İnşaat Mühendisleri Odası'ndan uyarı: 7 milyon konut güvenli olmaktan uzak

17 Ağustos depreminin 18. yıl dönümü nedeniyle açıklama yapan TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi "Ülkemizde 20 milyon yapı bulunmaktadır. Yapı stokunun yarısına yakını, 7 milyonu güvenli olmaktan uzaktır. Yani ya yıkılmalı ve yeniden inşa edilmeli ya da güçlendirilmelidir" ifadelerini kullandı.

TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi 17 Ağustos 1999 depreminin 18. yıl dönümü nedeniyle bir açıklama yaptı.

Açıklamada Türkiye'deki 20 milyon konuttan 7 milyonun "güvenli olmaktan uzak" olduğu ifade edilirken, söz konusu konutların 2 milyonunun İstanbul'da olduğu vurgulandı. 

Deprem Toplanma Alanlarının yapılaşmaya açıldığı belirtilen açıklamada, yerel yönetimlerin insan hayatını değil, rantı önemsediğinden kaynaklandığı vurgulandı. 

Açıklamada "Deprem konusu yapı denetim sisteminden afete hazırlık çalışmalarına, ilgili mevzuattan meslek odalarını devre dışı bırakan değişikliklere, deprem bilincinden güçlendirme çalışmalarına, bilimi ve meslek örgütlerini itibarsızlaştıran yaklaşımdan kendi sorumluluklarını gölgelemek amacıyla her olumsuzluğu kadercilikle açıklayan anlayışa kadar geniş bir yelpazeye sahiptir" ifadelerine yer verildi. 

Açıklamadan öne çıkan başlıklar şu şekilde:

17 Ağustos 1999 depreminin 18. yıl dönümünde, şimdiye kadar defalarca sorduğumuz soruyu yeniden sormak istiyoruz. Ülkemiz ve İstanbul depreme hazır mı? Bu soru başlığı altında başlayacak tartışma, bir bütün olarak ülke tarihini sorgulamak, sorgulamanın odağına 1999 depremlerinden sonraki zaman dilimini almak anlamına gelecektir. Açık ki tartışma, deprem tehlikesi ve deprem önlemleri sınırında kalmayacak, kamuoyunu daha önemli bir sorunun yanıtını aramaya yönlendirecektir.

Soru şudur: İnsan hayatını ne kadar önemsiyoruz, insan hayatına ne kadar değer veriyoruz? Soru, mesleki-teknik bir tartışmayı değil, daha çok ekonomik-siyasal ve sosyal tercihleri gündeme getirecektir...

Ülkemizde 20 milyon yapı bulunmaktadır. Yapı stokunun yarısına yakını, 7 milyonu güvenli olmaktan uzaktır. Yani ya yıkılmalı ve yeniden inşa edilmeli ya da güçlendirilmelidir.

MEVCUT DURUM: BARDAĞIN BOŞ VE DOLU TARAFI

Güvenli olmaktan uzak 7 milyon yapının 2 milyonu İstanbul`da bulunmaktadır. İstanbul Valiliği Proje Koordinasyon Birimi`nden yapılan açıklamada, İstanbul`da kamu binalarının büyük bölümünün depreme karşı güçlendirildiği ya da yıkılıp yeniden yapıldığı, 978 kamu binasının güçlendirildiği, 310`unun yeniden yapıldığı belirtildi...

... 1999 Depremi`nden sonra İBB tarafından 2002 yılında mevcut yapı stoğuna ilişkin güçlendirme ve yenileme çalışmalarının ne şekilde yapılacağına ilişkin tüm taraflarla bir araya gelinerek deprem master planı hazırlanmıştı. Sonrasında 2006 yılında İstanbul Valiliği bünyesinde kurulan İstanbul Proje Koordinasyon Birimi (İPKB) tarafından yürütülen İstanbul Sismik Riskin Azaltılması ve Acil Durum Hazırlık Projesi (İSMEP) kapsamında yapılan açıklamada ise kamu kurumlarına ait binaların 2021 yılına kadar elden geçirileceği, kentsel dönüşüm projelerinin tamamlanma süresi için 20 yıl gerektiği belirtilmektedir. Oysa 2002 yılında hazırlanan Deprem Master Planı o gün uygulanmaya başlansaydı, şu anda 15 yılı tamamlamış ve kentimiz büyük oranda deprem güvenlikli kent haline gelmiş olacaktı. Şimdi sormak istiyorum: Milyonlarca insanın deprem tehdidi altına bulunduğu, olası bir İstanbul depreminde binlerce insanımızı kaybedeceğimiz açıkken, sorunu zamana yayarak çözmeyi düşünmek cinayete davetiye çıkarmak değil midir?

