TKP'den İzmir'de 'Halkın şöleni'

TKP'nin ‘2020'yi kazanmak için, Umuda, örgütlülüğe, halkın şölenine çağrı!’ başlığıyla üç büyük kentte düzenlediği etkinliklerin ilki İzmir’de büyük bir coşkuyla gerçekleşti.

soL - İzmir

Türkiye Komünist Partisi'nin (TKP) ‘2020'yi kazanmak için, Umuda, örgütlülüğe, halkın şölenine çağrı!’ başlığıyla üç büyük kentte düzenlediği etkinliklerin ilki İzmir’de düzenlendi.

Kültürpark'ta 3. salonu dolduran kalabalık bir topluluğu bir araya getiren etkinlik, partiye yeni katılanların video gösterimi ile başladı. Ardından şair Nihat Behram, "Kundak" adlı şiirini okudu.


TKP İzmir İl Başkanı Başar Özer, artan yoksulluktan ve derinleşen ekonomik krizden bahsetti, işsizliğin kanıksandığını belirtti. Tüm bunlara bir de patron arsızlığının eşlik ettiğini söyleyen Özer, şehrin ortaya yerine dikilmek istenen Zorlu Konak Rezidans'ı hatırlattı. Özer şöyle konuştu:

"Bu parkın hemen yanı başına, kentin merkezine bir rezidans dikmek istiyorlar. Adını da verelim, Zorlu Konak Rezidans. Şehrin orta yerine, 250 metre yüksekliğinde, 45 katlı ucube! Kamu yararı, halkın ihtiyaçları bunları sorgulayan yok. Hukuk yok, planlara uygunluk yok.

Ve bu tartışmalar sürerken, aynı şirketin CEO’su kalkıp diyor ki, 'Ne var yani, ister 60 kat dikeriz, ister 150 kat!'. Diyor ki yani, parayı veren düdüğü çalar. İşte arsızlaşma dediğimiz budur dostlar."


'2019 SÖKE SÖKE HAKKINI ALAN EMEKÇİLERE DE TANIK OLDU'

"2019 sadece patron arsızlığını görmedi. 2019’da bu kent, kıpırdanan, hakkını arayan ve söke söke alan emekçilere de tanık oldu. Neler mi oldu? Gelin hep beraber hatırlayalım.

Örneğin Ağustos ayında, Buca’da bir tekstil fabrikasının işçileri, hiçbir hakları, alacakları ödenmeden kapı önüne kondular. İşçiler önce kendi fabrikalarıyla, sonra da ana firmayla iletişime geçmeye çalıştılar. Ama nafile! Ana firma görüşmeye dahi yanaşmıyor, firma patronu ise sadece şunu söylemekle yetiniyordu: 'Her şey çok güzel olacak!' Ama hiçbir şey güzel olmuyordu.

Birkaç işçi, özel okullardaki mücadelelerden adını duydukları Patronların Ensesindeyiz Ağı ile buluştular. Bu buluşma önce fabrika önünde bir direnişe dönüştü, sonra ana firma önünde eyleme. Dile kolay, 11 günlük direnişin ardından, işçilerin yüzüne bile bakmayan ana firma, tüm sorumluluklarını kabul etmek zorunda kaldı. Ve işçiler büyük bir kazanım elde ettiler.

O 'her şey çok güzel olacak' diyen arsız patron şimdi ne yapıyor bilmiyoruz. Ama direnişçi işçiler, TR İnter Tekstil işçileri, bu salondalar, bizimle birlikteler!"

SİMO VE DOĞA KOLEJİ DİRENİŞLERİ

"Başka neler mi oldu? Yine tekstil, yine sömürü. Bundan bir buçuk ay önce, bu sefer Çiğli’de bir tekstil fabrikası. Aynı hikâye, aynı sömürü, aynı patron arsızlığı. İşçiler hiçbir haklarını alamadan işten çıkarıldılar. Haklarını alacaklarına dair türlü sözler verildi ama hiç birisi tutulmadı. Ve o işçiler ki, tanesi onlarca avroya satılan koca koca markaların ürünlerini işliyorlardı.

