Küba Enerji ve Madenler Bakanı Vicente de la O Levy, Küba Komünist Partisi Merkez Komitesi’nin resmi yayın organı Granma ile yaptığı röportajda, ülkenin sürdürülebilir elektrik üretim kapasitesini arttırmak ve kronik elektrik kesintilerini ortadan kaldırmak amacıyla ülkenin en yüksek öncelikle nasıl çalıştığını açıkladı.
Haber Merkezi
Elektrik lüks bir ihtiyaç değil. Elektrik enerjisinden mahrum kalmak her aileyi mustarip ediyor; yalnızca televizyon izleyemedikleri ya da telefonlarını şarj edemedikleri için değil, daha da önemlisi, buzdolabında soğutmaları gereken gıdaları saklayamadıkları ya da pişiremediklerinden dolayı aileler çaresiz kalıyor.
Ülkemiz de aynı durumdan mustarip çünkü acil adımlar atmaya ihtiyaç duyduğu haklı kalkınma yolunda ilerleyemiyor. Çünkü elektriği olmadığı için kapanan fabrikalar varken ilerleme kaydedilemez. Ofisler kapalıyken ne herhangi bir işlem yapmanın ne sorunsuz iletişim kurmanın ne de bilgiyi yeniden üretmenin bir yolu yok; çünkü elektrik gittiğinde beraberinde telefon ve internetin kapsama alanını da kaybediyoruz.
Yaşanan yakıt kıtlığının yanı sıra termik santrallerde meydana gelen arızalardan ötürü enerji dağıtımının kısıtlanması, ulusal elektrik sisteminin uzun süren bir istikrarsızlık yaşamasına yol açtı. Bu nedenle de, uzun süren kesintilerden epeyce etkilenen nüfusun büyük çoğunluğu bütün beklentilerini inşası süren büyük güneş parklarının ulusal elektrik sistemine eklenmesine bağladı.
Küba Enerji ve Madenler Bakanı Vicente de la O Levy, Granma'ya verdiği ayrıntılı röportajda elektrik üretiminin aşamalı olarak toparlanması, yapılmakta olan yatırımlar, bunların sürdürülebilirliği, mevcut krizi tersine çevirmeye en hızlı neyin katkıda bulunacağı ve ülkenin enerji matrisini çeşitlendirecek diğer kaynakların yeniden canlandırılmasıyla ilgili çeşitli soruları yanıtladı ve açıklamalarda bulundu.
- Sayın Bakan en iyi ihtimali düşünerek başlarsak -ki bu şekilde duyuruda bulunuldu-, 2025 yılında elli civarında güneş parkının üretime dahil edilmesi ve bu şekilde en az bin megavat (MW) enerji üretilmesinden söz ediliyor. Bunu şu anki günlük ortalama enerji açığıyla karşılaştırırsak, matematiksel olarak bugün yaşanan kesintilerin en az üçte ikisinin ortadan kalkacağı anlamına mı geliyor? Bu şekilde yorumlanabilir mi?
Bu mantıklı bir kaygı. Hem mantıklı hem zekice. Halkımız iyi eğitimli. Megavat, enerji üretimi, enerji açığı ve enerji kaybı gibi terimleri biliyorlar ve bu gibi sorular ortaya çıkıyor. Ancak elektrik sistemini toparlamak dediğimiz şey sadece fotovoltaik güneş parklarından ibaret değil. Bir program ortaya koyuyoruz, elbette burada en dikkat çekici, en yenilikçi ya da en farklı diyebileceğimiz şey fotovoltaik güneş parklarının inşası. Ancak elektrik sistemine farklı açılardan da bakılması gerekiyor.
Bir konu yakıt; çünkü yakıt üretimi tıpkı ulusal elektrik sisteminde de gördüğümüz gibi düşüşteydi. Öyle bir düşüş ki, termoelektrik santralleri çalıştırmak için gereken yakıta dahi sahip olamayacağımız bir vaktin yaklaştığı tartışılıyordu. Yerli ham petrolden ve bununla beraber elektrik üretmek için kullanılan gazdan bahsediyoruz. Nihayetinde, uzun yıllardır devam eden bir çalışmanın ürünü olarak ortaya çıkan ve Kübalı profesörlerle, üniversitelerle, araştırma merkezleriyle birlikte tartışılan tasarıda yakıt ithalatına bağımlılığı sona erdirmemiz gerektiği sonucuna varıldı.
Biz hep yakıt ithalatına bağımlı olduk. Öyle bir noktaya vardık ki, Küba’nın en büyük gider kalemi gıdadan, ilaçtan, her şeyden öte yakıt ithalatı haline geldi. Tüm ekonomiyi ayakta tutmak için ithal edilen yakıtın en büyük tüketicisi elektrik üretimidir. Ülkenin kullandığı tüm yakıtın yarısından fazlası elektrik üretimi içindir. Tarım, su pompalama, hasat, ulaşım, iç ekonominin tüm zincirleri, saydıklarımızın tamamı elektrik üretmek için gerekenden daha az yakıt tüketiyor. Ancak, ulusal yakıt üretimi azalırken, diğer taraftan termik santrallerin petrol ve gaz tüketiminin ulusal üretim kapasitesini aşması bekleniyordu. Dolayısıyla elektrik meselesi sadece termik santrallerin teknik durumu nedeniyle değil, başka faktörlerle de karmaşıklaşmaya başlamıştı.
