'Tek tek ayrıcalıklı çocuk yetiştirmek çözüm değil, toplumun tüm çocukları için eşitlik lazım'

20 Kasım Dünya Çocuk Hakları iki gün önce çeşitli etkinliklerle kutlandı. 2 milyon çocuk işçinin bulunduğu, 1 milyon çocuğun tarikatlara teslim edildiği Türkiye'de, 2018 yılında en az 62 çocuk işçi çeşitli iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi. Böyle bir tabloda 'Türkiye'de çocuk olmak' gerçeğini Psikiyatrist Deniz Arık Binbay'la konuştuk... Piyasacılık ve gericilik…

Ahmet Çınar

İki gün önce, 20 Kasım'da tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de Dünya Çocuk Hakları Günü çeşitli etkinlikler ve nutuklarla kutlandı. Peki Türkiye gerçekten de "Dünya Çocuk Hakları Günü"nü hakkıyla kutlayabilecek bir sicile sahip mi? 

Piyasacılık ve gericilik kıskacında gelecekleri yok edilen, türlü travmalara uğrayan, yoksulluğa mahkum edilen çocukların ihtiyacı aslında çok net: Eşitlikçi, kamucu, özgürlükçü, aydınlanmacı bir düzen. Türkiye'de böyle bir düzenin esamisi okunmuyor. 

2 milyon çocuk işçinin bulunduğu, 1 milyon çocuğun tarikatlara teslim edildiği Türkiye'de, 2018 yılında en az 62 çocuk işçi çeşitli iş cinayetlerinde yaşamını yitirdi.

İşte böyle bir tabloda 'Türkiye'de çocuk olmak' gerçeğini Psikiyatrist Deniz Arık Binbay'la konuştuk... 

AKP bu yılı ‘Çocuk işçiliğiyle mücadele yılı’ ilan etmişti: Ancak veriler, bu yıl en az 62 çocuk işçinin yaşamını yitirdiğini görüyoruz. Bir psikiyatrist olarak değerlendirmenizi alalım, çocuklar neden çalıştırılmamalı?

Çocuklar zihinsel, fiziksel ve duygusal gelişimlerini tamamlamadıkları için gerçekliği bir erişkin gibi algılamazlar, kolay kandırılabilir, incinebilir, korkabilirler. Dayanıklılıkları azdır. Oyun oynamak, akranlarıyla vakit geçirmek yemek içmek gibi temel ihtiyaçlarındandır. Bu nedenle çocuk işçilerin hem gelişimleri ketlenmiş olur ve ihtiyaçları ihmal edilir, hem de  istismara açıktırlar. Yani hem ihmale hem de istismara uğrarlar. Bu nedenle çift travma söz konusudur. Genelde düşük ücrete ve güvencesiz çalıştırılırlar, tercih edilmelerinin sebebi de budur. Kendilerinden bekleneni yerine getiremeyince sözel, duygusal ve fiziksel şiddete erişkinlere göre daha çok uğrarlar. 

Ancak 12 yaşından sonra örneğin yaz tatilinde kısa süreli ve hafif bir iş yapıp hayatı ve paranın kıymetini öğrenmesi tersine çok kıymetli bir deneyim olabilir. Tabii ki bu, sömürüye dayanan tam gün işçilikten çok farklı.

'KAPİTALİST ÜRETİM İLİŞKİLERİ DEĞİŞMEDEN ÇOCUKLARA DA RAHAT YOK'

Bunca bilimsel, psikolojik, pedagojik gerçeğe rağmen çocuklar neden çalıştırılıyor? Türkiye'de de dünyada da çocuklar ucuz işgücü olarak görülmekte. Göstermelik yasalar, düzenlemeler var, kampanyalar yapılıyor ama bu sorun aşılamıyor... Kapitalist üretim ilişkilerini, piyasacı anlayışı aşmadan, çocuklara rahat var mı?

(Gülüyor) Sorunun yanıtı içinde gizli aslında. Üretilecek malı daha ucuza mal etmenin ve bu yolla kârı artırmanın en kolay yolu işçi ücretlerini azaltmak. Bu nedenle ilk göz dikilen yer orası oluyor. Çocukların yukarıda saydığım gelişimsel ve psikolojik özellikleri nedeniyle kendi haklarını savunamaz durumda olması maalesef çok acımasız olsa da patronlar için bir avantaj. 

Bu nedenle evet, kapitalist üretim ilişkileri değişmeden çocuklara da, kadınlara da, tüm işçilere de rahat yok.

