Barış Derneği’nin kapatılması: Katmerli hukuksuzluk

Kapatılan Barış Derneği’nin yönetim kurulu üyesi olan Ali Rıza Aydın, derneğin kapatılma sürecini ve sonrasında devam eden mücadeleyi soL'a anlattı.

Ali Ufuk Arikan

OHAL yönetimi, KHK’leri kullanarak, hukuksuzluğa, keyfiliğe ve baskıya devam ediyor. 22 Kasım 2016 tarihinde yayımlanan 677 sayılı KHK ile kapatılan dernekler arasında Barış Derneği’nin de olması ulusal ve uluslararası alanda şaşkınlığa ve tepkilere neden oldu; açıklamalar yayımlanıyor, toplantılar düzenleniyor. Bir yandan da hukuksal mücadele sürüyor. Yürütülen hukuk mücadelesini, kapatılan Barış Derneği’nin yönetim kurulu üyesi ve Hukukta Sol Tavır Derneği Başkanı Ali Rıza Aydın’a sorduk.

Önce Barış Derneği’nin kapatılma sürecinden başlayalım isterseniz. Barış Derneği’nin, diğer birçok dernek gibi OHAL KHK’si ile kapatılmasının hukuksal değerlendirmesini nasıl yapabiliriz?

Konuyu, üç başlıkta ele almak gerekiyor. Birincisi, OHAL düzeni ve hukuku; ikincisi, bu düzen ve hukuk içinde dernek kapatma işlemi; üçüncüsü de Barış Derneği ile OHAL’in gerekli kıldığı konular arasında ilişki olup olmadığı. Hukuksal değerlendirme ve mücadele birbirini izleyen bu başlıklar altında gelişiyor.

Birinci başlık yani OHAL düzeni ve hukuku konusu, devlet dahil herkesi ilgilendiriyor. Bu konunun genel bir değerlendirmesini Boyun Eğme Dergisi’nin 5 Ağustos 2016 tarihli 43. sayısında yapmıştık. OHAL düzeniyle hukuk dışı bir dizi uygulamayı hayata geçirmeye niyet eden AKP’nin, Anayasa’nın ve OHAL Yasası’nın kendisine tanımadığı bir yetkiyi geniş ve keyfi olarak kullandığını söylemiştik.

Evet o yazınızda “asıl hukuksuzluğun OHAL KHK’lerini kabullenmek” olduğunu söylemiştiniz.

O tarihte üç OHAL KHK’si çıkarılmıştı. Bugün on iki KHK’ye ulaşıldı. Bu KHK’ler, ne Anayasa’ya uyuyor ne de OHAL Yasası’na. Devletin kurumsal ve mali yapılanmasından çalışma yaşamına, kamu kurumlarından özel kuruluşların kapatılmasına, on binlerce çalışanın işsiz ve mesleksiz bırakılmasına, hak ve özgürlük ihlallerine kadar, AKP’nin aklında olan ve aklına gelen her konu KHK’lere yerleştiriliyor. Torba yasalar yerini torba KHK’lere bıraktı. Anayasa, OHAL KHK’lerinin ancak OHAL süresi ve OHAL’in gerekli kıldığı konuları kapsaması gerektiğini emrettiği halde buna uyulmuyor. Ne yazık ki, TBMM de ne kendi 30 günlük denetim süresini uyguluyor ne de hükümetin hukuksuzluğunu görüyor; KHK’leri görüşüp kabul ediyor. Şu ana kadar beş KHK yasalaştı. Ve ne yazık ki, Anayasa Mahkemesi, OHAL kapsamında olmayan KHK maddelerini denetlemesi gerektiği halde denetlemiyor.

Bu hukuksuzluk içinde ikinci başlığa geçersek, OHAL döneminde Barış Derneği’yle birlikte yüzlerce dernek kapatıldı. Dernekler nasıl kapatılır, OHAL yönetimi dernek kapatabilir mi?

İlkin şu temel bilgileri belirtelim. Mücadelelerle kazanılan hak ve özgürlükler hem bireysel hem de toplumsaldır. Toplumsal hak ve özgürlükler, aynı zamanda toplumsal denetimin de etkin araçlarıdır. Bunların başında da “örgütlenme” gelir. 1982 Anayasası’nda, siyasi partiler, sendikalar, meslek kuruluşları gibi başlıklar altında tanımlanan örgütlenme şekilleriyle birlikte “dernek kurma özgürlüğü” de önemli bir örgütlenme türüdür. Dernekler, yalnızca kuruluş ve çalışmalarıyla değil, kapatılmalarıyla da anayasal güvence altındadır. Aynı güvence İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nde de yer alır.

