Siyasetin bu hali, yani popülizmin dibine vurmak, nabza göre şerbet vermek, dürüst olmamak kılavuz edilmişse sonrasında olacaklara da şaşırmıyoruz.

Çiğli Belediyesi işçileri ve Özel tarzı yeşilli morlu Devletçilik!

Çiğli'de 150'ye yakın belediye işçisi seçimlerin ardından işten atıldı.

Eski belediye başkanı CHP'liydi, mevcut belediye başkanı da öyle. 

İşten atılanlar arasında sadece seçimlerden önce işe alınan işçiler yok. Olsa bile işçileri işten atmaya kimsenin hakkı yok. Hele de tasarruf ve bütçe yok gerekçesiyle. Bu bir planlama konusu, bunu planlayamayan bir belediyenin ilk yapacağı şey sorunu kendinde aramak olmalı.

Asıl sorun her seçim öncesi bir kural haline gelen birilerini işe alma vaatleri. Düzen partileri, patronlar ve parası olan adaylar yarışıyor, kazanan önceki başkanın işe aldığı işçileri işten atmayı kendinde hak görüyor. Sonuçta olan işçilere oluyor. Hem işten çıkarılıyor, hem de üzerine ATM memuru gibi sıfatlar yakıştırılarak onur kırıcı davranışlara maruz kalıyor.

İşçileri halkın gözünde düşmanlaştıranlar, işçilerin yaşamı üzerinden oyun oynayanlar ise utanmıyor.

Sorun sadece Çiğli'de yaşanmıyor, pek çok belediyede bu örnekler var. 

Ama konuyu bu köşeye taşımamızın nedeni hafta sonu CHP'nin “Eşitlik ve Adalet" temasıyla topladığı Kadın Kolları Kurultayı’nda yaşananlar oldu.

Birkaç aydır belediye ve CHP Genel Merkez binası önünde eylem yapan işçiler Özgür Özel kürsüdeyken "İşimizi geri istiyoruz" sloganlarıyla protesto ettiler. Özel, "Burası Kadın Kolları Kongresi, burayı mı buldunuz protesto için" diyerek güvenliğe kadın işçilerin çıkarılmasını söyledi. Aynı yıllardır Erdoğan’ın yaptığı gibi.

Kadın kolları toplantısı yerine başka bir toplantı olsaydı işçiler özgürce protestolarını yapacaktı yani!

Herkes dürüst olsun, işçilerin konuşması düzen siyasetçilerini rahatsız ediyor. 

Seçim öncesi ne sözler verildiğini herkes biliyor. Düzenin kurallarını oynadılar, şimdi kendilerine yönelik çatlak bir ses çıktığında “provoke etmeyin” diyorlar.

Diğer taraftan emek gündeme geldiğinde, yani işçiler konuştuğunda, AKP dini ve milli duyguları, CHP de bu örnekte kadın kimliğini öne sürüyor.

Kadın meselesi emekten ayrı bir şey midir? Kurultaya gelen kadın işçiler işsiz kalmış, işimizi geri istiyoruz diyor ama kadın kurultayında bunun yeri yok. Öyle mi?

İşçiler günlerdir genel merkez önünde yatıyor, aylardır belediye binası önünde direnişteler. Sorun şu ki, CHP belediye işçilerini duymak, görmek istemiyor.

İşçiler haklıdır ve bir an önce işe dönmelidir.

Siyasetin bu hali, yani popülizmin dibine vurmak, nabza göre şerbet vermek, dürüst olmamak kılavuz edilmişse sonrasında olacaklara da şaşırmıyoruz.

Aynı kurultayda Özel, CHP'nin altı okundan biri olan Devletçilik okunun yarısını yeşil yarısını mor renge boyayacağını söyleyerek, "Eşit temsili bu partiye de bu ülkeye de biz getireceğiz." dedi.

Her şeyden önce eşitliğin sağlanması için insanlar arasındaki ekonomik eşitsizliklerin ortadan kalkması gerekir.

Yoksa büyük holding ve şirket sahipleriyle 17 bin lira ücretle geçinmeye çalışan işçi, yüzlerce evi olanlarla evi olmayan yoksul, işçileri seçim öncesi oy deposu olarak görenlerle geçinmek için belediye kapısında iş bulmaya çalışan yurttaş, işçileri sömüren kadın bir patronla emekçi bir kadın eşit olabilir mi?

İsterseniz altı okun hepsini birden rengarenk boyayın, bu temel konuların çözümüne dair köklü bir şey söylemeden eşitlik olmaz. 

Adalet de olmaz.

Bu siyaset tarzı ülkemize yerleştirildi. Bu sömürü düzenine karşı bir şey söyleme ama emekli aylıkları için miting yap, özel okullara karşı parasız ve bilimsel eğitimi savunma ama öğretmenler için toplan, Mehmet Şimşek ekonomisini destekle ama ücretler için söz söyle.

Kapitalizm eşitsizliklerin kökenidir. Bir yandan sermayeye yeşil ışık yakıp, diğer yandan kadınların eşitliğinden söz edilemez.

Edilirse samimiyetsizlik, ikiyüzlülük olur.

Çiğli belediyesi işçilerinin mücadelesi bu çirkin siyasete karşı önemli bir örnektir.