'Ulusal Yapay Zeka Stratejisi' veya zamanın ruhuna uygun bir rapor daha

Raporun bariz bir şekilde abartılı ve propaganda amaçlı olarak yazılmış kısımlarını elediğimizde, elde kalan kısmen gerçekçi olan amaçlar ile önerilen adımların işe yarayacağını söylemek zor.

Dr. Onur Güngör, Yavuz Köroğlu *

Kapitalist ülkeler üretimin verimlileştirilmesi adına büyük olanaklar sunan bir teknoloji olarak ele aldıkları yapay zeka alanında büyük bir öncülük yarışı içindeler.

Başta ABD olmak üzere birçok devlet çeşitli durum değerlendirmeleri ve çözüm önerileriyle dolu raporlar hazırlayıp kamuoyuyla paylaşıyorlar.

Yapay zeka alanındaki olanakların anlaşılması ve atılması istenen adımların kabul görmesi için bu tür raporlar oldukça önemli sayılıyor.

Türkiye de Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı (STB) ve Cumhurbaşkanlığı Dijital Dönüşüm Ofisi Başkanlığı (CBDDO) tarafından hazırlanan Ulusal Yapay Zekâ Stratejisi (UYZS) başlıklı bir raporla bu akıma katıldı. Raporun yazımına 2020 başlarında özel sektör, üniversiteler ve kamu kurumlarından temsilcilerden oluşan kurullardan görüşlerin toplanmasıyla başlanmıştı.

Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank ile Cumhurbaşkanlığı Dijital Dönüşüm Ofisi Başkanı Ali Taha Koç’un görüntüleri raporun tanıtım toplantısında hazırlanan iki insan yüzü görüntüsünün yanına yerleştirildi ve dakikalarca sanki bilinç sahibi makinelerle konuşulduğu algısı yaratıldı.

Rapor, Türkiye gerçekliğine oturmayan, çözüm önerisi sayılamayacak kadar az netleştirilmiş gösterişli hedeflerle dolu. Raporun bariz bir şekilde abartılı ve propaganda amaçlı olarak yazılmış kısımlarını elediğimizde, elde kalan kısmen gerçekçi olan amaçlar ile önerilen adımların işe yarayacağını söylemek zor. Bu tür önerilerin ortak özelliği kamu kaynaklarının sermaye sınıfına aktarılmasını meşrulaştırmayı hedefleyen kısa vadeli düzenlemelerden oluşmaları. Biraz somutlaştırmak gerekirse rapor çeşitli devlet kurumları üzerinden şirketlere teşvik ödemeleri yapılması, ortak kullanılabilecek hesaplama ve depolama alanlarının özel sektörün kullanımına sunulması, üretimde kullanılacak verinin toplanması, etiketlenmesi ve bakımının yapılması gibi masraflı faaliyetlerin devlet tarafından yapılması gibi önerilerde bulunuyor.

Bu raporu ortaya çıkaran bir diğer itici gücün de yapay zekânın (YZ) Türkiye burjuvazisinin ‘parlak’ proje ihtiyacını karşılayabilecek bir unsur olarak görülmesi olduğu anlaşılıyor. Dış politikada koyduğu siyasi ve ekonomik hedeflerde istediği “başarıyı” elde edemeyen Türkiye burjuvazisi, YZ alanında yüksek hedefleri bulunduğuna dair bir izlenim yaratarak açığını kapatmaya çalışıyor. Gerçi rapordaki hedeflere kendilerinin ne kadar inandığı da büyük bir soru işareti.