İşçilerden bazıları ana firmaya ulaşmaya çalıştı. Ana firma işçileri muhatap dahi görmüyordu. Diyordu ki, ana firmanın arsız patronu: 'Biz sizinle işimizi 1 sene önce bitirdik, size iş yaptırmıyoruz.' Bu koca bir yalandı. Tüm yollar tıkanıyordu.

İşte bu noktada, bir işçi arkadaşımız, bir doktor tanıdığıyla dertleşti. Ve Patronların Ensesindeyiz ile, TKP ile buluşma hikayeleri böyle başladı işçilerin. Onların deyimiyle, iyileşecek hastanın ayağına doktor gelmişti!"

"İlk buluşma gerçekleşti. Sonra bir daha, sonra bir daha. İşçiler her seferinde daha kalabalık toplandılar. Aylar önce, Çiğli’de işçinin emekçinin adresi olacak iddiasıyla açtığımız Çiğli İşçi Evi, hakkını aramaya başlayan işçilerin adresi oluyordu.

Toplantılar dönüştü direnişe. Önce Çiğli’de fabrika önünde direnişe, sonra Torbalı’da ana firma önünde eyleme, sonra Konak’ta üretim yapılan markanın önünde bildiri dağıtmaya. Ve gün geçtikçe sıkışan patron, oturmak zorunda kaldı masaya. İşçilerin haklarının önemli bir kısmını ödemeyi kabul etti. Ve şimdiyse, işçiye yalan söyleyen arsız patron kayıp, ana firma ise suskun!

Ama Simo Tekstil’in direnişçi işçileri, Simo Tekstil’in zafer kazanan işçileri..

Şimdi bu salonda bizlerleler! Hoş geldiniz kardeşler, umut oldunuz direnişteki başka tekstil işçilerine, inşaat işçilerine! Umut oldunuz boykot örgütleyen Doğa Koleji öğretmenlerine! Bu mücadeleyi hep beraber büyüteceğiz!"

'ASALAK PATRON SINIFINDAN KORKMUYORUZ'

Türkiye Komünist Partisi'nin, bu direniş örneklerinin çoğalması için ne gerekiyorsa yapmaya devam edeceğini söyleyen Başar Özer, "Gelin TKP’ye omuz verin, semt evlerimizi, işçi evlerimizi, köy evlerimizi İzmir’in tüm ilçelerine taşıyalım, umudu hep birlikte büyütelim. TKP, Türkiye işçi sınıfının partisidir. Ve bu parti ancak ve ancak, tekstil işçisiyle, üniversitesiyle, liselisiyle, direnişçi öğretmeniyle ve daha nice koldan emekçisiyle zafere ulaşabilir. Arsız, asalak patron sınıfından korkmuyoruz! O patronların TÜSİAD’ları, MÜSİAD’ları varsa, gazeteleri varsa ve varsa savcıları, hâkimleri; Türkiye işçi sınıfının da partisi var, Türkiye Komünist Partisi var!" diye konuştu.

Etkinliğe ezgileriyle katılan Yapıcılar Orkestrası ve sanatçı Gülcan Altan sahne aldı.


Gülcan Altan'ın seslendirdiği şarkılar arasında ilk kez etkinlikte dinlenen sözleri Nâzım Hikmet'e ait "Kozmosun kardeşliği adına" şiirinden çevrilmiş Yunanca bir şarkı da vardı. Bununla birlikte etkinliğe tüm dünyadan komünist ve işçi partileri de destek verdi. Portekiz, Venezuela, İtalya, Britanya, Rusya, İsrail, Yunanistan, Macaristan, İspanya, Hindistan ve Meksika'dan partiler dostluk mesajlarını iletti.

Enver Aysever de, fotoğraflar eşliğinde Nâzım'dan şiirler okuyarak Nâzım'ın mücadelesini, yaşamını, insanlığını, yurtseverliğini ve komünistliğini anlattı.


'ÖRGÜTSÜZSEN UMUDUN KIRILIR'

Salonun büyük bir heyecanla ve keyifle dinlediği Aysever'in ardından sahneye çıkan sanatçı Orhan Aydın, Nazım Hikmet'in "Seni Düşünüyorum" şiirini okudu.

