Gezi'nin piyanistinden boyun eğmeyenlere: İnanın, biz bu ülkeyi güzelleriz!

Daha önce "Boyun Eğmeyenler" ve "Sıradaki" besteleriyle Haziran Direnişi'nin sesi olan piyanist Yiğit Özatalay'la, "Direndikçe" bestesi üzerine soL okurları için bir söyleşi yaptık.

Serdar Nazım Yüce

Haziran Direnişi'nde, direnişin merkezi Taksim Meydanı'nda, arkadaşı Davide Martello'yla birlikte piyano çalan, öncesinde ve sonrasında da yaptığı bir çok besteyle boyun eğmeyenleri birbirine kenetleyen piyanist Yiğit Özatalay'dan oldukça anlamlı bir beste daha geldi. Yiğit Özatalay'ın yeni albüm çalışmasında da yerini alan bestesi "Direndikçe" insanlığa açık çağrı yapıyor: "İnanın, Biz bu ülkeyi güzelleriz!"

Yiğit Özatalay'la "Direndikçe" bestesi üzerine sohbet ettik. Söyleşiyi ve Direndikçe'nin konser kaydını okurlarımızla paylaşıyoruz.

Geçen yıl "Direndikçe" isimli çalışmanızı dinledik ve "İşte bu!" dedik hep birlikte. Size, "Direndikçe" şarkısını besteleten neydi? Hangi amaçla yaptınız Direndikçe'yi?

"Direndikçe", öncelikle bir tiyatro oyunu için bestelendi. Bu oyun, 2013'teki Haziran Direnişi'ni sıcağı sıcağına konu alan, Talimhane Tiyatrosu yapımı "Taksim Meydanı" oyunuydu. Oyunun yönetmeni Mehmet Ergen, direniş günlerinde beni telefonla arayarak projesinden bahsetmiş, Boyun Eğmeyenler parçasını kullanmak için izin istemiş ve oyun için yeni besteler üretip üretemeyeceğimi sormuştu. İyi ki de sormuş.. Tarihin hızlı aktığı, toplumsal değişimlerin hızlandığı zaman dilimlerinde sanatsal üretim de anlamlı bir hız kazanır: Değişen toplumun açlığını karşılama gereksinimi... "Boyun Eğmeyenler", "Sıradaki" ve "Direndikçe", bu gereksinimden doğdu.

'BİZE GEREKEN TEK ŞEY, DEĞİŞTİRMEYE OLAN İNANCIMIZ'

Bu şarkı, geçenlerde Nâzım Hikmet Kültür Merkezi'nde gerçekleştirdiğiniz konserde de seslendirildi. Bu şarkının bir başka konserde alınmış olan video kaydının ilk kez Haziran Direnişi'nin 1. yıldönümünde, sosyal medyada yayınlanmış olduğunu görüyoruz. Bu bir tesadüf mü? Şarkınızda "Direndikçe" demişsiniz ve bence çok doğru söylemişsiniz. Devamında da "Bize inanın" diyorsunuz. Bu sözlerin kaynağı nedir, nasıl ortaya çıktı bu sözler?

Taksim Meydanı adlı oyunda şarkıyı bir sonsöz olarak, yani final için tasarlamıştım. Şarkının Haziran Direnişi'nden geleceğe doğru umutla bakan bir kişilik taşımasını istiyordum. Ve bu direnişin bize öğrettiği en önemli şey, ayaklanan halkın gücüydü. Bu güç, farklı kesimlerden beslenen ama tek sesle Türkiye'nin aydınlık yüzüne "inanan" bir kitleye aitti. Haziran Direnişi, yalnızca bu inancımızı bilemesiyle dahi, çok önemli bir yerde duruyor Türkiye tarihinde... Direnme ve öğrenme eylemi, birbirinden beslenen sonsuz bir döngüdür: Direndikçe öğreniriz, öğrendikçe direniriz… Bize gereken tek şey, değişmeye ve değiştirmeye olan inancımızdır.

