Erdal Sarıkaya 5,5 yıl sonra Gezi'de gözünü yitirdiğini ispatladı: 'Süreç sona ererse onlara uzanacak'

Erdal Sarıkaya Gezi'de gözünü yitirdiğini 5,5 yılın ardından ispat etti. Sarıkaya, hukuki sürece ve Gezi'ye dair tartışmalara dair soL'a konuştu.

Tulga Buğra Işık

Gezi'de polis saldırısı sonucu gözünü yitiren Erdal Sarıkaya, Gezi'ye ilişkin tartışmalara ve yaşadıklarına ilişkin soL'un sorularını yanıtladı. Sarıkaya, sürecin sonuçlanmamasının sebebinin davanın dönemin emniyet müdürlerine, valilerine ve o zamanın başbakanı Tayyip Erdoğan'a uzanacak olması olduğunu söyledi. Gezi'nin sürekli gündeme getirilmesinin sebebinin iktidarın Gezi'ye dair korkuları olduğunu söyleyen Sarıkaya, "Gezi'nin kendilerine dair bir halk isyanı olduğunu iyi biliyorlar" ifadelerini kullandı.

Savcılık geçen yılların ardından ancak Adli Tıp'tan talepte bulundu. Adli Tıp, Sarıkaya'nın gözünü kaybettiğini doğrularken, Savcılığın polisin rolüne ilişkin sorularını "görev alanına girmediğini" söyleyerek yanıtsız bıraktı.

Gözünüzü kaybettiğinizi 5,5 yıl sonra ancak ispat edebildiniz. Hukuki süreç hangi aşamada? Süreç neden bu kadar yavaş işliyor?

Gezi davasının tamamen çözümlenmesi durumunda, bizleri karanlığa mahkum eden, gençlerimizi katleden polislerin, onlara emir verenlerin, bu emir doğrultusunda bunları uygulayanların deşifre olması durumunda sürecin dönemin başbakanı Tayyip Erdoğan'a uzanacağını bildikleri için her şey bu kadar uzun sürüyor, kararlar bu kadar geç veriliyor, süreç sürüncemede bırakılıyor. Tayyip Erdoğan'ın o zamanki "Emri ben verdim" sözünü biliyorsunuz. Çağlayan'daki dosya Anayasa Mahkemesi'ne itikal etmiş durumda. Üzerinden bir yıl geçti, şimdiye kadar olumlu ya da olumsuz bir karar çıkması gerektiğini düşünüyordum ancak oradan da henüz bir sonuç çıkmadı. 

Ulusal Kriminal Büro polis isimlerini, sicil numaralarını, eşgallerini belirledi, ancak hala bir işlem yapılmadı. Onları yargı karşısına çıkarmak için her şeyi yapmamıza rağmen alınan kimi mahkeme kararlarından dolayı o polislere müdahale edemiyoruz. Ek delil bulabileceğimizi düşünerek Jandarma Kriminal'e başvuruda bulunduk. Onlar da düzgün bir inceleme yapmadan soyut bir rapor gönderdiler. Bunun ardından İTÜ veya ODTÜ'nün inceleme yapmasını istedik. Savcı henüz bu konuda bir karar vermedi. 

'BİZİM İÇİN ÖNEMLİ OLAN BİR SUÇ İŞLENDİĞİNİN TESCİLLENMESİ'

Yedinci savcı süreci başa döndürdü. Benim tahminime göre 10 yılı geçirerek zaman aşımı süresini doldurmaya çalışıyorlar. Anayasa Mahkemesi'nden olumsuz bir karar çıkarsa Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne gideceğiz. Bu sebeple dosyanın sonuçlanmasını engelleyerek AİHM'e gitmemizi engellemek istiyorlar. Dosya oraya giderse Türkiye'ye yönelik siyasi ve hukuki bir yaptırım kararı çıkacak ve bu dava üç beş polisle sınırlı kalacak gibi görünmüyor. Dönemin başbakanı, dönemin içişleri bakanı, dönemin emniyet müdür ve dönemin valisinin de aleyhinde bir karar çıkacağını düşünüyorum. Onlar da bunu göz önüne alarak süreci sonuçlandırmıyorlar. 

Bizim için önemli olan siyasi iktidarın sorumlu tutulması, bir suç işlendiğinin tescillenmesi, Anayasa'nın 26. maddesinin ihlal edildiğinin ortaya konması. Beni yalnızca bunu yapan polislerin, onlara talimat verenlerin, bu talimatları uygulatanların yargılandığı bir süreç memnun edebilir.

