Can Dündar'ın 'Dayanışma'sı kimlerle dayanışıyordu?

Can Dündar, BirGün’deki ilk yazısında “Dayanışma”yı yazdı. Ama AKP karşıtlarının, Gezi direnişçilerinin dayanışmasını değil... Dündar’ın referansı, CIA destekli gerici Polonya sendikası Solidarnosc, yani “Dayanışma” oldu. Sosyalist gazeteye “sosyalizme çakarak” gelene ne denir ki?

Külyutmaz Okur - soL

Aslında bugün, Milliyet gazetesinin sürmanşetindeki “En çok onlar çalışacak” haberini yazacaktım. Sezen Aksu tek konserden 200 bin lira, Hadise gecede 50 bin lira, Bengü gecede 45 bin lira, Ebru Gündeş üç konserden 450 bin lira alacakmış, Milliyet bunu “bayramda en çok onlar çalışacak” diye vermiş. Milyonlarca emekçiyi geçtim, o gazeteyi, Milliyet’i çıkaranların bile bayramlarının olmadığını, daha çok çalışacaklarını anlatacak, lafı şu eskilerde kalan, basın emekçilerinin de bayram yapmasını sağlayan fakat Sabah ve Doğan grubunun kâr hırsına kurban giden “Bayram gazetesi”ne getirecektim.

Getirecektim, öyle yapayım diyordum, ta ki Can Dündar’ın BirGün’deki yazısını görene kadar.

Malum, Can Dündar Milliyet’ten kovuldu. Medyadaki AKP terörünün kurbanlarından biri oldu. Gezi eylemlerinin başından bu yana işten atılan veya istifaya zorlanan 80’den fazla gazeteci gibi...

Bir aylığına BirGün’de yazmak üzere anlaştı. Dün de ilk yazısı yayımlandı.

Şöyle başlıyor yazı:

“1980 yazıydı. Ağustos ayıydı. Polonya’da Gdansk tersanelerinden kovulan gemi işçileri rejime kafa tutup yürüyüşe geçtiğinde hayretler içinde kalmıştık. Ellerindeki pankartta ‘Solidarnosc’ yazıyordu. ‘Dayanışma!’ Bu sözcük, kenetlenmiş elleri çağrıştırıyordu bize rüzgara karşı omuz omuza yürüyenleri birlikten kuvvet üretenleri...”

Pek ‘hoş’ bir geliş sayılmaz
Hayretler içinde kalmak... Benim de ruh halimi özetleyen bu oldu, yazının girişini okuduğumda.

Hayır, “Can Dündar nasıl böyle bir şey yapar” diye şaşırdığımdan değil... Bir sosyalist gazeteye hoşgelme yazısına konu olarak, CIA desteğiyle sosyalizmi yıkan hareketi yazma tercihiydi, beni şaşırtan.


Sonradan Polonya Devlet Başkanı olan Lech Walesa, kafayı antikomünizmle yemiş bir siyaset adamıydı. Öyle ki, 2005’te Avrupa Anayasası referandumunda Fransa halkı “hayır” oyu verince, şöyle demişti: “Fransızlara şunu sormak isterim, kendilerinin komünist olduğu ortaya çıktığına göre, ne halt etmeye bunca zaman Polonyalıları yeniden kapitalizmi kurmak için teşvik ettiler?”

Pek “hoş” bir geliş sayılmaz bu. Aksine, “sosyalist bir gazeteye geliyorum ama sosyalizme çakarak geliyorum” mesajı sayılmalı eni konu.
Solidarnosc... Sosyalizmin kurulmaya çalışıldığı Polonya’da, Lech Walesa’nın liderliğinde sosyalizm karşıtlarının kurduğu sendika...

Daha kurulduğu anda, bunun bir CIA girişimi olduğu biliniyordu. Sovyet gazetesi Literaturnaya Gazeta muhabiri Anatoli Manakov, Dayanışma sendikasının New York’taki irtibat bürosunu araştırmış, 260 Park Avenue’daki ofisin, CIA destekli Amerikan sarı sendikası AFT’ye ait olduğunu ortaya çıkarmıştı.