Hemen arkasından da TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan söz aldı. Okuyan şunları söyledi:

"Nazım Hikmet bir diğer büyük edebiyatçımız Orhan Kemal’e şöyle demiş: 'Bir insanın birey olarak ümitsizliğe kapılması yalnız kendini ilgilendirir. Ama örneğin bir doktorun insanların hastalıkla mücadelesinin boş olduğuna inanması işte bu kabul edilemez” ve der ki “yazarların da ümitlerini kaybetmeye hakkı yok.'

Peki dostlar şimdi ben soruyorum: bir devrimcinin, bir komünistin umudunu yitirmeye hakkı var mı? Mücadele etmezsen umudunu yitirirsin. Örgütsüzsen umudun kırılır."



"Biz hayal taciri değiliz, boşa kürek çekmiyoruz sadece ve sadece geleceğimizi ellerimize almaya çalışıyoruz. İnsan olmanın gereği bu. İnsan olmanın gereği umudu çoğaltmak, teslim olmamak, boyun eğmemek. Boyun eğmeyenler hoş geldiniz."

'TÜRKİYE KOMÜNİST PARTİSİ TARAFTIR'

"Taraf olmaktır parti. Aynı düşünenlerin, yaşama aynı pencereden bakanların, ortak hedefi olanların güçlerini birleştirdiği yerdir parti. Neye ve kime karşı olduğunu ilan eder parti.

İçinde aynı anda milliyetçisi, liberali, solcusu, sağcısı, İslamcısı olan tuhaflığa parti demiyoruz, diyemiyoruz. Türkiye’de parti gibi parti bir tek Türkiye Komünist Partisi’dir derken abartmıyoruz. 100 yaşına giriyoruz, partimizle gurur duyuyoruz. Türkiye Komünist Partisi taraftır. TKP emeğin, iyinin, güzelin, haklının tarafındadır."



"Peki bu partinin başarı şansı var mı?

Değerli arkadaşlarım zar atmıyoruz. Başarmak için uğraşıyoruz.

Çoğalıyoruz, çalmadık kapı bırakmayacağız, sesimizi her yoksul mahallesine ulaştıracağız diyoruz. Nabza göre şerbet vererek, mavi boncuk dağıtarak değil ama. Neysek o, neyi savunuyorsak, programımızda ne diyorsak o.

Örgütleniyoruz. Nedir örgütlenmek? Örgütlenmek, birlikte düşünmek, birlikte karar almak, birlikte hareket etmektir. Örgütlenmek aklımızı ortaklaştırmaktır. Örgütlenmek sesimizi gürleştirmektir. Evet başarmak için örgütleniyoruz. En çok da emekçiler arasında. Türkiye Komünist Partisi bir işçi sınıfı partisi. Çok olmadı, bir sürü önce Patronların Ensesindeyiz diye bir çalışma başlattık. Partimizin sendikacıları, öncü işçileri, avukatları, gazetecileri harekete geçti. İşçilere nerede bir haksızlık yapıldıysa Patronların Ensesindeyiz oraya el attı. Doğa Koleji’ni duydunuz, orada eğitim emekçileri, veliler, öğrenciler direnmeseydi kamuoyunun gündemine bile gelmeyecekti. İnter tekstil işçileri İzmirde. Şimdi. Simo tekstil işçileri… Burada. Önceki gün halaylarla kutladılar; haklarıdır. İşçi kardeşlerimizi, onlarla birlikte mücadele eden dostları, yoldaşlarımı, partili hukukçuları gururla alkışlıyoruz."

'ÖRGÜTLÜ OLUNCA PATRONLARI GERİLETİYORUZ'

"Evet, örgütlü olunca, mücadele edince patronları geriletiyoruz. Geriletiyoruz ama kimseyi aldatmıyoruz. Bu düzen sürdükçe sömürü, eşitsizlik, açlık, yoksulluk, işsizlik devam edecek. Demek ki başarı için insanları zor da olsa mücadeleye alıştırmak gerek.

