soL’un izlenimleri: Cerablus-Karkamış trajedisi

Cerablus-Karkamış... Sınırların anlamsızlaştığı iki yakanın insanları en kısa tabirle bir yokluğa hapsedilmiş durumda. Bir taraf, kaybettikleri işleri nedeniyle gittikçe kötüleşen şartlar altında; öteki taraf toprak ağalarının sunduğu kölelikle karşı karşıya.

Selin Asker

Cerablus’a dönük askeri operasyonlar, bölgedeki vekalet savaşı, emperyalizmin güncellediği pozisyonlar... Suriye süreci her gün yeni bir şekil alıyor. Ancak bölge halkının yakıcı sorunları bu “büyük” siyaset içerisinde gündem bile olmazken insanlık dışı koşullar bir kez daha yüzümüze çarpıyor. 

Karkamış... Cerablus’la burun buruna ve tüm sürece birebir tanık durumda. Kapitalist üretim ilişkileri her yerde olduğu gibi burada da karşımıza çıkmakta. Söz konusu savaşın şatafatlı gündemlerinin yanında sönük kalan bu ilişki biçimleri, aslında hem savaşın hem de onca insan hayatının “görünmez” belirleyeni. 

Karkamış sokaklarında dükkanların birçoğu kepenk indirmiş durumda. Cerablus’a askeri sevkiyat araçları, sınırdan gelip geçen ambulanslar, sınır kapısında her gün toplanan insanlar, öte yandan sınıra dikilen duvarlar ve kazılan hendekler, sürekli bir akış ve ciddi bir keşmekeş söz konusu...

Ayrıca düşen havan mermilerine maruz kalan, sınırın hemen yanındaki okul kapatıldığında bir yıl boyunca çocuklarıyla kilometrelerce yol tepen, tankların gölgesinde, çatışmaların sesinde bir “olağan” yaşama mecbur bırakılan bölge halkı, ekonomik bir infialle karşı karşıya...

'SINIR AÇILSIN'

Şöyle ki, Suriye emperyalist projelere kurban edilmeden önce Cerablus’la sınır ticareti bölge halkının en büyük geçim kaynağıydı. Gaziantep merkeze yaklaşık 1,5 saatlik uzaklıkta olan Karkamış’ta neredeyse tüm ihtiyaçlar Cerablus’tan karşılanıyordu.

Ancak Cerablus’la sınırın kapanması tüm bu gelir kaynağının da sona ermesine neden oldu. Böylece bölge halkı esnaflık işlerine ya da bölgedeki geleneksel üretim olan tarıma yönelmek zorunda kaldı.

Bölgenin emekçi çoğunluğunu oluşturan insanlar, bugün tarlalarda gündelik 50 liraya çalışır durumda. Ancak bu “iyimser” bir rakam. Bu rakamın çokça altına düşüldüğü örnekler mevcut. 

Doğasında olan bu sınıfsal dengesizlik şu an en yakıcı sorun Karkamış halkı için. Konuştuğumuz neredeyse her Karkamışlı, ilk olarak sınırın bir an önce açılmasını ve sınır ticaretinin yeniden yapılmasını istediğini söylüyor. 

ASKERLER MAYIN DÖŞEYEN IŞİD’İ SEYRETTİ

Evet, belki “üçüncü dünya savaşı çıkacak” diye dünya kamuoyunun yorumladığı bu yerde yaşayan bir avuç insanın hayati derdi, ekonomik geçim...

Elbette, IŞİD’le burun buruna yaşadıkları günlere ait “anılar” da mevcut. IŞİD’lilerin tepelere çıkıp kendilerine hareket çektiği, öldürdüğü insanların cesetlerini Karkamış tarafına attığı gibi kötü hikayeler anlatılıyor. Ancak cümlenin sonu bir şekilde ekonomik geçim kaynaklarına geliyor. 

Konu, ÖSO ve IŞİD’e gelmişken her iki yapının da bölge halkı için farksız olduğunu söylemek mümkün. Cerablus operasyonu için ise “IŞİD’lilerin sınırdan geçişine göz yumdular şimdi de IŞİD’i kovuyorlar” şeklinde genel bir yorum hakim. 

Hatta IŞİD’liler dozerlerle sınırı kazıp mayın döşerken askerlerin yanına gidip, “Neden vurmuyorsunuz bunları” diye sorduklarında “Cinayete girer” yanıtı aldıklarını da belirtiyorlar. 