AFT’nin, yani öğretmenler sendikasının başında, Albert Shanker vardı. Mustafa Kumlu’nun bin beteri diyeyim, siz hesap edin. En çok bilinen sözü, “ancak ilkokul öğrencileri sendika aylığı ödedikleri gün, onların da çıkarlarını savunurum”dur, varın siz düşünün.

CIA kendisi söylüyordu
İşte bu Shanker, Solidarnosc’la bağı ortaya çıkınca, 4 Ekim 1981’de New York Times’ta yazdığı yazıda “Biz CIA’den para almıyoruz ki, Uluslararası Kalkınma Ajansı’ndan (AID) alıyoruz” diyordu.

Sene olmuş 1980, hâlâ insanların, CIA parayı birilerine üzerinde CIA yazan bavullarda veriyor diye düşündüğünü sanıyor. AID, CIA’in paravan örgütüydü. Sendikalar alanındaki asıl paravan örgütse, “Emeğin Özgür Gelişimi için Amerikan Enstitüsü”, kısa adıyla AIFLD’ydi. CIA, bu örgüt üzerinden tüm dünyada antikomünist sendikalara kaynak aktarıyordu.

Daha Solidarnosc falan ortada yokken, 1975 yılında, eski CIA ajanı Philip Agee, “Teşkilatın İçinden” kitabında AIFLD için “AID üzerinden fonlanan, CIA kontrolündeki emek örgütü” diye bahsediyordu.

Bunlar Solidarnosc’un kurulduğu yıl anlaşılanlar... Sonradan CIA desteğinin tüm belgeleri çıktı ortaya, bir “zafer hikayesi” olarak anlatıldı bütün bunlar.

Can Dündar’ın bunları bilmemesine imkan var mı? Elbette yok. Hele hele, yazısında “Kendimize gelip yeniden elele verdiğimizde, yine ‘Dayanışma’ adını verdik kurulan partiye” diyerek ÖDP’ye selam gönderen, solu tanıyan birinin bilmemesine hiç imkan yok.

Bunlardan haberdar mısınız?
Şimdi birileri çıkar, “Ne var para aldıysa, liberalizm diye bişey var” derse, ki der, “az bekleyin” derim.

Velev ki CIA’den para almadı... Velev ki size göre sosyalizmi yıkma mücadelesi çok meşruydu...

“Dayanışma” diye övdüğünüz, “Sonraki 10 yılda, Türkiye’de dayanışma çökerken Polonya’da ‘Dayanışma’yla başlayan isyan, duvarı yıktı” diye kutsadığınız hareketi tanıdığınızdan emin misiniz?

Mesela, sendikanın Gdansk kentindeki tersanelere kimin ismini verdiğini bilir misiniz? Josef Pilsudski, yani Polonya’nın iki dünya savaşı arasındaki faşist diktatörü, tanır mısınız? 1934’te Göbbels’le buluştuktan sonra Yahudilere karşı düzenlediği pogromları duydunuz mu hiç?

Peki, Solidarnosc denilen, Dayanışma denilen sendikanın Yahudi karşıtlığını bilir misiniz? Washington Post gazetesinde, 26 Aralık 1981’de çıkan şu satırlardan haberdar mısınız:

“Dayanışma’nın en büyük şubesi olan Varşova şubesinin yaz kongresinde dağıtılan imzasız bildiriler, karanlık bir biçimde ‘sendikadaki Yahudiler’e işaret ediyordu. Bazı sendika toplantılarında Yahudilerin yeri ve rolü konusunda sorular soruluyordu. Sonunda İkinci Dünya Savaşı öncesi Polonya’ya referansla, bir ‘Gerçek Polonyalılar’ hizbi doğdu.”

Bu CIA beslemesi sarı sendikacıların, dönemin en gerici, en sağcı siyaseti olduğunu fark etmediniz mi? Eşcinsel karşıtı, çocuk tacizi savunucusu, yobazın önde gideni Papa’nın bunlarla samimiyeti de mi gözünüze takılmadı hiç? En azından Walesa ve diğer liderlerinin en çok hayranlık duydukları kişinin ABD’nin “kovboy” başkanı Ronald Reagan olduğunu defaatle açıkladıklarını biliyor olmalısınız, yoksa yanılıyor muyum?

Can Dündar, “bizim cephe”ye güç vermeye gelmiş.

“Dayanışma” demiş.

Kalsın, biz dayanışmayalım.