Örneğin, UYZS, 2025’e kadar YZ’nin Gayrisafi Yurtiçi Hasıla’ya (GSYH) olan katkısını %5’e çıkarmayı öngörmekte, ve yine 2025’e kadar Türkiye’yi YZ alanında hazırlanan bazı endekslere göre ilk 20 ülkeden biri yapmayı hedeflemekte. Bunlar gerçekçi öngörüler olmaktan çok, heyecanlandırıcı amaçlar olarak değerlendirilebilir. YZ’nin GSYH’deki payının bu denli yükseltilmesinin sadece kağıt üstünde mümkün olduğu açıktır. Bu tür hedeflerin temel amacı istenen algıyı yaratmaktır. AKP’nin içinde bulunduğumuz kriz koşullarından çıkmanın bir yolu olmadığına dair oluşan algıyı yıkmaya çok ihtiyacı vardır. Dolayısıyla nesnel koşullar göz ardı edilerek göze hoş görünen çıktıların amaçlanması şaşırtıcı değil. Raporda bu tür başka hedefler de var. Örneğin açık kaynak ekosisteminin desteklenmesi bunlardan biri. Herhalde açık kaynak ekosisteminde üretilecek yazılımların sermayenin YZ alanına girişini kolaylaştırıcı etkisi olacağı düşünülüyor. Ancak bunun için asıl itici güç olan açık kaynak kodlu bir ulusal işletim sistemi projesini bile ihale hesaplarına kurban eden bir yaklaşımın1 açık kaynak ekosistemini bu hedefe yardımcı olabilecek kadar canlandırması mümkün görünmüyor.

UYZS, 2025’e kadar piyasadaki YZ uzmanlarının sayısının 50.000 olmasını, 1.000 YZ uzmanının kamu kurum ve kuruluşlarında çalışmasını ve bu alanda 10.000 lisansüstü mezunu vermeyi hedeflemektedir. 

Halihazırda Türkiye YZ alanında uzmanlaşabilecek binlerce bilgisayar mühendisliği öğrencisini mezun etmekte. Yine birçok şirkette bilgisayar mühendisliği veya ilgili uzmanlıklara sahip YZ yöntemleri kullanan birçok çalışan da bulunmakta. 

Dolayısıyla mevcut durumun ötesine geçmek için YZ alanında faaliyet gösteren şirketlerin nasıl ve ne kadar büyüyeceğine dair net bir tahmin yapmadan bu tür büyük sayılar ortaya koymanın bahsettiğimiz algıyla ilgisi olduğunu düşünüyoruz.

Zaten çok köşeye sıkışırlarsa mevcut mühendisleri de sayıya ekleyip “Bakın, hedefe ulaştık!” diyebilirler.

Aksine, istihdam ve YZ uzmanı yetiştirme hedeflerine baktığımızda yapabileceğimiz en iyi tahmin, UYZS’de öngörülen adımların büyük oranda yurtdışına taşınarak çalışma veya ülkede kalarak uzaktan çalışma arayışına girecek YZ uzmanları yetiştirmeye yol açacağıdır. 

YZ alanında özgün çalışmalar yapmayı hedefleyen fakat bu özgün çalışmaların gerçekleştirilmesi için gerekli olan bütüncül bir programı yani çalışmaların birbiri ile nasıl koordine edileceğini ortaya koymayan bir strateji ile yetiştirilmiş YZ uzmanlarından başka ne bekleyebiliriz? 

YZ alanındaki gelişmeler temel bilimlerle sıkı sıkıya bağlıyken raporda bir kere bile temel bilimler alanındaki üretimimizin zayıflığından bahsedilmiyor, bu durumu iyileştirmek için bir tane bile öneri yapılmıyor. Bilgisayar mühendisliği, bilgisayar bilimleri, matematik ve istatistik bölümlerinde yapılan bilimsel çalışmalar niceliksel ve niteliksel olarak artmadığı, bu çalışmalar kamunun faydalanabileceği bir şekilde sunulmadığı, en önemlisi bu çalışmalar ülkenin ihtiyaçlarına göre planlanmadığı sürece çok uluslu şirketlerin hizmetlerini ve araçlarını kullanmayı öğrenmiş, ancak YZ üretmek için gerekli bilgi ve deneyime sahip olmayan bir kesim oluşturmaktan öteye gidemeyiz. Sonuçta YZ teknolojilerinin Türkiye’de üretilmesini sağlayamadığımız gibi dışarıya olan bağımlılığımızı daha da artırmış oluruz.

UYZS doğrultusunda Adalet, Sağlık ve Milli Savunma gibi bakanlıklarda birçok müdürlük, başkanlık, ve birim kurulduğu belirtilmektedir. Ancak hiçbirinin yaptığı veya başlattığı somut bir çalışma duyurulmamıştır. Kurulduğu söylenen TÜBİTAK Yapay Zekâ Enstitüsü bu yazı yazılırken bile TÜBİTAK’ın internet sitesindeki enstitüler sayfasında görülmemektedir. Buralarda kimler çalışıyor? Hangi projeler yürütülüyor? Bu projelerin amaçları nedir? Tek bildiğimiz UYZS’nin TÜBİTAK Yapay Zekâ Enstitüsü’nün amacını YZ teknolojileri kullanarak ürünlerin ortaya çıkmasını sağlamak, YZ araştırmacısı yetiştirmek ve girişimcilik ekosistemini geliştirmek olarak belirlediği...