'SOSYALİZME İNANIYORUM'

Önce "Boyun Eğmeyenler" ve "Sıradaki" sonra da "Direndikçe"... Eserlerinizdeki politik tavır hemen kendini belli ediyor. Pek çok sanatçının, eserlerinde siyasi ögelere yer vermekten kaçındığı bir dönemde sizin ısrarla buraya vurgu yapmanızın nedeni nedir? 

Bu üç şarkı da 2013 Haziran Direnişi'nin ürünüdür. Direniş günlerinde ve sonrasında birçok sanatçı politik tavrını ortaya koyan, pek değerli işler üretti. Kendime ve işime bakacak olursam, Nâzım'ın "Sıradaki" şiirinde dediği gibi "bir sıra neferiyim" yalnızca. Müzik benim için bir amaç değil araç; yani müzisyen olmaktan önce bir insanım. Dolayısıyla insanın aklını, yüreğini, düşünce gücünü besleyen yapıtlar üretmeye çalışıyorum. Sosyalist ideolojiye inanıyorum, ve doğal ki bu inancım, az yada çok, benden çıkan ürünlere, yani bestelerime yansıyor.

"İnsanlar bu devirde neye inanacaklarını, neye güveneceklerini şaşırıyor" deniyor. Sizce de bu böyle mi yoksa bu ifadenin arkasına sığınmadan tüm rüzgara karşı ayakta kalmak mı maharet?

Arkadaşım Ulvi (İçil) ile Direndikçe'nin metni üzerine konuşurken bana Nâzım'ın ilk şiirlerinden birinin ilk dizelerini anımsatmıştı: "İnandık! / İnandık beynimizle!". Galiba maharet burada. Sadece yüreğimizle inanmak yetmiyor. İnsan düşünen, düşünmeyi bilen, ve düşünmeyi bileyebilen bir varlık. İnsan herşeyden önce bu gerçeğe inanmalı ve güvenmeli, yani kendi aklına.

'BİZ OLMAK ÖRGÜTLÜ OLMAKTAN GEÇER'

Besteniz bence açık bir çağrı içeriyor. Peki neye inanmalı, kime inanmalı? Direndikçe'nin sözleri üzerinden soracak olursak bu ülkeyi, dünyayı güzelleştirecek, düzenleyecek olanlar kimler? Direndikçe'deki "biz" kim?

Bu ülkeyi güzelleştirecek, düzenleyecek olanlar "biz"leriz, yani halk, yani üretenler… İnsanın emeğine, aklına ve değerlerine inananlar… "Bir umuttur yaşatan insanı" diyenler.. Üreten bizsek, yöneten de biz olmalıyız. Ve "biz" olmak, örgütlü olmaktan, ortak değerler etrafında buluşmaktan, buluşabilmekten geçer.

2013 Haziran'ında, Taksim Meydanı'nda yani direnişin tam ortasında verdiğiniz konserle "Boyun Eğmeyenler"e seslendiniz. Direndikçe ile "İnanın! Biz ve siz bu ülkeyi güzelleriz" diyorsunuz. Toplumun büyük kesiminin karamsarlığa kapıldığı bir dönemde toplumu direnmeye, umut etmeye ve inanmaya çağırıyorsunuz. Etrafımızı kuşatan karanlığın içinde bu çağrınız gerçekten güç veriyor. Son olarak sizden okurlarımız için Direndikçe'nin sözlerini alabilir miyiz?

Bir umuda dönüşebiliyorsa ne mutlu…
Tabii ki:

Biz direndikçe öğreniriz,
Biz öğrendikçe direniriz..
Biz bu ülkeyi güzelleriz!
İnanın, biz bu dünyayı düzenleriz!
İnanın,
Biz ve siz,
Bu iş, bizim haddimiz!
İnanın,
Biz ve siz,
Bunu "iyi biliriz"!