Derneklerle ilgili anayasal güvencenin içinde, örneğin, “dernek kurmada sınırlama” anayasal ilkelere bağlı olarak yasakoyucuya; örneğin, özgürlük kullanımında uygulanacak şekil, şart ve usuller yine yasakoyucuya bırakılmış iken, kapatılma “hâkim kararı” sözcükleriyle “yargı”ya bırakılmış. Hatta Anayasa, kapatma konusunda gecikmesinde sakıncalı durum varsa, bunu da düzenlemiş ve idareye geçici yetki vermiş. Ancak, idarenin kararının yirmi dört saat içinde görevli yargıcın onayına sunulması koşuluyla. Anayasa, yargıca da kırk sekiz saat içinde karar açıklama süresi vermiş; aksi halde idari kararın kendiliğinden yürürlükten kalkacağını söylemiş. Yalnız, burada şu eklemeyi de yapalım; gecikmede sakınca olan hal, dernek kapatmayı içermiyor, faaliyetten meni içeriyor; geçiciliği içeriyor. Dernek kapatma her durumda yargıç kararıyla…

Yani derneklerin kapatılması konusu doğrudan ve ayrıntılı olarak Anayasa’da mı düzenlenmiş?

Evet, tamı tamına öyle… Buna “anayasanın doğrudan uygulanması” denir. Yürürlükteki Anayasa buna izin veriyor. Diğer deyişle, konuyu, bizim örneğimizde “dernek kapatma” konusunu, anayasakoyucu yasakoyucuya bırakmamış, kendisi, hem de açıkça düzenlemiş. Kanunda bu konuda hüküm yoksa, dernek kapatma işlemi doğrudan Anayasa’ya göre yapılacak. Hüküm varsa bile bu kanun hükmü Anayasa’ya aykırı olmayacak, yapsa yapsa Anayasa’nın yazdığını açacak. Sonuçta, dernekler yargı kararı olmaksızın, ne idari kararla/düzenlemeyle ne de yasayla kapatılabilir. Tabii KHK ile de kapatılamaz.

Peki, OHAL döneminde de mi böyle, yoksa OHAL’e özgü istisna var mı?

OHAL, ilanı, süresi, süre uzatımı ve düzenlemeleriyle Anayasa’da yer alıyor. Burada da doğrudan uygulanacak kurallar var; adı verilerek “Olağanüstü Hal Kanunu” ile düzenlenecek kurallar var; bir de OHAL KHK’leriyle düzenlenecek kurallar var. Ancak, hem OHAL Kanunu hem de OHAL KHK’si; bir, Anayasa’ya ve hukuk devleti ilkelerine aykırı olamayacağı gibi Anayasa’yı değiştiremez; iki, yalnızca OHAL süresince uygulanabilir, OHAL bitiminden sonraki döneme yansıyamaz; üç, yalnızca OHAL’in gerekli kıldığı konuları kapsayabilir, dolaylı da olsa OHAL’in gerekli kıldığı konu dışında kural içeremez. Bugün için OHAL’in gerekli kıldığı konu “15 Temmuz darbe girişimi”dir. OHAL Kanunu ve OHAL KHK’leri ancak bu girişimle ilgili şiddet olayları ve kamu düzeni bozulması alanında kural içerebilir. Bu ilkeler dışına çıkan her kural ve uygulama Anayasa’ya aykırı olur.

Sorunuza konumuz yönünden girersek, OHAL yönetiminde de ne OHAL Kanunuyla ne de OHAL KHK’siyle dernek kapatılabilir. Eğer OHAL’in gerekli kıldığı konuda dernek kapatma gereği doğacaksa, Anayasa gereği bu kapatma ancak yargı kararıyla yapılacak. Bu konuda tek istisna var, o da kapatmayla ilgili değil, faaliyet durdurmayla ilgili. OHAL Kanunu’na göre dernek faaliyetleri, her dernek hakkında ayrı karar almak ve üç ayı geçmemek kaydıyla idare tarafından durdurulabilir. Süre bitince de faaliyet durdurma kendiliğinden ortadan kalkar.

