ÖDP'den 12 Eylül bülteni

12 Eylül darbesi ile hesaplaşma çağrısı yapan ÖDP, konuyla ilgili bir bülten yayımladı. Bültende AKP'nin demokrasi söylemi, Ergenekon davası ile Kürt sorunu gibi başlıkların darbe ile ilişkisine değinildi.

ÖDP, 12 Eylül darbesinin yıldönümü dolayısıyla bugün Ankara, İstanbul, Antalya, Kars ve Samsun'da yapılacak mitingler ile birçok şehirde düzenlenen yürüyüş ve etkinliklere katılım çağrısı yaptı.

Konu ile ilgili bir bülten hazırlayan ÖDP, aradan geçen 29 yılda iktidara gelenlerin darbeden beslenmesi nedeniyle Türkiye’nin darbeyle ve darbecilerle hesaplaşamadığını vurgulayarak, “İşte bu yüzden darbecilerden hesabı ancak halk sorabilir, ancak ÖDP sorabilir” dedi.

"Yapay taraflaşmaların altında darbecilikte ortaklaşıyorlar"
Ana yazıda “Darbe” ve “darbecilik” gibi kavramların son zamanlarda gündemden düşmediğine dikkat çekilerek, “’Darbe planı’ yapanlar yargılanırken, ‘darbe’ yapanlar Anayasa’nın koruması altında tutuluyor” ifadesi kullanıldı. Topluma gelenekçi/yenilikçi, statükocu/değişimci, otoriter/özgürlükçü, devletçi/halkçı, askeri/sivil gibi sahte ikiliklerle yansıtılan mücadelenin taraflarının aslında daha düne kadar aynı tastan beslendiklerine konu darbe hukukuna ve darbecilere sahip çıkmak olunca kolaylıkla yeniden yan yana geldiğine işaret edilerek “Çünkü hepsinin 12 Eylül Darbesiyle göbek bağı bulunmaktadır” denildi.

ÖDP, buna örnek olarak da Turgut Özal ve Tayyip Erdoğan’ı gösterdi: “Dünün ‘sivil siyasetçisi’ Turgut Özal nasıl ki, darbenin olanaklarını liberalizmin kurumsallaştırılmasında araç olarak kullanmışsa, bugünün ‘sivil siyasetçisi’ Tayyip Erdoğan da aynı darbenin olanaklarını muhafazakarlığın kurumsallaştırılmasında araç olarak kullanmaktadır.

"Ergenekon operasyonuyla 'darbe mi demokrasi mi' ikilemi yaratılıyor"
Metinde, Ergenekon soruşturmasına da değinildi: “AKP’nin temsil ettiği liberal muhafazakar iktidar bloku, siyaseti ‘darbe mi demokrasi mi’ ikilemi içerisine boğarak farklı toplumsal çevreleri kendi etrafında toplamaya çalışmaktadır. Bu noktada Ergenekon Operasyonu, sürecin en önemli araçlarından birisi olarak kullanılmaktadır.

“Ergenekon operasyonu kapsamında, kirli ilişkilerin parçası olmuş Veli Küçük gibilerin yargılanması, şimdiye kadar parçası oldukları pisliklerin ortaya dökülmesi kuşkusuz bir olumluluktur. Ancak Ergenekon Operasyonu bundan daha öte anlamlar taşımaktadır. Operasyon süreç içerisinde AKP’nin tesis etmeye çalıştığı yeni sömürü düzeni karşısında olan herkesi itibarsızlaştırmaya, çetelerle, darbelerle ilişkilendirmeye yönelmiştir. Dahası yine aynı süreçte, tarihi boyunca çetelerin, katliamların parçası olmuş dinci gerici çevreleri aklamaya dönen bir bilinç ve tarih saptırması olarak gelişmiştir.

AKP etrafında bir demokrasi cephesi kurmak için sola müdahale ediliyor
Bu sürecin parçası olarak ‘darbecilerle ve çetelerle hesaplaşıyoruz’ adı altında AKP etrafında bir ‘demokrasi cehpesi’ kurulması için, sola yönelik müdahaleler yapılmak istenmektedir. (…) Bu yapılırken derin devlet denilen yapılanma da doğrudan Gülen Cemaati ilişkileri etrafında yeniden düzenlenmekte, her tür baskı yöntemi kullanılarak toplum büyük bir kuşatma altına alınmaktadır. Bugün yürütülen operasyon bu anlamda ülkenin darbeci geleneği ile hesaplaşmak bir yana, doğrudan 12 Eylül rejiminin farklı araçlarla derinleştirilmesi olarak değerlendirilebilir.

