Bugün Hilafetin kaldırılmasının yıl dönümü: Geriye ne kaldı?

3 Mart 1924'te Urfa milletvekili Şeyh Saffet Efendi'nin teklifiyle hilafet tarihe karışmıştı. Aradan geçen 92 yıl sonunda zorunlu din dersi, mesaiye namaz düzenlemesi, kadınlara yönelen gerici saldırı, 4+4+4 ve daha birçok örnek... Hilafetin kaldırılmasının yıl dönümünde gelinen nokta böyleyken AKP'nin dinselleştirme saldırısı Meclis "muhalefetinin" desteğiyle kesintisiz…

Ali Ufuk Arikan

Cumhurbaşkanı Erdoğan "Hem laik hem Müslüman olunmaz, ya Müslüman olacaksın ya laik. İkisi bir arada olduğu zaman adeta ters mıknatıslanma yapar, mümkün değil ikisinin bir arada olması" dediği zaman yıl 1993'tü. Sonrasında "milli görüş gömleğini çıkardığı" söyleyip AKP'nin kurucusu oldu. Yıl 2016'ya geldiğindeyse 14 yıldır Erdoğan yönetimindeki ülkede laiklik adına geriye pek az şey kalmış olacaktı.

HİLAFETİN KALDIRILMASI...

3 Mart 1924'te Fethi Bey Başkanlığı'nda toplanan Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde Hilafetin kaldırılması teklifi görüşüldü. Urfa milletvekili Şeyh Saffet Efendi ile elli üç milletvekilinin imzasını taşıyan "Hilâfetin ilgasına ve Hanedanı Osmaninin Türkiye haricine çıkarılmasına dair teklifi" yapılan görüşmelerin ardından kabul edildiğinde yıllar süren halifelik kurumu artık tarihe karışacaktı.

O teklifin ilk üç maddesinde şu ifadeler yer alıyordu:

Hilâfetin ilgasına ve Hanedanı Osmaninin Türkiye Cumhuriyeti Memaliki hâricine çıkarılmasına dair teklifi Kanuni Madde 1. — Halife hul'edilmiştir. Hilâfet, Hükümet ve Cumhuriyet mâna ve mefhumunda esasen mündemicolduğundan hilâfet makamı mülgadır. Madde 2. — Mahlü' Halife ve Osmanlı saltanat münderisesi hanedanın erkek ve kadın bilcümle âzası ve damatlar Türkiye Cumhuriyeti Hiemaliki dâhilinde ikamet etmek hakkından ebediyen memnudurlar. Bu hanedana mensup kadınlardan mütevellit kimseler de Âli Osmani'- den addedilirler. Madde 3. — İkinci maddede mezkûr kimseler işbu kanunun ilâm tarihinden itibaren âzami on gün zarfında Türkiye Cumhuriyeti arazisini terke mecburdurlar.

ŞİMDİ NEREDEYİZ?

Yukarıdaki kanun teklifinin yasalaşmasının üzerinden 92 yıl geçtikten sonra Türkiye'deki manzara pek de içaçıcı değil. Gericilik laiklik adına ne varsa yok ederken, hilafetin kaldırılmasının yıl dönümünde İstanbul Fatih'te Hizb-ut Tahrir adlı gerici oluşum "Hilafet Sempozyumu" düzenleyip hilafet çağrısında bulunuyor ve "Cumhuriyetin savcıları" en ufak bir yasal işlemde dahi bulunmuyor. 

AKP VE LAİKLİK

AKP'nin iktidara geldiği 3 Kasım 2002 sonrası gericileşme başlığında büyük bir saldırı başladı. Kuruluş mantığında dini siyaset alanının dışına çıkarmak ve kısmen de devletin "kontrolü" altında tutmak olan Diyanet İşleri Başkanlığı, yıllar içinde ülke bütçesinden en büyük paylardan birini alan, AKP'nin dinselleştirme adımlarında en büyük aracı ve gerici tüm uygulamaların fetvacı kurumu haline geldi.

Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, şeyhülislam misali fetvalarıyla gündem olurken geçtiğimiz günlerde Bakanlar Kurulu toplantısına dahi girdi. Görmez'in 3 Mart öncesi girdiği Bakanlar Kurulu toplantısı, AKP iktidarı için sembolik anlamda son derece önemli bir adım olarak da kayıtlarda yerini aldı.

AKP'nin gericileştirme başlığında eğitim alanı en önemli hedef olurken okullar birer birer imam hatibe dönüştürüldü. Zorunlu din dersinin yanında birçok seçmeli din dersi ülkenin birçok noktasında "zorunlu 'seçmeli' din dersi" haline gelirken, üniversitelerse ilerici öğretim görevlilerine yönelik artan baskılar ve kampüslerde cirit atan cihatçılara göz yumularak kuşatıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, yıllar önce yaptığı dindar nesil vurgusunu geçtiğimiz günlerde bir kez daha hatırlatarak "Hedefimiz dindar nesil. Geçenlerde milli eğitim bakanımıza da söyledim. Bizim imam hatiplerde projelerimiz var. Doçentler profesörler çıksın, ‘Ben imam hatiplerde yöneticilik yapmaya varım’desin” ifadelerini kullandı. 

Kızlı-erkekli oturulmasına, vapurlardan kızlı-erkekli inilmesine tepki gösteren, kadın-erkek eşitliğine inanmadığını her fırsatta dile getiren Erdoğan'ın en büyük hedeflerinden biri de kadınların toplumsal yaşamın dışına itilmesi oldu.