'SON 10 YILDA ÇOCUKLARA CİNSEL İSTİSMAR BEŞ KAT ARTTI'

Çocukların çalıştırılmadığı noktalarda da, çocukların başı yine dertten kurtulamıyor. Bu kez de cinsel istismara maruz kalıyorlar. Özellikle tarikat ve cemaatlerin yurtlarında çok sık karşılaşılıyor. Piyasacılık ve dinci gericilik ikilisi, çocukların başının belası diyebilir miyiz? Bu konudaki değerlendirmeleriniz...

Dinci gericilik de var olan piyasacı düzenin devamı için kullanılan bir araç. Sorgulamayan, duygularını bastıran, mutluluğu bu dünyada aramayan yani eşitsizliğe, sömürüye, yokluğa, mutsuzluğa razı olan nesiller yetiştirmek istiyor piyasa, kendi çıkarlarına uygun şekilde. Bu da dinin erken yaşlardan itibaren çocukların eğitimi de dahil hayatın her alanına girmesiyle mümkün oluyor. 

Bu konularda çok yazılar yazdık, toplantılar yaptık. Zorunlu din derslerine karşı dava açma haklarını hatırlatmak ve mücadeleyi yükseltmek için ebeveynlerle toplantılar yaptık. Kısaca yine belirteyim din, duyguların bir yüce varlığın isteği doğrultusunda bastırılması ve öbür dünya ödülünün hayali yolu ile insanları iyiliğe doğruluğa ve dediğim gibi bu dünyada "uslu" olmaya ikna etmeye çalışır. Fakat cinsel dürtüler ve olumsuz duygular ne kadar bastırılırsa, kendince uygun ortamı bulduğunda o kadar patlar. Karşı koyamayacak, güçsüz gruplar en çok travmaya maruz kalır ne yazık ki. Çocukların koşulsuz ve kontrolsüz teslimiyeti de bu maruziyete tam da zemin hazırlar. 

Son 10 yılda çocukluk çağında cinsel istismarlar beş kat arttı. Zaten çok sıktı, şimdi çok ciddi bir ruh sağlığı sorunu olarak toplumumuzu tehdit ediyor.

'TEK TEK AYRICALIKLI ÇOCUKLAR YETİŞTİRMEK ÇÖZÜM DEĞİL, TOPLUMUN TÜM ÇOCUKLARI İÇİN EŞİTLİK LAZIM'

Çocuk işçiliğe ve türlü çeşitli istismarlara maruz kalan çocukların, ileride sağlıklı bireyler, yurttaşlar olabilme şansı azalıyor mu? Çocukluktaki travmalar, aslında bireysel sorun değil, yarının toplumunun yaşayacağı toplumsal travmalar olarak değerlendirilebilir mi?

Tüm istismarlar, özellikle sık ve uzun süreli ise kişilikte derin izler bırakır. Bu travmalarla başa çıkabilmek için çocuk o sırada işe yarar gibi görünen ve kendini korumasına yardım eden ama daha sonradan yaşamında ayağına bağ olan bazı savunma mekanizmaları geliştirir. Örneğin sanki o olayı yaşayan kişi kendisi değilmiş gibi yapar, buna çözülme deriz, ilerde unutkanlıklar ve hafızada boşluklar şeklinde kendini gösterebilir. İlişki kurmaları zorlaşabilir. Kendisini ve yakın ilişkide olduğu kişileri algılayışı kalıcı olarak değişebilir. Sürekli kendini suçlayan ve cezalandıran birine dönüşebilir örneğin. Ya da en ufak bir sözü, eleştiriyi saldırı gibi algılayan bu nedenle de aşırı sinirli gibi görünen birine dönüşebilir. Örnekler çeşitlendirilebilir. Asıl olan bir çocuğun erişkin olma yolunda tıpkı bir heykelin hamurunun yoğurulması gibi şekillendiği yıllarda alacağı her tür sert darbenin, şekillenme süreci bittikten sonra kalıcı izler bırakacağını bilmemizdir. Bu nedenle korkuya, baskıya, zora, kötü muameleye, gelişimlerini engelleyecek her tür olumsuzluğa karşı tüm çocuklarımızı korumalıyız. Sağlık, barınma, beslenme koşullarının bile yetersiz olduğu bir ortamda büyüyen çocukların, hangi haklarından bahsedebilir ki? En temel haklar bunlar. Üstelik bu kadar uçurumu ve eşitsizliği görerek büyüyen çocukların öfkeli, yıkıcı olmaması mümkün mü? Eşitsizlik tüm toplum için zehirlidir. Bu nedenle tek tek ayrıcalıklı çocuklar yetiştirmek değil, toplumun tüm çocuklarının eşit haklara sahip olduğu bir dünya kurmak için çabalıyoruz.