Söyleşi: Reklamcılık bildiğiniz gibi değil

'Reklamcılar diğer sektörlere göre çok daha rahat çalışma ortamlarına sahip gibi görünüyorlar. Eğlenceli vakit geçirildiği düşünülüyor. Ancak dışarıdan sömürünün en çok olduğu alan olduğu görülemiyor.'

Konuyla uyumlu, “kısa ve çarpıcı” bir giriş yapalım. Yaldızı bol, yaratıcılığı yüksek ve keyifli bir iş olarak bilinen reklamcılığın çalışanlarından birisiyle görüştük.

Reklamcılar ne iş yapar?

Reklamcılar şirketlere daha çok para kazandırırlar. Aslında reklamcılar olarak yaratıcılığımızı ve becerimizi kullanarak üretilen ürünlerin daha fazla satılmasını sağlıyoruz. Bunun için televizyon, gazete, radyo ve sosyal medya gibi mecraları kullanıyoruz.

Reklamcıların çalışma koşulları nasıl?

Koşullar tabii ki çok zorlayıcı. Fazla mesainin oldukça normal karşılandığı, mesai ücretlerinin ödenmemesinin meşrulaştığı, ücretlerin çok düşük olduğu bunun karşısında beklenen performansın yüksek olduğu bir ortam var. Kapitalizmin ne kadar vahşileşebileceğini en net biçimde reklam sektöründe görüyoruz.

Sigorta primlerinin eksik yatırılması, deneme süresinde hiç yatırılmaması ve yine deneme süresinde maaşın bir kısmının ödenmesi ayrı bir sorun başlığı.

Yapılan fazla mesai karşılığında patronun ve markanın memnuniyetini karşılayamıyoruz.

Ancak gece geç saatlere kadar çalıştığımızda bırakın mesai ücretini eve dönecek taksi parası bile alamıyoruz.

Yaptığımız iş üzerinden ajans sahibi komisyonlarla cebini doldururken bizim de happy hour aldatmacalarıyla gözümüzü dolduruyor.

Uzun mesailer hafta sonuna kadar uzuyor. Özellikle sosyal medya çalışanları olarak hafta sonları bile marka hesaplarını kontrol etmek zorunda kalıyoruz.

Olası bir kriz veya girilen posta olumsuz bir yorum girilmesi durumunda çalışan bütün hafta sonunu bu işe ayırmak zorunda kalabiliyor.

Yaptığınız işin geçer akçesi gerçekten yaratıcılık mı? Belirli kalıplara/modalara (popüler olanlara) uymanız mı isteniyor, yoksa yaratıcı olmanız mı?

Aynı anda sorumlu olduğumuz çok sayıda marka oluyor. Bahsettiğim uzun mesailer ve ağır çalışma koşulları altında olmamıza rağmen ajanslar ve markalar çığır açan fikirler bekliyorlar.

Zor şartlar altında yaptığımız fikirlere ise bir sürü revizyon getirip sıradanlaştırmaları ise ayrı bir konu başlığı.

Markalar zaten belli değer ve kalıpların dışına çıkmamızı istemiyorlar. Yaptığımız işe saygı duymadan revizyon veriyorlar.

Reklamı yapılacak markayı sahiplenmemiz, onun bir temsilcisi ve savunucusu olmamız bekleniyor. İnsanlığın değerleri büyük şirketlerin kendi menfaatleri için kullanılıyor. Güven, birliktelik, aşk, sevgi, dostluk gibi kavramları şirketlerin kirli yüzünü örtmek için kullanıyorlar.

Örneğin bankalara kredi borçlanmasına teşvik eden, bankaya güven sağlayacak bir reklam yazıyoruz. İnsanları buna nasıl çekeceğimizi düşünürken kredi borcundan dolayı intihar eden birini okuyabiliyoruz. Bu gibi durumlar psikolojimizi fazlasıyla bozuyor.

İnsanlığın değerlerini kullandıkları gibi çoğu zaman da hiçe sayıyorlar. Örneğin kadının aşağılanmasını reklamlarda görüyorsunuzdur. Bir de bunu yapmak gerektiğini düşünün.

Reklam ajanslarında iş bulmak çok zor, çalışma koşulları kötü, ama pek çok kişi de bu sektörde çalışmak istiyor. Bu sektörün çekiciliği nereden geliyor?

Ajanslarda iş bulmak çok zor ve daha da zorlaşıyor. Özellikle stajyer adı altında sömürülen yeni mezunlar ve üniversite öğrencileri çok düşük maaşlarla birçok hakkı verilmeyerek çalıştırılıyor.

Reklamcılar diğer sektörlere göre çok daha rahat çalışma ortamlarına sahip gibi görünüyorlar. Eğlenceli vakit geçirildiği düşünülüyor. Ancak dışarıdan sömürünün en çok olduğu alan olduğu görülemiyor.

Ayrıca yaratıcılığın olduğu düşünülüyor ve dışarıdan bakıldığında diğer işlere göre daha nitelikli bir işimiz olduğu düşünülüyor. Oysa markalar ve ajanslar buna aslında hiç zemin oluşturmuyor.

İş bulmadaki zorluklarımızdan biri ajans patronlarının örgütlü birliği. Patronların sıkı ilişkileri var. İşten çıkarıldığımızda başka iş bulamayalım diye diğer patrona kötülemekten, önümüze çıkmaktan çekinmiyorlar. Hatta bununla tehdit de ediliyoruz.

Peki bu konuda ne yapıyorsun? Ya da ne yapmalı?

Sektörün yarattığı olumsuz kötü çalışma koşullarından muzdarip çalışanlar, emeklerinin karşılığında patronların cebine giren milyon dolarların yarattığı çelişkinin farkında.

Markaların en çok önem verdiği alanlardan biri olan reklamlar için ayırdığı yüksek bütçeler kasalarından taşıp, patronların lüks arabalarına, evlerine akarken çalışanlar sigorta primlerinin derdine düşüyor.

Düzenle sıkı bağlar içinde olan ajans patronları özellikle AKP hükümetine rant sağlayan projelerin en hevesli mimarları oluyor.

Reklam sektöründe zamanları, emekleri sömürülen aydınlık reklam emekçileri sınıf çelişkisini daha fazla hissettiği bu alanlarda mücadele ediyor.

Geçtiğimiz aylarda Callaback reklam ajansı çalışanlarının patronlarına ve ağır çalışma koşullarına karşı verdikleri mücadele bunun en somut örneklerinden biridir.

Bu çelişkinin farkında olan, düzenle ve patron sınıfı ile kavgalı olan, AKP düzeninin gerciliğine sığmayan reklam emekçileri ile omuz omuza yürüyoruz. Ve bu değerlere sahip çıkan reklamcıları bizimle birlikte yürümeye çağırıyoruz ve bu çağrımıza da yanıt alıyoruz.