Bakın hemen her TKP’li 'Sizin gibi olmak zor' sözünü duymuştur. Evet Türkiye Komünist Partisi üyesi örnek olmalı, çalışkan olmalı, kararlı ve dürüst olmalı… Ancak TKP üyeleri uzaylı değil. Görüldüğü üzere, burnumuz, kulağımız, gözlerimiz var. Saçımız da var demek isterdim ama olsun… Ne yanılmaz insanlarız ne mükemmel. Yalnızca insanlığın bugünkü düzenden bir an önce kurtulması gerektiğini düşünüyoruz. Ve bunun gereğini yapıyoruz. Evet bize deniyor ki, 'Ben sizin gibi olamam. TKP üyelerinin partilerinden başka bir şey düşündükleri yok.' Öyle mi acaba?

TKP üyeleri hayatlarını kazanmak için çalışıyorlar, işsizlerse iş arıyorlar. TKP üyelerinin bazısı öğrenci ve Parti onlara iyi öğrenci olmalarını söylüyor. Türkiye Komünist Partisi’nin sanatçıları var, bir bölümü burada, TKP’nin mühendisleri var, akademisyenleri var, bilim insanları var. TKP’li işçiler kendilerini sömürenden nefret eder ama kendilerine tembel, vurdumduymaz dedirtmez. Çünkü kendimizi, verdiğimiz mücadeleyi ciddiye alıyoruz. Partimizi, işçi sınıfının aklı ve vicdanı olan partimizi önemsiyoruz."

'İSYAN ETMEK ZORUNDAYIZ'

"Parti yoksa umut da yok. Her öldürülen kadın, yoksulluktan intihar eden her çaresiz, tecavüze uğrayan her çocuk, işten atılan her emekçi, devrimci düşünce ve eyleminden dolayı tutuklanan her siyasi, Afrika’da açlıktan ölen her çocuk, burnumuzun dibinde Ege sularında yitip giden her göçmen bizim de canımızı alıyor. Bu alçak sömürü düzenini yıkmak için çaba harcamazsak nasıl yapacağız, bu kahrolası dünyada nasıl yaşayacağız?

Türkiye Komünist Partisi’ndeyiz çünkü vicdanlı insanlarız. Memleket ve dünya bu haldeyken sessizce bir kenarda oturamayız. 'İsyan' duygusu olmasaydı insanlık bugün Ortaçağ karanlığından çıkamamış olurdu. Haksızlığa, adaletsizliğe, zorbalığa isyan etmek zorundayız. Yetmez. Kazanmak, başarmak da zorundayız. Evet başarmanın yolunu arıyoruz.

Başarmak için önce ne gerekir. Hedef gerekir. Bir siyasi partinin hedefi programıdır. Program bir partinin tutkalıdır. Bizi bir arada tutan şeydir. TKP’nin programının her satırı değerlidir ama bir cümle onu özetlemeye yeter: Sömürü düzenini yıkacak ve sınıfsız sömürüsüz bir toplumsal düzen yani sosyalizmi kuracağız. Bu hedef karartılamaz, bu hedef ertelenemez."

'STRATEJİMİZ EMEKÇİ HALKIN DÜZENİNİ KURMAKTIR'

"Başarmak için başka ne gerekir. Strateji gerekir. Değerli arkadaşlarım, Türkiye’de siyaset dendiğinde hemen seçimler akla geliyor. Oysa siyaset sadece seçimle yapılmaz. Parlamentosu tamamen işlevsizleştirilmiş, yüzde on barajı olan, düzen partilerinin hazineden milyonlarca lira aldığı bir ülkede siyasetin sadece seçimle yapılacağını söylemek halkla alay etmektir. Seçimler önemlidir ama emekçi halkın örgütlenmesi daha çok önemlidir. Ve unutmayalım bazen öyle koşullar olur ki, 'sandık' önemsizleşir. Zorbalar seçim meçim yok diyebilir. Ülke işgal altında olabilir. Çok büyük bir ekonomik kriz her şeyi allak bullak edebilir. Mustafa Kemal mi sandıktan çıktı, Lenin mi, Fidel Castro mu? TKP’nin stratejisi emekçi halkı sömürüye, emperyalizme, yobazlara karşı örgütlemek ve ülke siyasal bir krize girdiğinde nüfusun büyük çoğunluğunu oluşturan yoksulların, emekçi halkın düzenini kurmaktır."