"Sürece destek vermeyen solu darbecilikle suçluyorlar"
Bu derin Amerikancı operasyonları yürüten cemaatçi ve liberal çevreler, bu sürece destek vermediği için solu ‘darbecilikle’ suçlamaya, yalancı tanıklarla solun tarihini darbelerle ilişkilendirmeye çalışmaktadırlar. (…) Tüm darbeler emekçi halkın çıkarları için mücadele eden devrimcilere, ilericilere, yurtseverlere yönelik yapılmıştır. Bu nedenle Türkiye’deki devrimci mücadelenin tarihi, darbelere karşı mücadelenin tarihi olmuştur. Bütün bunlar herkesin bildiği bir gerçekken, dün darbeye alkış tutanlar, darbecilerle kol kola girerek ülkeyi bugün bir ağ gibi saran gericiliği örgütleyenler, 12 Eylül’ün hukuki ve siyasi yapısı üzerinden ülkeyi idare edenler “darbe karşıtlığı” adı altında devrimcileri darbeci ilan etmeye çalışıyorlar.

"Gerici faşistler kendilerini aklayamazlar"
“Kenan Evren’i ‘cennetlik ilan eden’ Fethullah Gülen midir darbe karşıtı? ‘Nokta Operasyonu’a alkış tutan Nazlı Ilıcak mıdır darbe karşıtı? Çiller’in baş danışmanı, “devlet için kurşun atan da, kurşun yiyen de şereflidir” nutkunun yazarı Mümtaz’er Türköne midir darbe karşıtı? 12 Eylül düzeninin imkanlarıyla medyada köşe kaparak, solun geçmişine küfredip parlayan liberaller midir darbe karşıtı?

“Evet, bugün cemaatçilerin ve liberallerin tarihi yeniden yazma uğraşları da bu anlatıların bir uzantısı gibidir. Onlar dün ne yaptılarsa bugün de aynısını yapıyorlar. Dün iddianamelere yazılan iftiralar, bugünlerde gazetelere yazılıyor. Dün Çorum’un, Maraş’ın suçunu devrimcilere yıkmaya kalkmışlardı. Öyle ki Sivas katliamını yapanların ‘Yaşasın Devrimci Mücadelemiz’ diye slogan attıklarını bile yazabilen bir ahlaksızlıkla bunu sürdürüyorlar.

“Gerici faşistlerin şimdi kendilerini aklama çabası nafiledir. Bu gerçekleri hafızalardan silmeleri mümkün değildir. Evet bu ülkede darbeciler vardır. Bu ülkedeki darbeciler, “darbe karşıtlığı” adına devrimcilere ve devrimci hareketin geçmişine saldıran Amerikancı demokratlar, cemaatçi liberaller, 12 Eylül hukuku ile yıllardır bu ülkeyi yöneten sağ iktidarlardan başkası değildir."

"12 Eylül, Kürt sorununun terörize edilmesinde önemli rol oynadı"
Bültendeki bir diğer yazıda ise, “12 Eylül Darbesinin en önemli ürünü “Türk İslam Sentezi olmuştur. Darbe sonrası siyasetten kültüre, eğitimden idari yapıya kadar tüm alanlar, bu ideoloji ekseninde biçimlendirilmiştir” denildi ve darbe sonrasında adı yeni yeni duyulmaya başlayan Fethullah Gülen Cemaati’nin darbeyi ve uygulamalarını açıktan desteklediğine dikkat çekildi.

Bir diğer yazıda da, Cumhuriyet tarihi boyunca Kürt Kimliği’ni görmezden gelen resmi ideolojinin sorunu kimi zaman “yabancı kışkırtmasıyla”, kimi zaman “gericilikle”, kimi zaman “aşiretlerle”, kimi zaman “az gelişmişlikle”, kimi zaman “eşkıyalıkla” ve nihayetinde “terör” parantezine alarak adlandırarak çözümsüzlüğe ittiği belirtilerek 12 Eylül Darbesi’nin ise Kürt Sorunu’nun “terörize” edilmesinde önemli bir adım olduğu vurgulandı.