Mavi Marmara davası düştü: AKP neden Mavi Marmara'dan vazgeçti?

Türkiye'nin İsrail'le anlaşması, Mavi Marmara davasının resmi olarak kapatılmasını getirdi. "Mavi Marmara'nın hesabını soracağız" diyen AKP, davadan el çabukluğuyla kurtuldu, İsrail askeri hakkındaki yakalama ve kırmızı bültenlerin geri alınmasına karar verildi.

Selin Asker

İsrail'in 6 yıl önce Gazze'ye yardım götürmek amacıyla yola çıkan Mavi Marmara gemisini durdurarak 10 yurttaşı öldürdüğü saldırıyla ilgili Türkiye geri adım attı.

Erdoğan'ın "One minute" şovuna da konu olan Mavi Marmara saldırısıyla ilgili açılan dava İsrail'le yapılan anlaşma sonucu düşürüldü. Böylece, AKP'lilerin yıllardır "hesabını soracağız" propagandası yaptığı, ölenlerin ailelerine umut aşılandığı bir saldırı İsrail'in yanına kâr kaldı.

Peki, AKP'nin davadan vazgeçmesini sağlayan anlaşma nasıl yapıldı ve anlaşmada neler yer alıyor?

MAVİ MARMARA'YI NEDEN SATTILAR?

AKP'nin İsrail'le söz konusu anlaşmaya niyetlenmesi Rus uçağının düşürüldüğü sürece denk geliyor. Rusya'yla kriz sürecine giren ve ittifak arayışlarına yönelen AKP, uçağın düşürülmesi olayından kısa süre sonra İsrail'le anlaşma trafiği yürütüyor. Anlaşmanın ilk emareleri 17 Aralık 2015'te yani uçağın düşürülmesinden yaklaşık 1 ay sonra ortaya çıkıyor.

İsrail medyası, Türkiye Dışişleri Bakanı Feridun Sinirlioğlu ve Ulusal Güvenlik Danışmanı Yossi Kohen'in Zürih'te görüştüğünü duyuruyor. Görüşmede, elbette öne çıkan doğalgaz sahalarında işbirliği oluyor. İsrail'in çıkardığı doğalgazın Türkiye üzerinden Avrupa'ya ihraç edilmesi gündeme geliyor. Nihai amacın doğalgaz pazarlığı olduğu görüşmede, Mavi Marmara'da ölenler için milyon dolarlık bir "kan parası" öneriliyor. Halbuki, Gazze'deki abluka kalkmadan İsrail'le anlaşmayacağı propagandasını yutturan AKP, doğalgaz ticareti ve "kan parası" gündeme gelince bir anda Gazze'yi de unutuyor!

Evet, beklenildiği gibi oluyor. Bu görüşmeden birkaç ay sonra, Haziran ayında Türkiye'yle İsrail'in anlaşmaya vardığı duyuruluyor. Mutabakata varılan anlaşma gereği, Türkiye Gazze'deki ablukanın kaldırılması talebinden vazgeçiyor. Bu önemli. Türkiye'nin Gazze'den "vazgeçmemiş" gibi görünmesi için de "Türk yardımları İsrail denetiminden geçtikten sonra Aşdod limanı üzerinden Gazze’ye ulaştırılacak" maddesi ekleniyor. Halbuki, İsrail'in izni ile Gazze'ye sınır kapılarından malzeme ve yardım sokmak zaten serbest. Yani, ortada Türkiye kamuoyuna dönük ciddi bir kandırmaca söz konusu. 

Bir diğer önemli madde ise, bugün davası düşürülmek istenen Mavi Marmara oluyor. İsrail'in Mavi Marmara ailelerine 21 milyon dolar "kan parası" ödemesi karşılığı Türk mahkemelerinde Mavi Marmara olayına karışmış olan İsrailli yetkililere karşı açılmış tüm yasal süreçlerin sona erdirilmesi kararı alınıyor. Tüm bunlar ne karşılığında? Türkiye'nin İsrail’den doğalgaz satın alıp Avrupa pazarlarına satması... Bu da anlaşma maddelerinde haliyle yer alıyor.

Burada bir parantez açalım. Evet, Rusya'nın uçağı düşürülmesi sonrası yapılan bir anlaşma ancak Rusya bu anlaşmanın dışında da kalmadı. Anlaşmanın gündemde olduğu tarihlerde, Nisan ayında Netanyahu ve Putin arasında görüşmeler gerçekleşti. İsrail'in Akdeniz'deki kıyı gazını emniyete alma hususunda bir İsrail-Türkiye-Rusya işbirliğinin söz konusu olduğunu da belirtelim. 