'TKP KAPİTALİST DEVLETLERLE ASLA İLİŞKİ KURMAZ'

"Sonra dostlarını iyi seçeceksin. Örneğin dünyadaki dostlarını iyi seçeceksin. TKP’nin bir kararı var, bilmeyenler olabilir. Türkiye Komünist Partisi kapitalist devletlerle asla ilişki kurmaz. TKP emperyalist ülkeler arasında ayrım yapmaz. TKP kendi ülkesini emperyalistlere şikayet etmez. TKP’nin dünyadaki dostları o ülkenin emekçilerini temsil edenlerdir. Komünistlerdir. Bunu ciddiye alıyoruz. Çünkü onlarla birlikte hareket edeceğiz. Burada izlemekte olduğunuz mesajlar üstün körü, laf olsun diye iletilen mesajlar değildir. Çalışkanlığımızla, dürüstlüğümüzle, cesaretimizle, birlikte yürüyebilme irademizle elde ettik bu dostlukları. Evet TKP uluslararası alanda saygın bir partidir. Neden? Kimseye tepeden bakmayız, kimsenin bize tepeden bakmasına izin vermeyiz. Üretiriz, öneririz ama mütevazı olmayı biliriz. Kimsenin iç işine karışmayız ama TKP’nin iç işlerine kimsenin burnunu sokmasına izin vermeyiz.

Bütün bunlar neden önemli? Sadece bir örnek… 1919 yılında bu kentte Yunan işgali başladığında bir tek Yunanlı komünistler hayır dediler. Biz bu işgale karşıyız! Bir bölümü kurşuna dizildi. Çünkü işgal haksızdı. Aynı Yunanlı komünistler İkinci Dünya Savaşında İtalyanlara sonra Almanlara karşı silaha sarıldılar ve ülkelerinin onurunu kurtardılar."

'EMPERYALİSTTEN, PATRONDAN DOST OLMAZ'

"Komünistler her yerde ülkelerinin onurudur. Tersi tek bir örnek göremezsiniz. Ama komünistler haksızlığın kaynağı kendi ülkeleriyse ona da karşı çıkarlar. Suriye’de TKP bunu yaptı. Yarın Yunanistan’ın patronları ile Türkiyenin patronları, emperyalist ülkeler, milliyetçiliği tırmandırarak iki halkı birbirine kırdırmaya kalktığında bu oyunu bozacak olan iki ülkenin komünistleridir. Evet bu nedenle dostunu düşmanını iyi seçeceksin. Emperyalistten dost olmaz, patrondan dost olmaz, gericiden dost olmaz.

Yeri gelmişken Kürt sorunu… Eşitlikçi bir düzen için mücadele eden bir parti için etnik ya da ulusal ayrımcılık kabul edilebilir bir şey olamaz. Elbette bir Kürt sorunu var bu ülkede. Ancak bu sorun Türk ile Kürdü karşı karşıya koyarak çözülmez. Hangi kökenden gelirse gelsin emekçileri sömürücünün, emperyalizmin karşısına çıkararak çözülür bu sorun. İnsanım diyen bir dile yasak koyabilir mi? Bir insanın ana dilde eğitim hakkı elinden alınabilir mi? Bu, zalimliğin yanı sıra saçmalıktır. Ancak nasıl çözeceğiz sorunu? Sorunu birlikte mücadele ederek çözeceğiz. 'Kürt sorunu çözülmeden hiçbir sorun çözülemez” baştan aşağıya yanlış bir düşüncedir. Milliyetçi bir dar bakış açısıdır. Doğrudu şudur: Kapitalizm ve emperyalizm  bu coğrafyada alt edilmeden Kürt sorunu ve diğer sorunlar çözülemez.

TKP her tür milliyetçilik kötüdür diyen bir parti. TKP bir sorunu çözeceğim diye emperyalistlerle, patronlarla gericilerle işbirliği yapılmasını kabullenmeyen partidir. İşbirlikçinin ulusu olmaz. Bu coğrafyada yaşıyorsak, hangi kökenden geliyorsak gelelim el ele vereceğiz ve birlikte kuracağız yaşanası bir Türkiye’yi. TKP bu iddianın partisidir ve Kürtler de dahil olmak üzere her kökenden emekçinin, öğrencinin, aydının buluştuğu bir partidir."