Bugünlerde yaşananlardan, OHAL KHK’leriyle kapatılan Barış Derneği ve daha yüzlerce derneğe yaşatılanlardan çok farklı bir hukuksal durum anlattınız. Bu hukuksal durum içinde OHAL KHK’siyle kapatılan dernekleri nereye yerleştireceğiz?

Haklısınız, bambaşka bir durumla karşı karşıyayız. Sanki iki ayrı ülkede, iki ayrı Anayasa ve hukuk içinde yaşıyor gibiyiz. Barış Derneği ile ilgili hukuk alanında attığımız adımları anlatabilmek ve anlaşılır kılmak bu çelişkiyi vurgulamak önemli. Barış Derneği ile ilgili olarak yaptıklarımız ve yapacaklarımız bu ana sorunla doğrudan bağlantılı, çözüm de bu bağlantıdan çıkacak.

Barış Derneği, 22 Kasım 2016 günü yürürlüğe giren 677 sayılı OHAL KHK’siyle, başka bir işleme gerek kalmaksızın kapatıldı. Bu kapatma kuralı, yukarıda sıraladığımız nedenlerle daha baştan sakat. Çünkü KHK’nin hukuksal değerini doğuracak ve etkileyecek anayasal kurallara uyulmadığı gibi, KHK kuralıyla Anayasa kuralı değiştirilmeye kalkılıyor.

Sakatlığın iki sonucu doğabilir; biri hükümsüzlük, ikincisi de etkisizlik… Dernek kapatan KHK kuralı ağır bir yetki gaspı ile yürürlüğe sokulduğundan hükümsüzdür. Çünkü Anayasa’ya göre dernek kapatmada tek yetkili makam “hâkim kararı” nedeniyle yargıdır. Bir derneğin kapatılması için TBMM’de kanun çıkarılması ya da OHAL gerekçesiyle KHK çıkarılması ağır bir yetki gaspıdır. Böyle bir yetki gaspı ilgili kanunu ya da KHK’yi hükümsüz kılar; o kanun ya da KHK yok sayılır. Dernekler için anlattığımız bu durumu, siyasi partilere de benzetebiliriz. Anayasa’ya göre siyasi parti kapatılmasında yetkili organ Anayasa Mahkemesi’dir. Siyasi partiler, kanun ya da KHK ile kapatılamaz.

OHAL döneminde temel hak ve özgürlüklerin kullanılmasının durumun gerektirdiği ölçüde kısmen veya tamamen durdurulması yetkisi de bir derneğin süresiz kapatılmasının gerekçesi olamaz. Anayasa, hak ve özgürlük durdurmada süresizlikten değil tedbirden söz ediyor ve bu tedbir OHAL süresiyle sınırlı. Kaldı ki bir derneği genel ve soyut gerekçelerle KHK ile kapatmak, o derneği OHAL bağlantılı suçlu ilan etmek anlamına gelir. Anayasa bu konuda OHAL döneminde de yasak getirmiş, suçluluğu mahkeme kararıyla saptanıncaya kadar kimsenin suçlu sayılamayacağını buyurmuştur.

Bunu Barış Derneği yönünden hukuksal ya da siyasi olarak nasıl yorumlamalıyız?

Hukuksal olarak, yetki gaspıyla, hükümsüz bir hukuk belgesi yani KHK ile kapatılma işlemi yapılmıştır. Bunun siyasal karşılığı, “anayasasızlaştırma” yoluyla dernekleri kapatmaktır. Bir benzetme yaparsak, nasıl bir askeri darbe yoluyla, 12 Eylül 1980’de olduğu gibi, genel nitelikli bir anayasasızlaştırma söz konusuysa, bugün de örneğin kapatılan dernekler yönünden yürütme aracılığıyla anayasasızlaştırma söz konusudur.

Tabii sorun, bu hükümsüzlüğün nasıl saptanacağıdır. Bunu aslında her devlet makamı yapabilir.

Çok ilginç, nasıl yapabilir? Örnekleyebilir miyiz?

