Eski Başbakan ve Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Türkiye ve dünya gündemi hakkında dikkat çeken açıklamalarda bulundu. Davutoğlu, yeni Osmanlıcılık ısrarını sürdürüyor.
Ekol TV’de bölgesel gelişmeleri yorumlayan Ahmet Davutoğlu, “Türkiye ile Rusya ilişkileri açısından vahim hata Kırım’dır. 2014’te işgal edildi. Satrancın bir yerinden taş oynamaya başlıyor. Osmanlı-Rus dengesini bozan Azak Denizi’nin Rusların eline geçmesidir. Rusya ilk hedefine ulaştı Azak Denizi’ni iç deniz yaptı. Eğer Odessa’dan Moldova’ya sıçrarsa bilin ki Gagavuz gölgesi ve Moldova’da taş yerinden oynayacak. Fay hatları kırılacak. Bu Sırbistan’a, oradan Bosna Hersek’e giderse bir fay hattı daha kırılacak” diye konuştu.
'Bizim de Ukrayna, Polonya, Finlandiya hattında aynı politikayı takip etmemiz lazım'
Davutoğlu, “Soğuk Savaş'ın en önemli taşı burada oynadı. Finlandiya, İsveç NATO ülkesi oldu. Finlandiya geleneksel olarak Helsinki Konferansı’nın, Helsinki Süreci’nin başladığı nötr, tarafsız ülke konumundadır. Onu kaybetti. Bu da NATO’nun Ukrayna’ya karşı yaptığı bir hamle. Burada kritik ülke Polonya’dır. Türkiye için çok önemlidir. Osmanlı’nın bütün politikası Lehistan’ı yaşatmaktı. Çünkü Almanya’nın ve Rusya’nın bu koridora egemen olmasını engellemek amaçtı. Bizim de Ukrayna, Polonya, Finlandiya hattında aynı politikayı takip etmemiz lazım. Baltık’tan Karadeniz’e inen Tuna koridorunun Rusya, Avrupa, Amerika gerilim hattı olmasından çıkarılmasına öncülük etmemiz lazım. Bu bizim geleneksel dış politikamız” dedi.
Ortadoğu’daki gelişmeleri değerlendiren Ahmet Davutoğlu, şunları söyledi:
“Bu yaklaşan fırtınada en tehlikeli şeylerden birisi, Suriye'den başlayarak Irak'a yayılacak şekilde, Türkiye ve İran'ın karşı karşıya getirilmesidir. Ben bunu arzu etmem. Ama bunun olmaması için İranlıların aklını başına alması lazım. Aynı Rusya gibi Türkiye’nin doğrudan jeopolitiği ile ilgili konularda hassas olması lazım.
Tarih 2011 Aralık-Temmuz. Ben tabloyu görüyorum. Arap Baharı başladığı dönem. 29 Nisan'da ilk göçler Yayladağ'dan bize girdi. Tam da bugünkü savaşın, yarın muhtemelen muhaliflerin gireceği Resten şehrinde büyük bir katliam yaptı rejim. Onun üzerine ben İran'a gittim. İranlılara dedim ki; Güçlü bir Suriye istiyoruz. Suriye'nin bu şartlarda birliğini koruması gittikçe zorlaşıyor, birlikte Esad'a gidelim.
‘Hepsi Esad’ın kendi adamları’
Şam deklarasyonunda tutuklananların hepsi Esad'ın kendi adamları. Kürtlere vatandaşlık versin dedim İranlılara. İranlılar'ın bize cevabı; Beraber çalışalım fakat biz Esad'ın arkasında kayıtsız şartsız duracağız oldu. Beşar Esad ailesinin en pasif görünen ismiydi. Mahir ondan da aktifti, ondan küçüktü. Ağabeyi lider olarak yetişiyordu. Beşar Esad büyük olduğu için geldi. Beşar Esad'ı yöneten esas faktör Mahluf ailesi. Yani Hafız Esad'ın eşinin ailesi. Orada da ekonomik işleri götüren Rami Mahluf. Bir tarafta Mahir Esad, öbür tarafta Rami Mahluf. Mahir Esad askeri kanadı kontrol ediyor, Rami de özellikle Güney Kıbrıs'a paralar aktararak ailenin geleceğinin hesabını yapıyor. Ölen kim Suriyeli çocuklar. "SURİYE'Yİ BEŞAR ESAD YÖNETMİYOR" Suriye'nin dengelerini bilmeden, sanki Beşar Esad ülkeyi kontrol ediyor, 2-3 ay önce ben söylüyordum. Beşar Esad'la Türkiye konuşsun ama Beşar Esad ülkenin yüzde 30'unu bile kontrol etmiyor, şehirleri kontrol etmiyor diye söyledim.
Irak ziyareti: Hepsi de Sayın Bahçeli'nin açıklamalarını dinlemiş
Irak'a gittiğimde üst düzey yöneticilerle görüştüm. Gördüğüm olumlu şey şu; Özellikle KDP hakim, Süleymaniye'de KYB hakim. Hepsi PKK'ya karşı net bir tavır. Hepsi de Sayın Bahçeli'nin açıklamalarını çok dikkatli dinlemişler. Sokak başlarında veya o toplantıda bütün gazetecilerin sorduğu soru; Sayın Bahçeli'yi tanırsınız, ne yapılmak isteniyor Türkiye'de? Büyük bir merak var. Sayın Bahçeli'nin yaptığı açıklamalar çok önemli. Tam da bu dönemde bölgeyi sakinleştirmek lazım."
Davutoğlu’nun Yeni Osmanlıcılık çıkışı yeni değil
Görevli olduğu süreçte de yeni Osmanlıcılık ısrarını sürdüren Davutoğlu, bu sayede Türkiye'nin Ortadoğu'daki rolünü güçlendireceğini öne sürüyordu. Bu sebeple de o dönem, Suriye'deki muhalefeti desteklemiş ve Esad rejimine karşı bir duruş sergilemişti.
Ancak yeni Osmanlıcılık fikrinin pratikte uygulanması, beklenen sonuçları vermedi. Türkiye, Suriye'deki iç savaşta aktif bir rol oynamaya çalışırken, aynı zamanda bölgedeki diğer güçlerle de çatışma riskiyle karşı karşıya kaldı. Davutoğlu'nun yeni Osmanlıcılık anlayışı, iç politikada belirli bir destek bulsa da, dış politikada ciddi zorluklarla karşılaştı.
Sonuç olarak, Ahmet Davutoğlu'nun Suriye politikası ve yeni Osmanlıcılık anlayışı, Türkiye'nin dış politikasında önemli bir yer tutmasına rağmen, uygulamada karşılaşılan zorluklar ve bölgedeki dinamikler, bu yaklaşımın etkinliğini sorgulattı. Türkiye'nin Suriye'deki rolü, zamanla daha karmaşık bir hal aldı ve yeni Osmanlıcılık fikrinin pratikteki yansımaları, beklenenin aksine sorunlar doğurdu.