının yaşam yerleri olması yatıyor.

Yani, alt, soysuz ve aşağı görülen sınıfın yerinden edilip, varlıklı, soylu ve nezih sınıf katmanlarına iş, eğlence ve yaşam alanları yaratılması işine “soylulaştırma” diyorlar. Tahmin edersiniz ki bu dönüştürmelerde büyük sermayenin yanında rant, ihale, komisyon gelirleri için üşüşen boy boy asalak da bulunuyor. Farklı bakanlıkları, kanunları, yönetmelikleri vesaire ile siyasi iktidarlar bu süreci güvencede tutuyor. Ama tabi esas oğlan ise belediyeler.

İstanbul’da belediyelerin gündeminde son yirmi küsür yıldır ara ara sönüp sonra yeniden alevlenen kentsel dönüşüm projelerinde birinci gerekçe depreme dayanıklı ve hazırlıklı bir kent yaratmak. Bu tamam denecek birşey yok, ama bu gerekçe sermaye düzeninin kirli dünyasında rant ve kâr hırsıyla hazırlanan “nezihleştirme” projelerine meşru zemin yaratmak için kullanılıyor.

Esenler, Gaziosmanpaşa, Bağcılar, Esenyurt, Beylikdüzü, Başakşehir, Çekmeköy, Üsküdar, Sarıyer, Bağcılar, Ümraniye’de on binlerce bina, yüze yakın mahallede, depreme hazır güvenli kentleşme ile varlıklılar için nezihleştirme gerekçeleri birbirine girmiş, rant, kâr hizmet bulamacında yıkım ve yapım sürüyor.

İşte bugün yaşadığımız Fetihtepe zorbalığı da bu bulamacın parçası. Anadolu Ajansı 2021 yılı Ağustos ayında Okmeydanı Kentsel Dönüşüm Projesinin haberini şöyle vermiş:

“Beyoğlu Belediyesinin katkılarıyla Okmeydanı semtindeki Fetihtepe, Kaptanpaşa, Keçecipiri, Piripaşa, Piyalepaşa ve Kulaksız Mahalleleri için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından Okmeydanı Kentsel Dönüşüm Projesi hazırlandı.
Ba projesiyle hak sahipleri otopark sorunu olmayan daha fazla yeşil alana sahip bir Okmeydanı’nda yaşama imkanı bulacak. 1,5 milyon metrekarelik alanda hayata geçirilecek proje ile yaklaşık 8 bin 300 bina, 25 bine yakın bağımsız bölüm dönüştürülecek. 
Okmeydanı sakinlerinin yıllardır hayalini kurduğu dönüşüm projesinin startı, Fetihtepe Mahallesi 3550 Ada’dan verilecek.”1

Nerede kentsel dönüşüm adıyla, nezih, prestijli, yeşil alanlı mahalle yaratma palavraları uçuşuyorsa altında, yoksul emekçi halkı yerinden edecek, kentin kültürel ve tarihi dokusunu kurcalayacak bir sermaye sınıfı hevesi yatıyordur.

Bundan önce Taksim Meydanı projesinde görmüştük yeşil alandan ne anladıklarını. 2022 Haziranında da Okmeydanı sakinlerinin hayallerine nasıl start verildiğini gördük. 

Öte yandan, Gezi Parkı için ayağa kalkan, ülkenin tüm meydanlarını Taksim’e dönüştüren direnen milyonları da, Fetihtepe’de yaşadıkları zorbalık karşısında öfke ve kararlılıkla direnen mahalle halkını da gördük. 
Ötesini de göreceğiz, ne de olsa var bizim de bir dönüşüm hayalimiz…