Devlet Tiyatroları perdeyi açıyor ama nasıl?

İstanbul Devlet Tiyatroları’na bağlı çalışan sözleşmeli çalışanların gündeminde sezonun başlamasına sayılı günler kala sahne heyecanından çok yaşadıkları mağduriyet var. Çalışanlar, keyfi olarak yürürlüğe konmayan özlük haklarıyla ilgili kararnamenin derhal uygulanmasını istiyorlar.

soL - Neslihan Koçaslan

Onlar sahnenin dekorunu ışığını sesini yapan teknik elemanlar, konservatuvarlı, alaylı oyuncular ve figüranlar. Yıllardır Devlet Tiyatroları, Devlet Opera ve Balesi'ni ayakta tutanlar, emek verenler... Sigortaları eksik yattığı için sağlık hizmetinden yararlanamıyorlar, kıdemleri birikmiyor ve emekli olmaları için daha fazla çalışmaları gerekiyor. 

Ancak Resmi Gazete'de 15 Mayıs 2019 tarihinde yayımlanan yönetmeliğe rağmen kadroya geçirilmeyip almaları gereken özlük haklarını alamadılar. 

Devlet Tiyatroları’nda, sezonun başlamasına sayılı günler kala sahne heyecanından çok mağduriyet yaşanıyor. Devlet Tiyatroları (DT), Devlet Opera ve Balesi (DOB) ile Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü bünyesinde, Süreli Sözleşmeli Personel (SSP) olarak çalışanlar, 28 Aralık 2018’de yayımlanan Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile belirlenen ancak uygulanmayan yeni özlük haklarını talep ediyorlar. 15 Mayıs’ta Resmi Gazete’de yayımlanan sözleşme de Bakanlık tarafından hâlâ imzalanmadı.

Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, "müjdeli haberi" vererek sözleşmenin 30 Haziran 2019’da imzalanacağını belirtmişti, ancak verilen tarihin üzerinden iki buçuk ay geçmesine rağmen bir gelişme yaşanmadı. Sözleşmenin imzalanmaması durumunda 2 bin 500 oyuncu ve figüran, 715 teknik personel SSP’li, önümüzdeki dönemde izin hakları, sigorta primlerinin düzenli yatırılması, maaş yetersizlikleri, çalışma saatleri, kıdem tazminatı, işten çıkarıldıklarında işsizlik maaşı alma gibi konularda yıllardır yaşadıkları mağduriyeti yaşamaya devam edecek. 

Sosyal medyada bir haftadır #SözleşmemizNeredeDT, #DevletTiyatrosuİmzaBekliyor, #SSPlilerDavayaHazırlanıyor, #YönetmelikVarMağduriyetVar ve
#YönetmelikVarİmzaYok etiketleriyle sürdürdükleri eylemi dün sonlandıran İstanbul Devlet Tiyatrosu emekçileri mücadelelerini soL'a anlattı.

Not: Çalıştıkları kurumla hukuki açıdan sorun yaşamamaları için röportaj veren emekçilerin isimleri değiştirilmiştir.

'SÖZLEŞMELERİN DÜZELMESİNİ BEKLERKEN BİZLERE HEP SUS PAYI VERİLDİ'

Kaç yıldır burada çalışıyorsunuz? Yaşadıklarınızı anlatabilir misiniz?

Sahne teknisyeni Ali: 15 yıldır burada çalışıyorum. Buraya ilk girdiğimizde bize dediler ki, 'Sanat olacak, ışık olacak, teknik olacak, şöyle olacak, böyle olacak'. Biz bu aşkla girdik buraya. İlk maaş yatınca o zaman anladık neyin ne olduğunu. Biz aslında günlük çalışanlarmışız. Günlük puantajlı elemanlar gibi. Çalıştığınız günler para var, çalışmadığınız günler para yok. Sigorta da yok. Sonra yeni bir sistem geldi. Avrupa Birliği ülkelerinde böyle uygulanıyormuş(!), performansı güne bölelim, belli günler çalışsın, her gün geliyor gibi gözüksün. Bu sistem 26 gün üzerinden. Zorunlu ücretsiz izinle maaşı hak edecek şekilde düzenlediler. Oyuncularda tam tersi, oyun varsa para var, oyun yoksa para yok. Hiçbir şekilde para alamadılar. Oyun oynadıkları gün sigorta ve para. Sonradan dediler ki "Sizin sözleşmelerinizi düzenleyeceğiz". Biz de 30 gün üzerinden sigorta yapacaklarını beklerken, sadece 200-300 tl zam yaptılar. Aslında sus payıydı bu. 