'KARŞI TARAFTAN DOST OLMAZ'

"Başarmak için dostumuzu iyi seçeceğiz demiştik. Dünyada ve Türkiye’de. TKP çok net bir dost-düşman tarifi yapıyor. Sömürenler karşı tarafa emekçiler bu tarafa. Emperyalistler karşı tarafa yurtseverler bu tarafa. Yobazlar karşı tarafa aydınlıktan, laiklikten yana insanlar bu tarafa.

Karşı tarafta dost aramıyoruz. Şeytanla bile işbirliği yaparız demiyoruz, böyle bir siyaset ahlakını reddediyoruz. Reddetmek ne kelime ilkesiz, ikiyüzlülük dolu siyasi ilişkilerden, sahte dostluklardan tiksiniyoruz. Emperyalistlerin, sömürücülerin, düzen partilerinin, yobazların arasından dost seçmiyoruz.

Başarmak için dostunu düşmanını iyi tarif edeceksin. Başarmak için dünyayı ve ülkeyi iyi takip edecek, doğruda duracaksın.

Siyasi partiler bazen hata yapabilir, bazen bir olayı, bir gelişmeyi dört dörtlük değerlendiremeyebilirler. Ancak iyi bir parti tutarlı bir partidir, iyi bir parti hatasını hızla düzelten partidir, iyi bir parti temel doğrultusu sağlam bir partidir. TKP iyi bir partidir. Gönül rahatlığıyla söylüyorum, TKP çok geriye gitmeyeceğim 20 yıl boyunca utanılacak tek bir şey savunmadı, ilkelerine ihanet etmedi. Ülke ve dünyadaki önemli gelişmelerin tamamına doğru teşhis koydu ve ona göre tavır aldı.

Kendimizi sağcılarla karşılaştırmayalım. Onların ne dediği neyi savunduğu belli. Onlar hep haksız, hep yanlış. Ama bu ülkede sol adına konuştuğunu düşünenler de var. Onlar bakalım."

'VARLIK NEDENİMİZİ UNUTMUYORUZ'

"2000’lerin başında AKP bu ülkeyi demokratikleştirecek dediler biz AKP’yi istemiyoruz dedik. Özelleştirme iyidir dendi, özelleştirme emekçi halka saldırıdır dedik. AB özgürlük getirecek dendi, biz AB’ye hayır dedik. Ergenekon operasyonlarından heyecan duyuldu biz Ergenekon operasyonu AKP’nin devleti ele geçirme operasyonudur dedik. Arap Baharı’na devrim dediler biz bu iş emperyalizme yarayacak dedik. Suriye’deki gerici muhalefetle dayanıştılar biz o kan içicileri karşı devrimci ilan ettik. 15 Temmuz’da darbe yok, oyun dediler biz daha hemen başında bu Fethullahçı darbedir dedik. Sonra ne yaptılar? Yenikapı ruhu diye iktidarın arkasında sıraya dizildiler biz zaman kaybetmeden Kartal’da kendi kürsümüzü kurduk, binlerce insan cemaatine de  hükümetine de meydan okuduk. En son içinde milliyetçisi, ırkçısı, İslamcısı, liberali, cemaatçisi herkesin olduğu bir ittifak kuruldu bütün tepkileri göze aldık ve biz yokuz dedik. Biz TKP’yi değerlerimizi, ilkelerimizi sokakta bulmadık dedik.

Yanlışlarımız, eksikliklerimiz oldu elbette ama utanacak tek bir anımız yok. Niye? Çok mu zekiyiz? Mesele zeka değil. Mesele şu: Varlık nedenimizi hiç ama hiç unutmuyoruz, pusulamızı yanımızdan ayırmıyoruz. Bu yıl yerel seçimlerde biz çok zorlandık. Üzerimizde büyük baskı vardı. 'AKP’ye karşı değil misin, o halde onun karşısında herkes birleşiyor, sen de ittifakı destekle…' Sivas katliamcılarını sineye çek, ırkçıları sineye çek, büyük patronların perde arkasındaki varlığını sineye çek, cemaati sineye çek, Almanya’nın desteğini sineye çek, AVM patronlarından kahraman yaratılmasını sineye çek… Çekelim de bütün bunları yaptıktan sonra bize sormayacak mısınız TKP nereye kayboldu diye?

