Fatih Yaşlı: 'Sosyalizm ya da barbarlık' bugünün hakikatidir

Fatih Yaşlı: İnsanlığın, üretim araçlarının, sanayinin, bilimin ve teknolojinin bugünkü geldiği nokta, ekonominin merkezi olarak planlanmasını, bu planlama sürecine halkın, emekçilerin katılımını sağlamayı olanaklı hale getirmiştir. Bugün yaşadığımız salgının etkisinin bu kadar büyük olmasının gerisinde kapitalizmin yarattığı ekolojik felaketin olduğunu aklımızda tutarak söyleyecek olursak, ancak…

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın koronavirüs önlemler paketini açıkladığı günün sabahında Türkiye Komünist Partisi de emekçi halk için atılması gereken adımlarla ilgili bir deklarasyon yayımlamıştı. “Bütün kaynaklar halka!” başlığını taşıyan deklarasyondaki “kararlar” hakkında farklı meslek ve uzmanlık alanlarından aydınlara, işçi temsilcilerine sorular sorduk.

Akademisyen/yazar Fatih Yaşlı, deklarasyondaki ilgili maddeler üzerinden salgın sürecinde devletin üretim, planlama gibi başlıklarda oynaması gereken rolü yorumladı. 

"Halkın insani ihtiyaçlarının karşılanması, sosyal hayatın sürekliliğinin sekteye uğramaması için gerekli üretim ve hizmet tanımları merkezi olarak belirlenmeli ve planlanmalıdır. Üretim ve hizmet sunumunun bu tanım ve planlara uygun şekilde yapılması merkezi olarak denetlenmelidir." "Tüm banka ve finans kuruluşları derhal bedelsiz olarak kamulaştırılmalıdır. Tüm mali kaynakların halkın ihtiyaçları doğrultusunda merkezi olarak kullanımı sağlanmalıdır." Bu öneriler hakkında ne düşünüyorsunuz? Uygulanabilir mi?

Bu iki maddeyi bir arada değerlendirerek bir cevap vermek isterim sorularınıza. Elbette ki her iki madde de uygulanabilir; ancak her iki maddenin de uygulanabilmesi için bir iktidar değişikliğinin ötesinde bir düzen değişikliğine ihtiyaç vardır. Serbest piyasa ekonomisi, finans ve bankacılık üzerine kurulu bir düzenin siyasal temsilcilerinin bu düzenin kırmızı çizgilerinin dışına çıkması varoluşları gereği imkânsızdır; dolayısıyla bu taleplerin iktidardan bir beklentiyle dile getirilmediğinin, olması, yapılması gerekenin bu olduğunun ama bunun için bu düzenin mutlaka değişmesi gerektiğinin altı bir kez daha çizilmelidir.

İnsanlığın, üretim araçlarının, sanayinin, bilimin ve teknolojinin bugünkü geldiği nokta, ekonominin merkezi olarak planlanmasını, bu planlama sürecine halkın, emekçilerin katılımını sağlamayı olanaklı hale getirmiştir. Bugün yaşadığımız salgının etkisinin bu kadar büyük olmasının gerisinde kapitalizmin yarattığı ekolojik felaketin olduğunu aklımızda tutarak söyleyecek olursak, ancak kâr esası üzerine kurulu olmayan ve doğayla barışık, planlı bir ekonomik model ve bunu hayata geçirebilecek bir siyasal sistem, yani sosyalizm, insanlığı gelecekteki olası salgınlardan, kıtlıklardan ve yaşanacak büyük ekolojik yıkımdan kurtarabilecektir. 

Dolayısıyla bugün sosyalizm sadece eşitlikçi bir dünya için değil, üzerinde yaşanmaya devam edilebilir bir dünya için, insan türünün gezegendeki varlığının devamı için tek şanstır. “Sosyalizm ya da barbarlık” sözü bugün bir slogan olmanın ötesine geçmiş, içinde yaşadığımız durumu ve geleceğimizi bize anlatan, hakikati temsil eden bir söz haline gelmiştir. 

Bankacılık ve finans meselesine gelince, tüketici kredisi ve kredi kartlarının borçlarının silinmesi güncel ve somut bir talep olarak anlamlıdır; hatta kapitalistler, özellikle gelişmiş kapitalist devletler, parasal olanakları sayesinde bu borçları silmeyi ya da yeniden yapılandırmayı gündemlerine alabilirler. Ancak az önce söylemiş olduğum şeyi tekrarlamam gerekirse, günümüz kapitalizmi açısından herhangi bir devletin tüm bankaları ve finans kuruluşlarını kamulaştırması gibi bir ihtimal olamaz, bu kırmızı çizgi aşılamaz. Bu nedenle de böyle bir uygulamayı ancak sosyalist bir iktidar hayata geçirebilir, yani bunun için de düzen değişikliği gerekmektedir.

Tüm bu söylediklerimden yola çıkarak son bir şey söylemem gerekirse, bugün korona virüste somutlaşan krizin neticesinde, kapitalizm kendiliğinden daha eşitlikçi, daha adil bir kimliğe bürünmeyeceği gibi, yine kendiliğinden yerini eşitlikçi bir sisteme bırakmayacaktır, çünkü sermaye sınıfı buna izin vermemek için gereken adımları atacaktır. Dolayısıyla kapitalizmden çıkış ancak, kapitalizmin sömürdüğü, yoksullaştırdığı, hastalandırdığı, işsiz bıraktığı kesimlerin, yani emekçi halkın kendi kaderini eline alması için harekete geçmesiyle mümkün olacaktır. Kendisiyle birlikte insanlığı da kurtarabilecek olan yegâne sınıf, 21. yüzyılda da işçi sınıfıdır.