Son dönemde Gezi, Osman Kavala'nın arkasında olduğu iddialarıyla gündeme geldi. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve kimi bakanların Gezi'ye yönelik açıklamalarda bulundu. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?

81 ilin 79'unda vücut bulmuş bir halk ayaklanması var. Gezi tek adamlığa, cumhuriyetin kuruluşundan bu yana elde etmiş olduğumuz yaşamsal değerlerimizin elimizden alınmasına, çocuklarımızın geleceğinin elinden alınmasına, halkın din, dil, ırka dayalı ayrıştırılmasına karşı bir ayaklanmaydı. Nasıl bir güç böyle bir ayaklanmayı düzenleyebilir? Bu ülkenin gençleri dışarıdan gelen talimatlarla hareket etmediler, etmezler. Geleceklerinden kaygı duydukları için oradaydılar. Bu ülkeyi kuran kişiler boşuna bu ülkeyi gençliğe emanet etmediler. Gençlik o gün üzerine düşen görevi icra etti ve iktidara diz çöktürdü. Yeri geldiğinde bunu yeniden yapmak için de tereddüt etmez.

Gezi'de kenetlenen insanların yeniden bir araya gelmelerini engellemek için Gezi'yi böyle bir unsura bağlamaya çalışıyorlar. Erdoğan, "Gezi'yi savunanlar PKK ve FETÖ'yü de savunan kişilerdir" diyor. Bu büyük bir aymazlıktır. Dört duvar arasından halkı görmeden ülkeyi yönetenlerin uydurabileceği bir şey bu. Erdoğan, Gezi döneminde Fethullah Gülen Cemaati için "Biz aynı menzile giden iki hareketiz", "Ne istediler de vermedik", "Yeter artık bu hasret bitsin, Türkiye'ye gel" diyordu. Gezi'ye destek verenler nasıl FETÖ'yü desteklesin? Gezi'ye dair korkularından dolayı orada bir araya gelenleri kutuplaştırmaya çalışıyorlar. Kendilerine karşı bir güç oluşmasını istemiyorlar. Bunun tutması mümkün değil. İstediği kadar Gezi'yi kötülesin, bu halk bir araya geldiğinde karşısında hiçbir gücün duramayacağını öğrendi. 

Geçen beş yılın ardından Gezi neden yeniden gündeme getirildi? Söze göre Gezi'nin niteliği neydi? Gezi'de kimler vardı?

Emek sektöründen tarıma, hayvancılıktan diğer sektörlere herkes zorluk içerisinde. Bunlara bir çare bulamıyorlar. Son çare olarak yeniden Gezi'ye saldırıyorlar. Gezi'nin arkasında ABD'nin olduğunu, FETÖ'nün olduğunu, Osman Kavala'nın, Soros'un olduğunu söylüyorlar. Kurtuluş Savaşı nasıl emperyalistlere karşı verildiyse, 68 kuşağı nasıl emperyalizme karşı mücadele ettiyse, Gezi'deki mücadele de 2003 yılında "Ben Büyük Ortadoğu Projesi'nin eşbaşkanıyım" diyen Erdoğan'a karşı verildi. Gezi emperyalizme hizmet edenlere karşı mücadele edenlerin kenetlendiği bir mücadeledir. 16 yıldır iktidardalar. Gezi'deki halk parayla yönlendirilebiliyor olsaydı AKP sandıktan yüzde 100 oyla çıkardı. Her seferinde "Kandırıldım" diyen Erdoğan, o zaman Erdoğan'ın kendisi kendi iradesiyle hareket etmiyor. O zaman Erdoğan'ın kendisi de bir maşa, aldığı talimatlara göre hareket ediyor. Gezi'de bu ülkeyi oluşturanlar, gençler, çiftçiler, emekçiler, sosyalistler, devrimciler, 81 milyonun tamamı vardı.

Mağdur edebiyatı artık Erdoğan'a yetmiyor. Geminin batacağını anladılar, gemiden kaçışlar başladı. Erdoğan, nasıl Gezi döneminde uykusuz kaldıysa, şimdi de Gezi aklına geldikçe uyuyamıyor. Ölene kadar da Gezi'yi hatırlayacak. Gezi'ye katılanlar kendi iradeleriyle, kendi gelecekleri için oradaydılar. Gezi Ortadoğu'da yapılmış en barışçıl, en temiz eylemdi. Eğer ülkenin 79 ilinde eylem yaptırabilecek odakların müdahalelerine izin verildiyse, ülkeye bu illerde eylem yaptırabilecek profesyonellerin girmesine göz yumulduysa, bu da iktidarın basiretsizliğidir.