SORUN BELLİDİR, ÇÖZÜM MÜMKÜNDÜR

Deprem bir yer hareketidir. Bilinen ifadeyle bir doğa olayıdır. Afet olarak yaşanmasına neden olan ise sonucudur. Bizler inşaat mühendisleriyiz. İnşaat mühendisliği, her zeminde ve her koşulda güvenli, sağlıklı, nitelikli yapı üretiminin başarılabileceğini uygulamalarla kanıtlayan bir bilimdir. Doğru tasarım, doğru uygulama gerçekleştirildiği ve sağlıklı bir yapı denetim sistemi işletildiği takdirde, doğa olayı olan depremin doğal afete dönüşmesini engellemek mümkündür. Bu sonuç, sadece depremlerde değil, su taşkını, heyelan ve benzeri doğa olayları için de geçerlidir. Mühendislik hizmeti alan yapılar mutlaka ve mutlaka doğal afetlerin etkisini azaltacaktır. Kayıtlarda, Anadolu coğrafyasının gördüğü ilk depremin 526 yılında Antakya`da meydan geldiği yazılıdır.526 Antakya`dan 2011 Van`a depremin yıkıcı etkisi altında kalan coğrafyanın insanları olarak depremin afet olmaktan çıkması için başta kamu yönetimi olmak üzere ilgili bütün kurumlar ve meslek disiplinleri, deprem zararlarının azaltılması, depremin yıkıcı etkisinin aşağı düzeylere çekilmesini sağlayacak önlemler almak sorumluluğu ile karşı karşıyadır...

DEPREM TOPLANMA ALANLARINDAN NE ANLAMAK GEREKİR?

Deprem toplanma alanı olarak belirlenen yerlerin yapılaşmaya açılması, hatta üzerlerine AVM yapılması, bazı güzergâhların otoparka dönüştürülmesi yerel yönetimlerin insan hayatını değil, rantı önemsediğinin göstergesidir. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Deprem ve Doğal Afet Komisyonu raporuna göre, şu an İstanbul`da belirlenen Deprem Toplanma Alanı sayısı 77. Bu alanların toplam genişliği ise 20 hektar kadardır. Olası bir İstanbul depreminde, 18 milyonluk bir kent, 20 hektarlık alana sığdırılmaya çalışılacak ve bunun ismi de, "afete hazırlık" olacak...

SONUÇ OLARAK

Ülkemizde yeterli öğretim elemanı olmaksızın politik nedenlerle sayıları hızla artan mühendislik fakültelerinde kaliteli eğitim yapılamamaktadır. Bunu gidermeye yönelik olarak profesyonel mühendislik yaşamının düzenleyicisi olması gereken meslek odalarının görüşleri dikkate alınmamakta hatta tam tersine yetkileri giderek budanmaktadır. Meslek Odaları; üyelerinin denetlenmesini, sicillerinin tutulmasını, mesleki faaliyetlerini kayıt altına alarak etik ve ahlaka uygun bir hizmet yapmalarını sağlamak çabası içindedir. İlgili bakanlık özerk bir yapıya sahip olan Meslek Odaları üzerinde mali ve idari denetim kurarak vesayet ilişkisini hayata geçirmeye çalışmaktadır. Oysa meslek odası ile üyeler arasındaki bağın koparılması hizmet kalitesinin oldukça düşmesine neden olmaktadır. Deprem konusu yapı denetim sisteminden afete hazırlık çalışmalarına, ilgili mevzuattan meslek odalarını devre dışı bırakan değişikliklere, deprem bilincinden güçlendirme çalışmalarına, bilimi ve meslek örgütlerini itibarsızlaştıran yaklaşımdan kendi sorumluluklarını gölgelemek amacıyla her olumsuzluğu kadercilikle açıklayan anlayışa kadar geniş bir yelpazeye sahiptir. Ancak hiçbir tartışma, 17 Ağustos 1999`da binlerce insanı kaybettiğimiz gerçeğinden daha fazla bir öneme sahip değildir. İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi olarak, 17 Ağustos 1999 depreminin yıl dönümünde bir kez daha tercihimizi insandan, insan hayatının niteliğinin yükseltilmesinden ve kamusal alanın genişletilmesinden yana kullanmaya kararlı olduğumuzu duyururuz.