Devrimci, yazar ve eğitimci Krupskaya 143 yaşında

26 Şubat 1869'da devrimci ve eğitimci Nadejda Krupskaya doğdu. Devrimci ideallerle erken yaşta tanışan Krupskaya, devrimle beraber, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'ni kuran ve sosyalist eğitimin temellerini atan neferlerden birisi oldu.

1869 yılında 26 Şubat'ta Rus devrimci Nadejda Krupskaya doğdu. Erken yaşta emekçi sınıfların çalışma ve yaşam şartlarındaki kötülüğü gören Krupskaya, marksizm ile erken yaşta tanıştı ve insanların hayat şartlarını iyileştirmek üzere devrim idealine derinden bağlandı. Bu amaçla gizli yeraltı örgütlenmeleri içinde yer alan Krupskaya, Lenin ile 1894'te bu şekilde tanıştı ve evlendi.

1903'ten itibaren Bolşevikler arasında yer alan Krupskaya devrim sonrasında siyasetçi kimliği kadar eğitimci kimliği ile de öne çıktı. 1917 Ekim Devrimi'nden hemen sonra Halkın Eğitim ve Aydınlanma Komiseri olarak atandı ve Sovyet eğitim sisteminin kurucuları arasında yer aldı.

Krupskaya'nın 12 Temmuz 1924'te Rus Leninist Genç Komünistler Ligi 6. Kongresi'nde yaptığı konuşma, komünist bireyin sosyal yaşamı ile bireysel yaşamı arasındaki bağlantıyı nasıl kuracağını netleştiriyor:

Kişi kendi hayatı ile toplumun hayatını birleştirmeyi bilmeli. Bu, dünya nimetlerinden kopmak değil. Bu birleştirme gerçeği, tüm emekçilerin hedefinin kişisel bir hedef haline gelmesi, kişisel hayatı zenginleştirir. Hayatı fakirleştirmez, tam tersine tekdüze aile hayatının sunamayacağı derin ve renkli deneyimleri sunar. Kişinin hayatını, komünizm için çalışmayla, çalışan insanların komünizmi inşa etmek için çabası ve mücadelesi ile nasıl biraraya getireceğini bilmesi, önümüzdeki önemli bir iş. Siz, genç insanlar, yaşamınıza daha yeni başlıyorsunuz, dolayısıyla onu öyle bir şekilde kurun ki, kişisel hayatınız ile toplum arasında bir boşluk olmasın...

Kadınların erkekler ile eşit haklara sahip olması sosyalizm ile mümkün
Krupskaya, Sovyet Devrimi'nin kadın erkek eşitliğine doğru çok ciddi kazanımlar elde etmesini, tüm emekçiler içinde kadınların da çeşitli kademelerde ülke yönetiminde yer almasını ve gittikçe daha büyük oranlarda yer alması ile ilgili olarak 30 Kasım 1933 tarihli “Kadınların eşit haklara sahip olması” adlı makalesinde şunları yazıyor:

Eski rejimde kadınların hayatı süreklileşmiş ve bitmek bilmeyen iş ile doluydu. Ancak bu iş horgörülüyordu ve kölelik zincirleri gibiydi. Ancak şimdi kadınların iş eğitimi ve işlerindeki azimleri onları sosyalizmi inşa eden ön cephelere, emeğin kahramanları arasına yerleştiriyor.

[…]

Küçük ve orta ölçekli köylü tarımcılığı kadınları kelepçeye vurdu, onları bireysel evlerine bağladı ve hayata bakışlarını daralttı. Aslında onlar kendilerini zalimce döven kocalarının kölesiydiler. Küçük ölçekli çiftçilik dinin önünü açtı. Köylüler şöyle derdi: “Her adam kendisi için Allah herkes için”. Lenin'in çok defa söylediği bu cümle, küçük mülk sahibinin psikolojisini çok güzel açıklar. Kolektivizasyon küçük mülk sahibi köylüyü kolektiviste çevirir, köylülerin tecridini ve dinin üzerlerindeki etkisini zayıflatır ve kadını baskılardan özgürleştirir. Lenin ancak sosyalizmin kadına erkekler ile eşit haklar verebileceğini söyledi. Sözleri şimdilerde doğrulanıyor. Kolektif çiftliklerde kadınların konumunun nasıl değiştiğini görüyoruz.

[…]

Dinin etkisi azalıyor. Kolektif-çiftlikteki kadınlar kütüphaneye geliyorlar ve şöyle diyorlar: “Bize Tanrı'nın olmadığını söyleyen kitaplar verdiniz. Ben bunu kitapları okumadan da biliyorum. Bana artık dinin nasıl ve neden ortaya çıktığını anlatan ve neden sönümleneceğini anlatan kitaplar verin.” Geçen bir kaç yılda, kitlelerin politik bilincinde muazzam bir yükseliş oldu. İçlerinde kadın idarecilerin de olduğu Makina ve traktör istasyonlarının politik bölümleri üyeleri, kolektif çiftlikleri birleştirmekle kalmayacak, erkek ve kadın kolektif çiftçilere, varlığını sürdüren önyargılar ve kültürel geriliklerden kurtulmalarında yardım edecek. Kadınların haklardan mahkum olması geçmişte kalacak.

(soL - Haber Merkezi)