Sahne teknisyeni Can: Bizde şu özellik çok önemli. Eylül'de başlıyoruz mesela, "İdare edin, 31 Aralık'ta düzelecek" deniyor. 31 Aralık geliyor, yine 50 tl zam. Sonra Mayıs geliyor, yine sezon kapandı. Yaz tatili, ücretsiz zorunlu izin. Yılda 300 günü aşamıyoruz. Maksimum 300 gün. İşsizlik sigortamız ödenmiyor, kıdem tazminatı birikmiyor. 26 gün çalışıyorsam, dört gün yasal izin hakkım olması lazım. Ancak bize kağıt imzalatılarak ücretsiz izin yaptırılıyor. Normal çalışan ayda dört gün izin yapıyor ama biz yapamıyoruz. Süreli Sözleşmeli Personel olarak geçiyoruz. Ancak iki yıl üst üste imzalayınca süreden çıkıyor olması lazım, ben 12 yıldır çalışıyorum hâlâ Süreli Sözleşmeli Personelim. 

'ÖNCE NE OLDUĞUMUZU ARADIK: İŞÇİYMİŞİZ'

Sizleri rahatsız eden bu durumu çözmek için neler yaptınız? Süreç nasıl ilerledi?

Ali: Statümüz belirsiz. İşçi miyiz, memur muyuz, neyiz? Sorunu biz çözelim dedik. Gittik sendika bulduk. TC kimlik numaramızı yazdık, yokuz. Türkiye'de herkesin yasal hakkıdır sendikalı olmak bizde yok. Türk-İş'e bağlı TOLEYİS sendikası, 2016 yılında bize çok yardım etti, bayağı uğraştılar. En azından kimliğimizi bulduk. Sendika bunlar işçidir dedi, karşı taraf değildir dedi, o zaman işçi değillerse nedir diye sordular. Kültür Sanat-Sen çok uğraştı bir ara çok almaya çalıştı ama bizi alamadı. 2,5 seneyi devirdik böyle mücadeleyle.

'15 YILLIK KIDEMİMİZ, EMEKLİLİĞİMİZ VE KALAN HAKLARIMIZ VAR, BIRAKIP GİDEMEYİZ'

Can: İki seçenek var, ya memursun ya işçisin. Biz "İşçi değilsek neyiz?" diyoruz, "Süreli Sözleşmeli Personel" diyorlar. Bunu açıklayın diyoruz, ne olduğunu anlatamıyorlar. Sonra biz davayı kazandık, "Sigortanız SGK'dan yatıyorsa siz işçisiniz" dedi mahkeme. Yüzde 99 ile kazandığımızı yüzde bir ile kaybettik. Biz normalde iki kere alt mahkemeyi kazandık. Sonra bir kere daha Yargıtay incelenmesi için geri döndü. Yine lehimize sonuçlandı. Bilirkişi raporlarımız da bizim lehimizeydi işçi olduğumuza dair. Sonra Yargıtay, Devlet Tiyatrosu'nda tek bir çalışma tipi vardır diyerek usulden bozdu. Tek bir çalışma tipinde kadroluları gösteriyor. Başka bir şey göstermiyor. O zaman kadroya geçir bizi, dedik. Sendika kenetlenmemizi sağladı, güç olduğumuzu gördük. Sonradan kazandık derken, dağıtıldık, maniple edildik.

'İŞİMİZİ SEVİYORUZ, İŞ GÜVENLİĞİ, EMEKLİLİK İSTİYORUZ'

Ali: Bizim dışımızda devletin bazı kurumlarında daha böyle çalışanlar varmış. Bize eğer işçi deseydi, onlara da demek zorunda kalacak, sıkıntı olacaktı. 15 bin kadar böyle çalışan varmış, içtihat olacaktı, kapattılar. Bir şekilde önüne geçtiler. İşin garip tarafı, biz işi seviyoruz. Bir girince çıkamıyorsunuz içinden. Severek yapıyoruz. Sadece derdimiz burada herkes gibi iş güvenliği olsun, emekliliği hakedelim, tazminat alalım, bir kağıt parçası ile sınırlandırılmasın. İşyerinden çıkıp işsizlere katılacağımıza, iş yerinde olması gereken hakları yukarı taşımalıyız. 
Şimdi bıraksak kaç yıllık emeğimiz var, alamayacağız bunları. Aslında bunun örnekleri de var, kaç yıl yıldırma politikaları yaptılar. Ama çıkan arkadaşlarımız var, mahkeme sonucunu bir iki sene bekledikten sonra hak ettiklerini aldı, işe iade alamadı bir tek.

