'Bu bizim Nâzım'a karşı sorumluluğumuz'

Boğaziçi Üniversitesi'ndeki Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Araştırma Merkezi'nin açılışına Orhan Pamuk'un çağrılması, okuldaki komünist öğrencilerin tepkisini çekmişti. Komünist Gençlik temsilcisi, Orhan Pamuk'u "kovduk, konuşturmadık" gibi bir dertlerinin olmadığını, ancak Pamuk'un konuşmacı olduğu bir açılışın Nâzım'a sığmayacağını düşündüklerini belirtti.

soL - İstanbul

Boğaziçi Üniversitesi’nde açılan Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Araştırma Merkezi’nin açılışına Orhan Pamuk’un çağrılmasına ilişkin tartışmalar sürerken, Pamuk’un davet edilmesine tepki gösteren Komünist Gençlik temsilcilerinden İktisat Bölümü öğrencisi İsmail Taşdemir ile okulda yaşananları konuştuk.

Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Araştırma Merkezi’nin açılışından nasıl haberiniz oldu? Orhan Pamuk’un davet edileceği biliniyor muydu? Öğrenciler bu açılışa davet edildi mi?
Merkezin açılacağından sanırım on gün önce okuldan gelen bir e-posta ile haberimiz oldu. Mail'de rektörün konuşmasının ardından Can Dündar'ın "Nâzım'ın Kamerasından" adlı belgeselinin gösterileceği ve sonra Orhan Pamuk'un konuşma yapacağı duyurulmuştu. 

Dün çıkan haberlere göre, Merkezin Yönetim Kurulu üyesi Gündüz Vassaf'ın istifasının gerekçesinden de, Pamuk'un davet edilmesinin Yönetim Kurulu'na bile danışılmadan alınan bir karar olduğu anlaşılıyor. 

Öte yandan açılışın öğrencilere duyurulması noktasında okul bir girişimde bulunmamışken, mesele daha çok Komünist Gençlik'in geçen hafta dağıttığı binlerce bildiriyle öğrencilerin gündemine girdi diyebiliriz.  

Tepkinizin amacı neydi? Merkez’in açılmasına nasıl yaklaşıyorsunuz?
Öncelikle bildirimizde de açıkça belirttiğimiz gibi tepkimiz bu merkezin açılmasına dönük değildir. Hatta merkezin açılması bizi sevindirmiş ve elimizden gelen katkıyı koymaya hazır olduğumuzu da belirtmiştik. Ancak açılışa davet edilen ismin Orhan Pamuk olması, hem Nâzım'ın siyasi kimliği hem de edebi mirasını aktaramayacağı için bizim için eleştiri konusuydu. 

Örneğin Orhan Pamuk'un, Esad'ı tehdit ettiği bildirisinin Nâzım'ın anti-emperyalist kimliğiyle uyuşmadığı çok açıktır. Edebi açıdan sıkıntılar konusunda da soL Portal'da Mehmet Kuzulugil bunları ayrıntılı olarak yazdı.

Nâzım’ın yalnızca komünistlere ait olmadığını ifade eden yorumlar yapıldı. Tepkinizin arka planında böyle bir görüş var mıydı?
Şurası çok açık ki Nâzım "memleket şairi"dir. O nedenle Nâzım'ın sadece bizim tarafımızdan sahiplenilebileği gibi bir anlayış ne bildirimizde ne de konuşmalarımızda geçmiştir. 

Orhan Pamuk, karşıt görüşlü olsa bile etkinlikte konuşma yapamaz mıydı?
Bence ülkede Nâzım'ın adını yaşatan kurum ve kişilerle iletişime geçilebilirdi. Diğer türlü, Pamuk'un konuşmasıyla yapılacak açılışa Nâzım'ın sığmayacağını düşünüyorduk.

Eğer Pamuk okula gelseydi, konuşma yapmasını engelleyecek bir girişimde bulunacak mıydınız?
Bu soru şu açıdan önemli, kamuoyu ve medyada yaratılan algı Orhan Pamuk sanki fiziksel bir engelle karşılaştığı için gel(e)medi şeklinde yansıtıldı. Pamuk o gün açılışa gelmiş olsaydı, bizim içeri girip onu "konuşturmamak" gibi bir derdimiz yoktu. Ama konu bilinçli bir biçimde çarpıtılarak söylediklerimizin içeriği gümbürtüye getiriliyor. Biz “kovduk, konuşturmadık, gelemedi” derdinde değiliz ki, söylediklerimizin dinlenmesini istiyoruz. Orhan Pamuk da dinleyecek öyle ya da böyle. Böylesi algı operasyonlarına ve “tehdit ettiler” tehditlerine boyun eğmemek gerekir.

Okuldan ve basından gelen tepkiler üzerine ne düşündünüz? Yanıt verecek misiniz?
Örneğin bu görüşme bizim için bir cevap niteliği taşımaktadır. Kısacası, biz en baştan itibaren savunduğumuz pozisyonda ısrarcıyız ve çevremizdeki birçok insan da bize bu noktada desteklerini iletiyor. 

Orhan Pamuk’u dinlemekten “mahrum kaldığını” ifade eden bazı köşe yazarları oldu? Onlara ne söyleyebilirsiniz?
Pamuk'un o gün orada görüntülü de olsa yaptığı konuşma internette dolaşıma girdi. Ötesinde “illa ki onu görmek" isteyenler için Pamuk'un fetişleştirildiğini ifade edebilirim. 

Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Araştırma Merkezi’nin çalışmalarına destek olmayı düşünür müsünüz? Bundan sonra nasıl yaklaşacaksınız?
Elbette, ancak yönetiminin tartışmalı biçimde kararlar aldığı ve bizim itiraz ettiğimiz isimler üzerinden Nâzım'ı tanıtmaya yönelen bir merkeze destek olmamızın kimi güçlükleri var. Biz yine nerede olursa olsun Nâzım'ın isminin lekesiz ve adına layık bir şekilde yaşatılması için her türlü katkıya hazırız ve kendimizi bu konuda sorumlu hissediyoruz.

Bu bizim Nâzım'a, yoldaşımız Nâzım'a karşı sorumluluğumuz. Daha ötesi değil, o bu memleketin şairi ve dediği gibi, “bu memleket bizim”.