‘ÖSO DA IŞİD DE AYNI’           

Peki, ÖSO bölge halkı için IŞİD’den neden farksız? Buna aldığımız yanıt ise, onların cihatçı yapılar oldukları ancak kendilerinin yıllarca “kardeşçe” yaşadığı, dindar dinsiz diye kimseyi ayırmadıkları, bu nedenle her iki kesime de uzak mesafede oldukları yönünde olduğunu belirtelim. 

Cerabluslular Karkamış’a geldiğinde ise istisnalar dışında ciddi bir sorun yaşamadıklarını, onlarla zaten yıllardır iç içe olduklarını da ekliyorlar. 

CERABLUS         

Evet, Cerabluslular... Evlerini, yurtlarını terk edip Karkamış’a sığınan, kimisi kamplarda insanlık dışı koşullarda kalan ya da tarlalarda gündelik 50 liraya çalışarak yükselen ev kiralarını yetiştirmeye çalışan ve bugün sınır kapısından yüklerini alıp yurtlarına geri alınanlar... 

AKP medyasının “gündelik hayata geri döndüler” diye propaganda yaptığı ancak vatanlarında insanlık dışı bir hayata mecbur bırakılanlar...

KÖLELİK KOŞULLARI

Karkamış’ta zeytin ve fıstık tarlalarında 50 liraya çalışan Cerabluslular yurtlarına döndüğünde tarlalarda gündelik 4,5 liraya çalışıyor. 4,5 lira! Belli ki Cerablus'un toprak ağaları için işler tıkır tıkır. Halk bunu ise bölgede Şam yönetiminin yokluğuna bağlıyor, elbette o dönemdeki emek koşullarına eleştiriler mevcut ancak “Esad varken tarlada çalışan işçinin hakkı gözetilirdi” vurgusu yapılıyor.

Cerablus gibi “sahipsiz” bırakılan bir bölgenin patronların iştahını kabarttığı anlaşılıyor. Bu ağababaların Muhammed Habeş'in Cerablus Meclis Başkanı olduğu 18 kişilik bir “yürütme kurulu” içerisinde de yer aldığı biliniyor. Türkiye’nin işbirliği içerisinde olduğu bu yapının, varını yoğunu yitiren Cerablusluların etine, kemiğine dek sömürülmesine göz yumduğu, bunun bir öznesi olduğu görülüyor.

TÜRKİYE-TOPRAK AĞALARI İLİŞKİSİ

Ne var ki, sırf yurtlarına dönmek uğruna tarlalarda günde 4,5 liraya çalışmak zorunda kalan halk, her gün sınır kapısında. Orada başka “alternatif” sorusunun ise Türkiye’nin sadaka diye dağıttığı yemeklerle karın doyurmak dışında bir cevabı bulunmuyor. Türkiye’nin ağababalarıyla kârlı ilişkisi de burada karşımıza çıkıyor. 

Meydanı boş bulan toprak ağalarının açlığa sürüklediği halk, Cerablus’ta Türkiye’ye muhtaç duruma bırakılıyor. Bu elbette bir politika. Öyle ki, Türkiye’ye dönmek isteyenlere izin verilmediğini öğreniyoruz. Yani, Cerablus’a geçen Suriyeliler bir daha Türkiye’ye alınmıyor, şimdilik. Bu da Türkiye’nin operasyonu “başarılı” sunmak adına bir halkı zorla yerleşik hayata dahil etme girişiminin sonucu olarak görülüyor.

YİNE İHH

Öte yandan “Sadaka gibi yemek dağıtmak” demişken İHH’yı anmamak olmaz. Çünkü bölgede AFAD ve Kızılay’dan sonra hemen karşımıza çıkan İHH oluyor. İHH’nın Karkamış’ta ofisi bulunduğu gibi her gün Cerablus’ta yemek dağıtma görevini İHH’nın üstlendiği görülüyor. Suriye’ye gönderdiği “yardımlar” ile dolu bir sicile sahip İHH’ya Cerablus’ta da faaliyet alanı yaratıldığı görülüyor.

Cerablus da Karkamış da elbette ki zincirleme bir sürecin parçası. Türkiye’de merdiven altı hayatlara itilmek, çocuk işçiliğe maruz bırakılmak, umut yolculuklarında yok olmak dışında onca insana sunulan, vatanlarına “kurtarıcı” gibi gelenlerin lütfettiği kölelik... Bunu değiştirmek elbette halkların elinde.

Fotoğraflar: Selin Asker