'BİZ İŞTEN ATILIRSAK DT SAHNESİNİ AÇAMAZ'

Özlük haklarınızı tam olarak almanızı sağlayacak bir KHK ve yönetmelik yayımlanmış. Üç ay geçmesine rağmen bu yönetmelik neden onaylanmıyor? 

Can: Kültür Bakanı 30 Haziran'da müjdeli haber diye beklediğimiz açıklamayı yaptı. Gene kadrolu değiliz ama 30 gün, full çalışan gibi oluyor. Ücretli izin hakkın oluyor. Statü değişmiyor. Bizimle aynı işi yapan kadrolular var, aslında biz hep buradan yürüdük. Asıl işi yapan bizleriz. Dediğimiz oluşumu işten çıkarın, figüranlar dahil, Devlet Tiyatroları perdelerini kapatmak zorunda kalır. Açık ve net. İstanbul 115 kişi, Türkiye çapı 715 teknisyen. Figüran, mezun oyuncu ve misafir oyuncu ile birlikte toplamda 2500 kişi bu şekilde çalışıyor. 

'KÜÇÜLEN DEĞİL BÜYÜYEN BİR YAPI VAR AMA ATAMA YOK'

Ali: Müjdeli haberi duyunca "oldu bu sefer bu iş" dedik. Haziran ayı sezon kapalı olunca gerekli olan merciye ulaşamadık. Bir ay sonra bize gelen bildirim: Zorunlu ücretsiz izin dilekçelerinizi verin. Biz bunu görünce anladık ki bir şey değişmemiş. Mayıs ayında bu iş bittiğinde bize dediler ki siz 30 günü hukuksal olarak hak ettiniz. Size artık 30 gün üzerinden yatar maaşınız, ücretli izin hakkınız da 45 gün üzerinden onaylanır. Biz bunu duyunca tabii dedik ki oldu, belge ve evrakın gelmesini bekliyoruz. Yine başa döndük. Verilen sözler tutulmadı.

Can: Sonra buraya geldik, dedik ki "Sezon açılıyor ne yapabiliriz?". 4 sahneden 11 sahneye çıkıyoruz. Bu kadar kişiyle nasıl olacak hiç bilmiyoruz. Küçülen değil, büyüyen bir yapı var. Ama bizim haklarımız hâlâ verilmiyor. Bizim işimizde zaten saat kavramı yok. Biz seviyoruz işimizi saatlerce buradayız. Bazen sabahlıyoruz. Ama bari haklarımız yatsın. Teknikte de, oyunculukta da boş kadro var.

Emekli var, tayin var, yer değişikliği var, yaşamını yitirenler var. Ancak kadroya alım yapmıyorlar. En son 2006 yılında yaptılar. Yer var, biz kurumdan talep ediyoruz, ama onlar atama yapmıyor. Teknik sezon başından sonunda kadar var. Figüran oyun bazlı var. "Ben bunları alıp başıma bela etmeyeyim" diyor. Oyun şimdi varsa oyuncu var, yoksa yok ya oyuncu. "Ben buna oynamadığı zaman neden maaş ödeyeyim" diye düşünüyor. 

SÖZLEŞMELİ OYUNCU: HASTANEDE ÜCRETLİ TEDAVİ GÖRÜYORUM

Devlet Konservatuarı mezunu, üç yıldır DT'te sözleşmeli oyuncu olarak çalışan Selin: Teknik işçi ile sanatçı arasındaki sigorta farkını sormak istiyorum. 12 yıldır sigortalı çalışıyor, 300 günden hesaplayınca  yaklaşık 2-2.5 yıl kaybı var. 15 yıldır çalışıyor, 4 yılı boşa gidiyor. Ben iki buçuk yıldır burada çalışıyorum. 18 ayda sadece 115 gündür sigortalıyım. Şöyle bir şey oluyor bize, ayda 1 ya da 2 oyun da oynatabiliyorlar, 8 oyun da. Değişiyor, bazen çok oynuyoruz, bazen az. Fakat bunun oynadığımız kadarı biz sigortalıyız. Dolayısıyla biz hastaneye gidip muayene olmak istediğimizde, bankodaki eleman bize diyor ki, -ki o da işçi-, "30 gün priminizi doldurmadığınız için muayeneniz ücretli". Hem bizi 30 gün bile oynatmayacaksın, hem beni bu hale sokacaksın. Aynı gün bir çocuk oyunu, bir yetişkin oyunu için çağırıyor, aynı gün iki oyunda oynatıyor, tek yevmiye veriyor. 

'OYUNCULAR KADRO SINAVI TALEBİNDE BULUNDU AMA ONU DA YAPMADILAR'

Cumartesi günü hep çift oyun oynanır ama tek yevmiye verilir. Aynı gün oyun olması hiç fark etmiyor onlar için, bizi en rahatsız eden şeylerden biri de bu. 