Kadın cinayetlerinde AKP iktidarı döneminde yaşanan büyük artış hükümet yetkililerince birer "adli vaka" olarak sunulurken bir yandan da kadın-erkek eşitliğinin fıtrata ters olduğu dile getirildi.

Erdoğan'ın eksik bıraktığı sözler ise bir diğer partili tarafından açıklıkla dile getirilecekti. AKP Ünye İlçe Tanıtım ve Medya Başkanı Süleyman Demirci, sosyal paylaşım sitesi Facebook’taki sayfasına “Örtüsüz kadın perdesiz eve benzer. Perdesiz ev ya satılıktır ya da kiralıktır” yazacaktı. 

Dinin toplumsal yaşamın her alanında temel belirleyen haline getirilmesi için attıkları fiili adımları zaman içinde yasal mevzuata da kavuşturan AKP, son olarak mesai saatini Anayasaya aykırı olmasına rağmen namaz saatlerine göre düzenleme kararı aldı. Düzenleme CHP'nin sessizliği HDP'nin de yüksek sesli desteğiyle karşılandı. Düzenlemeye tepki gösterenler sadece komünistler olacaktı.

AKP LAİKLİĞİ VE MUHALEFETİN DESTEĞİ

Bundan 20 yıl öncesinde, yani Refah Partisi geleneğinin güçlü çıkışına sahne olan yıllarda, CHP'nin adının laiklikle anılmasının partiye zarar vereceğini düşünen isim bulmak oldukça zor olsa gerek. Ancak aradan geçen 20 yıl çok şey değiştirdi. AKP iktidarıyla birlikte düzenin bir bütün olarak Birinci Cumhuriyet'i tasfiyesi CHP'yi de es geçmeyecek ve CHP'nin kuruluşla olan bağları "yenilenme" adıyla geride bırakılacaktı. Tarihi boyunca laiklikle oldukça sorunlu da olsa bir bağ kuran CHP, Kılıçdaroğlu liderliğindeki "yeni dönem"de laiklik kavgasının tamamen dışında yer almayı tercih etti. Bu tercih CHP'nin düzenle kurduğu bağın sonucu olarak hayata geçerken AKP gibi "halkın değerleri"ne saygı diyerek "üniversitelerde türban benim sayemde özgür", "CHP'liler besmelesiz sokağa çıkmaz" diyebildi ve mesai saatlerinin dinsel kurallara göre düzenlenmesini sessizlikle geçiştirdi.

AKP'nin tüm gücüyle toplumu dinselleştirmeye çalıştığı dönemde kısa bir süre de olsa "gerçek ana muhalefet" tanımına ulaşan HDP ise, bu süreçte AKP ile kavgaya tutuşmak bir yana dinselleşme başlığında rekabete girmeyi tercih etti. Söz konusu AKP'nin dinselleştirme başlığında attığı adımlar olunca, HDP durmaksızın "yetmez ama evet" diyecekti. "Medine Sözleşmesi" HDP lideri Demirtaş dahil hiçbir partili yöneticinin ağzından düşmezken tüm sorunların çözümü için "şeriat" isteyen milletvekili de yine bu partinin üyesiydi. Söz konusu "türbana özgürlük" olduğunda HDP, AKP'nin bile önünde kavgada yerini alırken 4+4+4'te aynı hoyratlık sergilenemese de derin bir sessizlik hakim oluyordu.

AKP'nin toplumsal yaşamı dinsel kurallara göre düzenlemesi başlığında attığı belki de en kritik adımlardan biri olan "mesaiye cuma düzenlemesi" sonrası Demirtaş, "Cuma günü insanların ibadetini rahat yapabilmesi için zaman ayırması makul, mantıklıdır. Mantıksız olan aynı anlayışın cemevine düşmanca yaklaşmasıdır. Cuma’ya gitmek isteyenler ibadetini yerine getirsinler, buna itirazımız yok, destekleriz" diyecekti. AKP'nin Kürt illerinde sürdürdüğü operasyonlara karşı yapılan açıklamalarda dahi "gerçek İslam" tartışması yine bu partinin İstanbul Milletvekili Hüda Kaya tarafından dile getirilecek ve AKP'nin bu illerde İslam'a karşı savaştığı söylenecekti.

GERİCİLİĞE KARŞI AYDINLANMA HAREKETİ

AKP'nin toplumu dinselleştirme hamlelerine ve muhalefetin destekçiliğine laiklik talebi ve mücadele çağrısıyla yanıt veren Gericiliğe Karşı Aydınlanma Hareketi, geçtiğimiz günlerde yayınladığı deklarasyonla yola çıktı. Kısa sürede yankısını bulan harekete destek verenlerin sayısı her geçen gün artıyor. Bu durum yukarıda çizdiğimiz karanlık tablonun aydınlık tarafı. 

Gericiliğe Karşı Aydınlanma Hareketi deklarasyonundan bir bölüm:

Biz, gericiliğin kader olmadığını bilen, aydınlanmanın kaçınılmaz olduğunu gören ve tek başına olmanın bencillik, hep birlikte olmanın özgürlük olduğuna inananlarız.

Bu çağrı geleceği birlikte kurmak için sabırsızlanan Anadolu’nun tüm aydınlık insanlarına!