UYZS’nin YZ uzmanı yetiştirmek ve istihdamı artırmak başlığında önerdiği bazı şeyler ise genel olarak yazılım sektörünün çalışma koşullarını etkileyecek ve yine günü kurtarmak adına düşünülen şeyler. Örneğin raporun yazarlarının Türkiye’de YZ’nin daha gelişkin hale gelmesiyle uzaktan çalışma ve kısmi zamanlı çalışma olanaklarının iyileştirilmesinin nasıl bir ilgisi olduğunu düşündüğünü anlamak güç. Anlaşılan istihdam sorununun çözümünü sermayenin büyük şehirlerde yoğunlaşmasını genelgeçer bir kural olarak kabul edip, yazılım endüstrisini ülke sathına yaymayı boşverip, daha ucuza çalışacak kalifiye elemanları bulundukları yerlerden çalıştırmakta bulmuşlar.

Rapor, YZ alanındaki istihdamın bir ayağını da “yabancı uyruklu ve göçmenler”in oluşturmasını öngörüyor. Nasıl yapılacağı belli olmayan, etkisi çok sınırlı olacak bir önlem daha.

Raporda işsiz emekçiler “çalışmayan kesimler” olarak adlandırılırken, bunların çeşitli eğitimlerden geçirilerek istihdama katılmaları öneriliyor. Burada amaçlanan şey büyük olasılıkla veri etiketleme ve toplama gibi işlerin bu tür bir eğitimden geçmiş emekçiler tarafından yapılması. Bu eğitimlerin de birtakım büyük şirketler tarafından, ücreti karşılığında ve sertifika temelli olarak verileceğini öngörmek zor değil.

Son olarak da çeşitli uluslararası çağrı programlarıyla yabancı YZ uzmanlarının Türkiye’de çalışmasının sağlanması öneriliyor. Bu da olimpiyatlarda altın aldık demek için çeşitli ülkelerden atletlerin transfer edilmesine benziyor. Halbuki YZ alanındaki üretimi bütüncül bir şekilde planlayan ve yürüten kurumlar olmadıkça tek tek kişilerin Türkiye’ye kalıcı bir yarar getirmesi imkansız.

Sonuç

Özetle, UYZS, ülkemizde YZ alanında da bir “şahlanış” içinde olunduğu algısını yaratmayı amaçlayan ve çeşitli noktalarda da sermayeye kaynak aktarımı fırsatlarının değerlendirilmesini öneren bir rapor. Aslında bu haliyle zamanın ruhuna uygun, “-mış gibi” yapan bir belge.

YZ yöntemlerinin nasıl çalıştığını anlayabilecek ve yeni yöntemleri geliştirmek için gerekli bilgiye ve deneyime sahip kişiler yetiştirmekten çok, uluslararası şirketlere bağımlılığımızı artıracak bir eğitim biçimi öneriyor.

Halbuki Türkiye’nin ihtiyacı olan şey kamusal kaynaklarla yürütülen bütüncül bir bilim ve teknoloji üretim stratejisidir.

YZ alanındaki kalıcı bir ilerleme ancak böyle mümkün olabilir.

Bu sağlandığında ortaya çıkan verimlilik artışları ise piyasaya ürün sunmaktan önce emekçi halkın ihtiyaçlarını karşılamakta kullanılmalıdır.

* (BAA Kolektif Yaşam Komisyonu Yapay Zekâ Alanı)

  • 1. Türkiye 2003 yılında Pardus adı verilen açık kaynak kodlu ve özgür bir işletim sistemi üretme çalışmalarına başlamıştı. Ancak süreç içerisinde bu proje açıklanmayan nedenlerden dolayı iptal edildi ve yerine bir şey konmadan tam bir başarısızlık olan Fatih projesinin bir ihalesinde Microsoft’un fiyat kırmasını sağlamak için araç olarak kullanıldı. https://haber.sol.org.tr/bilim-teknoloji/pardus-isletim-sistemi-gole-yo…