Şöyle örnekleyelim: Barış Derneği, Dünya Barış Konseyi Üyesi. Birleşmiş Milletler Suriye’de ateşkesi kabul etti. Türkiye ordusu da Suriye sınırları içinde. BM, Dünya Barış Konseyi aracılığıyla bu ateşkesi denetlemek istiyor. İlgili ülkelerin barış örgütlerine de görev düşüyor. Konu Dışişleri Bakanlığı’na iletiliyor. Dışişleri Bakanlığı, KHK hükümsüzlüğünden hareketle Barış Derneği’ne görev verebilir. Tabii hukuksal olarak olanaklı olan bu duruma siyasallık engeldir. AKP’nin bir bakanlığı bunu yapmaz. Bu örneği şöyle de sürdürebiliriz. Aynı konuda BM hakemliğiyle ilgili devletler arasında bir uluslararası anlaşma yapılabilir. Bu anlaşmada ilgili devletlerdeki barış örgütlerine görev verilebilir. Anlaşmayı uygun bulması gereken TBMM, yine hükümsüzlüğe dayanarak bu anlaşmayı onaylayarak Barış Derneği’ni görevli kılabilir.

Bunlar hukuk devletinin konusu. Ama Türkiye koşullarında gerçekleşmesi zor. Hükümsüzlüğü denetleyecek en etkili organ Anayasa Mahkemesi ki o da yukarıda belirtiğimiz gibi düz ve yüzeysel bakışla “OHAL KHK’sini denetlemem” dedi, kendi içtihadını yok sayarak görevden kaçtı.

Biz, bu koşulları görerek farklı bir yöntem izliyoruz Barış Derneği için. Derneğin kapatılması hukuksuzdur, Bu hukuksuzluk ise KHK yoluyla yani hukukla yapılmıştır. Hukuksuzluğu yaratan hukuk hükümsüzdür. Buradan hareketle, Türkiye’deki tüm yargı yollarını devreye sokmak istiyoruz. Bizim Anayasa’da yargı yerlerinin kendiliğinden harekete geçmesi özel durumlar dışında söz konusu değil, dava açmak gerekiyor. İşte bu davaları hem idari yargıda hem adli yargıda açıyoruz. Ayrıca hak ihlali nedeniyle Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru da yaptık.

Bireysel başvuruda iç hukuk yollarını tüketmek gerekmiyor mu? İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi de bu yönde bir karar verdi galiba.

Kural olarak öyle gözükse de “etkili denetim” amacıyla doğrudan başvuru hakkı var. Bir kere başvuru ve dava konuları da davacılar da farklı. İkincisi mahkemeler KHK hükmünü idari işlem olarak tanımlama konusunda çekingen, reddetmeyi tercih ediyor. Üçüncüsü hak ihlali kararıyla birlikte hükümsüzlüğün saptanması olanaklı, Anayasa Mahkemesi bunu yapabilir. Dördüncüsü, dernek kurma özgürlüğü hukuksuz olarak ihlal edilirken, hak arama özgürlüğü de engelleniyor. Mahkemeler hak aramaya engel oluyorsa, bunu da Anayasa Mahkemesi çözecek.

Bu arada 22 Kasım 2016 tarihinden, yani Barış Derneği’nin kapatılmasından bu yana otuz gün geçti. 677 KHK yönünden, yukarıdaki dernek kapatma gerekçelerinden farklı olarak yeni bir hükümsüzlük ortaya çıktı, bütünüyle hükümsüzlük... Diyelim ki, dernek kapatmada yetki gaspı yönünden hükümsüzlüğü saptayacak makam yok. İşte burada devreye, OHAL KHK’lerinin otuz günlük kabul süresi giriyor. Anayasa ve TBMM İçtüzüğü gereği TBMM OHAL KHK’sini kendisine sunulmasından itibaren otuz gün içinde görüşüp kabul etmek zorunda. Barış Derneği’ni kapatan KHK’nin inceleme süresi doldu ve TBMM görüşüp kararını vermedi. Artık 22 Aralık 2016 tarihinden sonra 677 sayılı KHK tümüyle hükümsüz.

Son olarak, OHAL ile Barış Derneği bağlantısına girersek, ne söylenebilir?

OHAL gerekçesi, darbe girişiminden kaynaklanan şiddet ve kamu düzeni bozulması. Barış Derneği hem Tüzüğü hem de faaliyetleri yönünden ne şiddet yanlısı ne de kamu düzenini bozucu faaliyeti var. Tersine savaşa ve şiddete karşı, barış yanlısı. Zaten, OHAL KHK’si de kapatma kuralında Barış Derneği ile birebir bağlantı anlatıp gerekçe, belge ve kanıt sunamıyor. Sonuç olarak, KHK hukuksuz, kapatma siyasal…

Neresinden tutsak elimizde kalıyor. Barış için mücadele eden Barış Derneği, kendi varlığı için mücadele vermek zorunda kaldı. Her iki mücadele de kararlılıkla sürecek…