SADECE DOĞALGAZ MI?

Şimdi, AKP'nin doğalgaz tüccarlığı için Mavi Marmara'dan vazgeçtiğini söyleyebiliriz, görünen olarak böyle. Peki, bunun yanında Türkiye'nin İran'a karşı İsrail'le işbirliği amacıyla anlaşmayı yaptığını söylesek? İran'ın Lübnan ve Suriye'de artan varlığına karşı güç birliği sağlandığını belirtsek? Görüşmelere Suudi Arabistan'ın aracı olduğu ve Türkiye'nin Mısır'la da arasını düzelterek Ortadoğu'da bir "Sünni ülkeler+İsrail" ekseni oluşturulmak istendiğini ifade etsek? Neden mi? Mavi Marmara başlığından uzaklaşmadan şöyle kısaca göz atalım...

Öncelikle anlaşmanın bir protokolden öte askeri-istihbari bir amaç içerdiğini söyleyelim. Yemen'deki Husilere karşı oluşturduğu koalisyonla saldırılarını sürdüren Suudi Arabistan, İran'ın Yemen'e uzanan desteğinden rahatsız. Bu hattı kesmek için "Sünni hat" kurma amacı taşıdığı ortada. Bunun gereği, bir süre sonra Erdoğan ve Sisi arasında yapılacak bir anlaşma da dile getirilenler arasında. Bu anlaşmayla Türkiye-İsrail-Mısır arasında İran'a karşı istihbari paylaşım olacağı da belirtiliyor. Bu noktaya varmak için İsrail'le yapılan anlaşmanın iyi bir aşama olduğu belirtiliyor. Elbette, henüz böyle bir açık işbirliği görünürde değil. Ancak çok da uzak görünmüyor.

Öyle ki, Türkiye'nin Hamas kadrolarını ağırlarken İsrail'le yaptığı anlaşmada "Türkiye, ülkelerini Hamas’ın ülkelerini İsrail aleyhindeki eylemleri için bir üs olarak kullanmasını engelleyecek" maddesini kabul ettiği bir eşiğe geldiği de ortada. Mısır'da yargılanan İhvan üyeleri için yapılan "Rabia" propagandaları da sona ermiş durumda. Mayıs ayında İHH Başkanı Bülent Yıldırım'ın da bulunduğu 40 bin kişiye Türkiye'ye giriş yasağı getirildiğini de hatırlatalım. Tepkiler üzerine Yıldırım'ın yasağı kaldırıldı ancak diğerleri hakkında yasak halen sürüyor.

İHH NE YAPIYOR?

"Mavi Marmara'nın hesabını soracağız" propagandalarından Ortadoğu'da İsrail'in, Suudi Arabistan'ın, Mısır'ın olduğu bir denklem içerisinde yer almaya girişen, doğalgaz yoluyla uçuk paralar elde etme amacını hayata geçiren bir AKP tablosu var karşımızda. Bir yandan da yıllardır süren ve pek yol katedilemeyen bir dava. Dönemin İsrail Genelkurmay Başkanı'ndan Deniz Kuvvetleri Komutanı'na, İstihbarat Başkanı'ndan Hava Kuvvetleri Komutanı'na dek ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istendiği Mavi Marmara davası hiç açılmamış gibi kapatılmak üzere.

Mavi Marmara'da yakınlarını kaybeden aileler ve İHH, sürecin en başından bu yana, davada yargılananların cezalandırılması yönündeki taleplerini dile getiriyor. AKP'yle ve Erdoğan'la dönem dönem gerildikleri de doğru. Erdoğan'ın İsrail'le yapılan anlaşmaya tepkiler üzerine İHH'ya Mavi Marmara için "Bizden izin mi aldınız" diye çıkışması yankı uyandırmıştı. Gerçi aynı Erdoğan 2014'te de "Mavi Marmara'ya izni biz verdik" demişti ama neyse... Erdoğan'ın bu çıkışına İHH camiasından tepkiler yükseldi, daha çok kırıcı bulduklarını dile getirmişlerdi.