Dedik ki, siz istediğinizi yapmakta özgürsünüz, biz de ayrı durmakta özgürüz. Yalnız kalırız ama ilkelerimizi satmayız, inanmadığımızı bir kağıda imza atmayız. Ne oldu? TKP tarihinin en başarılı seçim sonucunu aldı. Bu kısmı çok önemli değil. Önemli kısmı, alnımız açık, büyümeye devam ediyoruz, yalnızlaşmış falan değiliz, insanlar TKP yine haklı çıktı demekte.

Haklı çıkmak tek başına anlam ifade etmiyor. Bunu hep söyleriz. Söyleriz de kardeşler hep haksız ama hep haksız çıkanlara ne diyeceğiz? Evet övünebiliriz TKP haklı çıkıyor ve haklı çıkmanın hakkını kullanıyor Nedir bu hak? Bu hak, birlikte yürümeye çağırma hakkıdır."

'BU YUMRUK AYNI ZAMANDA BİR DOST ELİDİR'

"İnsanları çağırıyoruz. Gelin yakından bakın. Yaptıklarımıza, yazdıklarımıza… Mücadelemize… Sanatçılarımıza bakın… Farklarına… Nazım Hikmet Kültür Merkezi’ne bakın… Bilim ve Aydınlanma Akademisine… Küba halkı için yıllardır bir dost eli olan Jose Marti Küba Dostluk Derneğine bakın, emperyalizme karşı savaşa karşı direnen Barış Komitesine bakın, önce mücadelede eşitlik diyen sokak sokak, mahalle mahalle fabrika fabrika kadınları uyandırmak için kolları sıvamış kararlı ve cesur Komünist Kadınlara bakın; aydınlık zihinleriyle, kocaman yürekleriyle, gülen yüzleriyle, sıkılı yumruklarıyla sosyalist Türkiyeyi kurmaya kararlı Türkiye Komünist Gençliği’ne bakın… TKP’li işçiye bakın. O işçilerin… bu ülkede bir emekçinin övünerek burası bana aittir diyeceği tek yer olan partilerine nasıl bağlandıklarına bakın. Bakın ve karar verin.

TKP’deki iradenin parçası olup boyun eğmemek mi, yoksa adaletsizlikler karşısında. gözlerini kapamak mı? Soruyorum vicdanınız hangisinden yana?

TKP’yle birlikte sosyalizm için mücadele mi, her geçen gün daha da çekilmez hale gelen bu düzende çıkış yolu bulmak mı? Soruyorum aklınız neye yatıyor?

Evet soruyorum, bu ülkeyi yaşanacak hale getirmek mi, bu ülkeden kaçıp gitmek mi? Yüreğiniz hangisini kaldırıyor?

Dürüst, ilkeli, tutarlı davranmak mı, nabza gör şerbet verip, eğilip bükülerek, rüzgar gülüne dönüşerek sahtekarlık yapmak mı? Ahlakınız neye izin veriyor? Karar vermeliyiz, karar vermelisiniz.

Emperyalizme, sömürüye, gericiye karşı sıkılı olan bu yumruk, aynı zamanda bir dost elidir. Türkiye Komünist Partisi 100. yılında yalnızca sıkılı yumruğunu güçlendirmeyecek, dosta uzattığı eli daha sıcak ve sevecen kılacaktır. Sömürücüler yenilecektir çünkü onlar çürümektedir. Komünizm kazanacaktır çünkü insanlığın biricik geleceğidir. Ve parti o geleceğin ebesi, o geleceğin yaratıcısı emekçi halkın öncüsüdür. Türkiye’de o partinin adı Türkiye Komünist Partisi’dir."

Son olarak Gülcan Altan ve Yapıcılar müzik grubunun tekrar sahne almasının ardından tüm salonun eşlik ettiği Enternasyonel marşıyla etkinlik sona erdi.