İBB'den deprem çalıştayı: İstanbul afete hazır değil

İBB tarafından düzenlenen deprem çalıştayında bilim insanları bir araya gelerek deprem riskini konuştu. Çalıştay'da İstanbul'un depreme hazırlıklı olmadığı, ancak 7.4 büyüklüğünde bir depremin çok olası olduğu görüşü hakim oldu.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) tarafından düzenlenen, "İstanbul Deprem Çalıştayı"nın dün “İstanbul'un deprem tehlikesi" başlıklı oturumu yapıldı. Moderatörlüğünü Prof. Dr. Marco Bohnhoff'un yaptığı oturumunda Türkiye Deprem Vakfı'ndan Prof. Dr. Mustafa Erdik, Boğaziçi Üniversitesi'nden Prof. Dr. Haluk Özener ve Prof. Dr. Semih Ergintav, İstanbul Teknik Üniversitesi'nden ise Prof. Dr. Ziyadin Çakır, Prof. Dr. Okan Tüysüz ve Prof. Dr. Sinan Özeren sunumlar yaptı. 

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu açılış konuşmasında, “Bu şehrin en önemli riski depremdir. Halihazırdaki 1.2 milyon yapının karşın karşıya olduğu büyük bir riskten bahsediyoruz. 48 bin binanın ağır hasar göreceği ve on binlerce civarında vatandaşımızın hayatını kaybedebileceği bir riskten bahsediyoruz. Bu nedenle yeni yönetim olarak, İstanbul’u afetlere ve özellikle depremlere dayanıklı bir şehir haline getirmek bizim öncelikli hedefimiz” diye konuştu.

Bohnhoff, İmamoğlu’nun açılış konuşmasının ardından, "Kuzey Anadolu Fayı'nın Sismotektonik Durumu ve Deprem Tehlikesi İçin Anlamı" başlıklı sunumu ile İstanbul’da olası depremin büyüklüğü hakkında bilgiler aktardı.   

'MARMARA’DA KİLİTLİ FAYLAR VAR'

Bohnhoff, Kuzey Anadolu Fay Hattının Marmara Bölümü’nde 1766’dan bu yana kilitli faylar olduğu bilgisini paylaşarak, bu bölgede yakın gelecekte 7,4 büyüklüğüne kadar bir deprem olabileceğini söyledi. Bonhoff, 24 Eylül tarihinde yaşanan 5,8 büyüklüğündeki depremin Orta Marmara’daki sıkışmış fayda olduğunu belirterek, "Yaşanan son deprem, daha büyük bir deprem olacağı beklentisini oluşturdu. Ancak sismik hareketler şu an yavaşladı. 4,7 ve 5,8 büyüklüğündeki depremlerden önce bölgedeki sismik hareketler artmıştı. Buradaki faaliyetleri daha yakından takip edebilirsek erken uyarı sistemleri de etkinleşecektir" diye konuştu.

TSUNAMİ GİZEMİNİ KORUYOR 

Marco Bonhoff’un ardından, Dr. Pierre Henry sunumunu gerçekleştirdi. Henry, "Deniz Yer Bilimlerinin İstanbul Deprem Analizine Katkısı" başlıklı konuşmasında, deniz yer bilimlerinin İstanbul’daki deprem çalışmalarını kolaylaştırdığını belirterek, "İstanbul’da 1999 depremi sonrası gözlem evleri geliştirdik ve çalışmalarda önemli ölçüde yol kat ettik. Araştırmamızda, Marmara Fayı’nın deniz dibinde  kilitlendiğini gördük" dedi.

Olası Marmara Depremi sonrasında yaşanabilecek tsunaminin gizemini koruduğunu dile getiren Henry, fayın başlama ve bitiş noktalarına ilişkin farklı senaryolar olduğunu söyledi. Bununla birlikte, Marmara’da tsunami riskinin çok yüksek olmadığını da söyleyen Henry, kurulacak erken ikaz sistemleriyle tsunami riskini önceden tahmin edebilmenin mümkün olduğunu anlattı.  