En son kadro alımı 2010'da yapıldı sanatçılar için. Çok düşük bir sayıda kadroya geçenler. 9 yıldır alım yok. Bir yıl kadar önce kadro sınavı talep ettik, bileğimizin hakkıyla kadroya geçmek istedik, tamam dediler ama onu da yapmadılar. Sonra da 2019 Mayıs ayında yayımlanan yönetmelikle yeni kadro hakkımız doğdu, bu sefer de yönetmeliği uygulamıyorlar. Biz Devlet Tiyatroları'nda çalışmaktan gurur duyuyoruz. Çünkü bu ülkenin öncü sanat kurumlarından biridir Devlet Tiyatroları. Bu ülkenin sanatına öncülük etmemiz gerekir. Böyle bir muameleyi hak etmiyoruz. Sanatı her yerde övmek herkesin yapacağı şeydir, ama sanatçıya sahip çıkmayarak sanatı ileriye taşıyamazsınız. Devlet Tiyatroları kurulduğu günden bugüne hangi devirde sanatçısı bu kadar sahipsiz kaldı?

Can: 17-18 yıldır maaş alıp hiç gelmeyenler var. Sahnede gördüğünüz oyuncuların bir ya da iki tanesi kadrolu. Teknik burada köle gibi görülüyor. Açı çok büyük. 

Selin: Oysa tiyatro ekip işi.

Ali: Ankara'daki elektronikçi bir arkadaşa boya yaptırdılar, yapmazsan atarız seni dediler. Kadroya alırlarsa bunları yaptıramayacakları için de yaptırmıyorlar. Yüzde 20,5 işveren kesintimiz var. Taşeronda değiliz, işveren devlet ama işveren kesintisi en yüksekten. 

Yönetmeliği neden uygulamıyorlar birçok açıdan bahsettiniz. Başlık altında toparlarsak bunlar neler? 

Ali: Yönetmeliği uygularlarsa bizlere istedikleri gibi davranamayacaklar, haklarımız olacak. Ancak bunlar dışında konuşulan şu üç mesele var:

1) Kendi adamlarını almak istiyorlar ama onlar iş bilmiyor, bir yol bulmaya çalışıyorlar.
2) Ödenek yok bütçe yok diyorlar. (Bu en çok söylenen yalan, bir sürü yeni yerle anlaşıldı, sürekli yeni dekor alınıyor, reklam giderleri çok arttı.)
3) Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü yönetmeliğinde mevcut çalışan sanatçılara üniversite zorunluluğu getirildi. Bu aslında bu 2500 kişiden 200'ünü kapsıyor. Onlar sınav açıp, ya da üniversite zorunluluğuyla alabilirler. Ancak basına sorun buymuş gibi o kadar yansıtıldı ki, esas mesele unutuldu. İki milletvekili soru önergesi de verince gündem değişti. Esas mesele bizim özlük haklarımızı alamamamız. Şimdi bu konu gündeme çok gelince sınavlar bekleniyor diye bir şey de söyleniyor. Ancak bizim kurumla alakası yok. Oyalamaya bir bahane daha. 

'DAHA FAZLA KAYBEDECEK BİR ŞEYİMİZ KALMADI'

Can: Bu sistem kabul edilebilecek gibi değil. Biz bir hafta boyunca sosyal medyada eylemimizi yaptık. Şimdi hukuki yollara bakacağız. Haklarımızın peşini bırakmayacağız. 

Selin: Birlikte hareket etmek isteyen çok fazla oyuncu arkadaşımız var. Ama baskılardan korktukları için bunu yapamıyorlar. Çoğu kaygı yaşıyor. Ancak daha fazla kaybedecek bir şeyimiz kalmadı. Sesimizi bir şekilde duyurup, hakkımız olanı almalıyız. Birlikte hareket etmemiz gerekir.

Devlet Tiyatrosunun her departmanında insanlar yıllarca kadro bekliyor, oyuncusu da teknik elemanı da. Eksik prim günlerine rağmen ve bir çok hakkı verilmemesine rağmen, sesini çıkarmayıp haklı mücadele vererek, canla başla çalışıyorlar. Sadece iyi koşullarda sanat yapmak istiyoruz biz. Hepimiz çoğu şekilde insani koşulları olmayan çalışma aktine zoraki bırakılıyoruz. Mayıs'ta yayımlanan yönetmelik uygulansın istiyoruz. Emeklerimiz ve sanatımız artık sömürülmesin istiyoruz. Sanat sömürmez, birleştirir. Birilerinin bizi duyması gerek.