Ne oldu sonra? Hiçbir şey. Erdoğan'ın geri adım atmaması karşısında bir iki yükselen ses dışında genel olarak sürdürülebilir bir tepki söz konusu olmadı. AKP'yle köprüleri atmak istemedikleri ortada. Neticede en son TSK'nın girdiği Cerablus'ta bile İHH'nın çadır açıp yemek dağıttığını gördük. Erdoğan'la bozuşan bir İHH'nın faaliyet sürdürmesi mümkün olamayacağı için bu çıkışı sineye çektiklerini tahmin etmek zor olmasa gerek.

Bugün görülen Mavi Marmara Davası'nda da savcılığın davayı kapatma önerisine karşı mağdur avukatları itiraz etti, mahkeme de bu itirazları reddetti. Olması gerektiği gibi... İsrail'le anlaşma yapıldığı için davanın kapatıldığını bilen İHH'nın tek yaptığı şey olmayan hukuk üzerinden, hukuki bir itiraz yapmak. Neticede, siyasi bir anlaşmanın hukuka nasıl sirayet ettiği apaçık ortadayken hukuki bir cevap aramak ancak AKP'yle arayı iyi tutmak isteyen İHH'ya uygun bir tepki olsa gerek. 

İSRAİL'LE İLİŞKİLER HEP DEVAM ETTİ 

Mavi Marmara davasının kapatılmasıyla İsrail'le anlaşmanın bir maddesi yerine getirilmiş olacak. Peki, anlaşmadan önce Türkiye'nin İsrail'le hiçbir ilişkisi yok muydu? Elbette vardı. Hatta Türkiye'nin bu dönem İsrail'le ticareti iki katına çıkardığı da verilerde mevcut.

Yani, bu anlaşma AKP için miladi değil. Mavi Marmara saldırısından sonra da "One minute" şovundan sonra da Türkiye'nin İsrail'le anlaşmaları asgari düzeyde de olsa devam etti. Kameralar önünde birbirlerine posta koyan ancak kapalı kapılar ardında ilişkilerini sürdüren iki sermaye devleti, silah ticareti de petrol ticareti de yapmaya devam etti. Bilinen rakamlara göre, askeri ve ekonomik irili ufaklı 60'a yakın anlaşmanın mali tutarı 1 milyar doları aşmış durumda.

2013'te Makine Kimya Endüstrisi Kurumu (MKE) İsrail'den taşınacak 31 bin 500 parça için taşıma ihalesi açtı. SIBAT (İsrail Savunma Bakanlığı Yabancı Savunma Yardım ve İhracat Dairesi) Başkanı General Aiveli, “Türkiye’ye yapılan silah ihracatı hiçbir zaman sıfır olmamıştır” diyerek Türkiye'yle silah tüccarlığına devam ettiklerini itiraf etti.

Konya'daki 3. Ana Jet Üssü'nde İsrail askerlerinin eğitim aldığı da herkesin malumu. Yine, bu anlaşmadan üç yıl önce doğalgaz pazarlığı gündeme gelmiş, 2013 yılında Akdeniz'deki doğalgazın Avrupa'ya taşınması için Türkiye ile İsrail'in milyar dolarlık bir anlaşmanın müzakerelerini yürüttükleri ortaya çıkmıştı.

Sadece silah değil İsrail'e petrol ticaretinde de Türkiye arabuculuk görevi yapıyor. İsrail'in geçtiğimiz yıl Irak Kürdistanı'ndan 19 milyar varil petrol ithal ettiği ortaya çıkmıştı. Irak Kürdistanı'nın petrol ticaretinin üçte birini İsrail'le yaptığı, petrollerin İsrail'e yolculuğunda dağıtım durağının ise Adana'nın Ceyhan limanı olduğu belirlenmişti.

KOCA BİR YALAN

Neticede İsrail'le ilişkilerini hep sermayenin çıkarlarını zarara uğratmayacağı bir eşikte tutan AKP gerçeği var. Dün "one minute" şovları yaparken dahi İsrail'den vazgeçmeyen, Akdeniz'deki doğalgaz rezervlerinden pay kapma yarışına giren ve Suriye'deki vekalet savaşında desteklediği gruplar için uygun pozisyon alan bir iktidar... 

Dün İsrail'e "katil" diye bağırdığı meydanlardan bugün İsrail için Mavi Marmara'ya "Benden izin mi istediniz" diye köpüren bir figür... AKP'nin de Erdoğan'ın da İsrail karşıtlığı koca bir yalan. Hesabı sorulmayan bir Mavi Marmara hikayesi geriye kalan...