'BÜYÜKLÜĞÜ TAHMİN ETMEK SORUNLARI ÇÖZMÜYOR'

Türkiye Deprem Vakfı'ndan Prof. Dr. Mustafa Erdik ise şunları söyledi: 

“Bizim, deprem olduğunda hangi segmentte olacak ve orada deprem olduktan sonra ikinci segmentin kırılma ihtimali ne olacak, o iki kırılmadan sonraki dalgalanma fenomeni nasıl gerçekleşecek.. Bunların hepsini bilmemiz gerekiyor. Mesela Kuzey Anadolu fayında 7,2'lik, 7,3'lük, 7,4'lük bir deprem olacak demek, sorunları çözmüyor. Bazı fay hatları çok güçlü olarak değerlendirilmiyor. Özellikle 2005 yılından sonra yaklaşan depremle ilgili bazı tahminler var. 30 yıllık bir değerlendirmeye dayalı olarak tahminlerde bulunuyor bu çalışmacılar ama burada 2 fay var.

Bunlar kilit faylar olarak değerlendiriliyor. Neden? Çünkü bazı modeller kullanılarak bunların kırılma ihtimali hesaplanıyor ve her yıl 6,5 büyüklüğünde bir depremin olasılığı yüzde 3,3 olarak veriliyor. Marmara fayında, yapılan çalışmaya göre yıllık 7'den büyük bir deprem olma olasılığı yüzde 1,4. Baktığınızda bu olasılığın az olduğunu düşünebilirsiniz ama bu yine de bir olasılık demek. 2 ile 4 arasında değişen bir olasılık var ve büyük bir deprem olmadığı sürece istatistiksel olarak bu rakamlar aynı kalacak." 

Çalıştayın konuşmacılarından Prof. Dr. Mikdat Kadıoğlu ise "Acil Afet Durumu" başlıklı konuşmasında, büyük bir afet anında, yardımcı olmasını beklediğimiz polis, ambulans, itfaiye çalışanlarının da afetzede olacağına dikkat çekti.   

'500'DEN FAZLA AKTİF FAY VAR'

Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Müdürü Haluk Özener ise "Şu anda tüm Türkiye'yi 450 farklı istasyon ile takip ediyoruz. Hem Türkiye'de, yoğunluk olarak da 250 istasyon ile Marmara'yı gözlemliyoruz. 500'den fazla aktif fay var ülkemizde. Bunların en önemlilerinden biri olan Kuzey Anadolu Fayı da Marmara Denizi'nden geçerek İstanbul için büyük bir tehlike yaratmakta. Tarihsel olarak baktığınızda 4'ün üzerinde 10 binin üzerinde deprem olmuş. 119 yılda tüm Türkiye'de" diye konuştu. 

Mevcut araştırmaların zayıf zeminler üzerinde yoğunlaşması gerektiğini dile getiren Prof. Dr. Okan Tüysüz de, özellikle Avrupa yakası, Karadeniz kıyısı, Asya yakasının sahil kesiminin zayıf zeminler olduğunu söyledi. Tüysüz, "Deprem esnasında bunlar üzerinde zemin birikmesi, sıvılaşma, heyelan gibi tehlikelerin ortaya çıkması mümkün. Dolayısıyla özellikle zayıf zeminler üzerinde yoğunlaşacak mevcut araştırmaların daha detaylı hale getirilmesine yönelik çalışmalar yapılmasında yarar olduğu kanaatindeyim" dedi. 

Farklı disiplinlerdeki meslek gruplarından temsilcilerin yer aldığı çalıştayın ilk günü paralel oturumlarla devam ediyor. Çalıştayın ikinci gününde ise sorun ve çözüm önerilerinin tartışılacağı yuvarlak masa görüşmelerinin ardından sona erecek.