- Yaşanan bu düşüş yeterli petrol ve doğal gazın olup olmamasıyla mı yoksa bunları çıkarma kapasitesiyle mi ilgiliydi?
Nedeni termoelektrik santrallerini etkileyenlerle aynı. Yıpranma, kaynak eksikliği, yedek parça eksikliği. Petrol üretimi bir kuyunun açılıp petrolün çıkarılmaya başlamasından ibaret değil. Hayır. Kuyu açmak demek yatırım demek. Kuyuyu açtıktan sonra kuyuyu muhafaza etmek için her gün kaynak aktarmak gerekiyor. Kaynak yoksunluğu bizi kuyuları teker teker kapatmaya zorladı çünkü bu kuyuları aktif tutmak için gerekli malzeme girişimiz yoktu.
Bir örnek verelim. Bir kuyu açtınız diyelim. Petrolü çıkarmaya başladınız. Bu petrol Küba’daki tankerlere boşaltılır. Koyduktan sonra bu tankerlerden petrolü çıkarmanız ve devamında karayolundan taşımanız gerekir. Çünkü Küba’da petrol taşımak için kullanılan boru hatları çok az bulunuyor. Örneğin Matanzas Limanı’ndan Santa Cruz’daki termoelektrik santraline petrol boru hattıyla gider. Limanlardan rafineriye giden petrol boru hattıyla taşınır. Fakat ne bütün termoelektrik santrallere giden petrol, ne de dağıtımı yapılacak petrol boru hattıyla ulaştırılmıyor. Çok miktarda petrolü taşımak için karayollarını kullanmak zorunda kalıyoruz.
Dolayısıyla tankeriniz dolduysa ve kuyulardan çıkardığınız ham petrolü taşıyacak bir ulaşım altyapınız yoksa, o noktada petrol üretiminizi de sınırlayan bir darboğaz yaşarsınız. Buna ek olarak, kuyuları aktif tutmak için sürekli olarak kimyasallar, çözücüler ve yüksek miktarda günlük malzeme girişi sağlamak gerekiyor.
- Ham petrolümüzün niteliği de işimizi hiç kolaylaştırmıyor…
Aynen öyle. Bizim kuyularımızda bu durum işi daha da karmaşıklaştırıyor; ama aynı zamanda yüzey tesisatını, vanaları, boruları, pompaları inşa etmeye devam etmemiz gerekiyor... Tüm bunların sürekli bakımının, onarımının yapılması gerekiyor; ama bunları yapma imkânımız olmadı. Bu durum üretimi sınırlıyordu. Ayrıca yeni kuyulara ve sismik çalışmalara yatırım yapamıyorduk. Çıkarma işlemini yapabilmek için önce her zaman sismik çalışmalarda ve sondajda ilerlemeniz gerekiyor.
2023 yılında gaz elde etmek amacıyla bazı kuyular açmayı başardık ve evet, gaz da elde ettik. Gazla elektrik üretimini geri kazanmayı ve artırmayı başarmamız bunun sayesinde oldu. Ancak ham petrol üretimi azalmaya devam etti. Değerlendirmemizde termoelektrik santraller için yerli ham petrolün bile yeterli olmayacağı bir zamanın geleceği sonucuna vardık. Tüm termoelektrik santraller uygun durumda olsa bile yakıt yeterli olmayacaktı.
- Ham petrol yeterli olmaz mıydı?
Zaten ham petrol bizim bile değil. Buna ek olarak, dağıtık üretimi tamamen ithal dizel ve akaryakıt bazlı gerçekleştiriyoruz. Ya bu ya da rafine edilmiş ham petrol. Çünkü Küba petrolü rafine edilmiyor; doğrudan termoelektrik santrallerde yakılıyor. Elimizdeki ham petrol dört rafinerimizden herhangi birinde dizel ya da benzin, nafta, sıvılaştırılmış gaz, havacılık turbo yakıtı elde edilebilecek nitelikte değil. Sadece bu yakıt türüne göre tasarlanmış ve uyarlanmış termoelektrik santraller için uygun.
Küba termoelektrik santralleri, çoğunlukla eski Sovyetler Birliği’nden gelen kusursuz kalitedeki akaryakıtı tüketmek üzere tasarlandı. O koşullarda bakımlar arası zaman aralığı çok daha uzundu. Sovyetler Birliği’nin ortadan kalkmasıyla beraber 12 milyon ton civarındaki yakıt tedarikimiz bir gecede yok oldu. Dolayısıyla termoelektrik santralleri yeniden düzenlemek zorunda kaldık. Bu düzenleme santrallerin ulusal ham petrolle çalışmasını sağlamak için tamamen Küba tarafından geliştirilen bir yenilikti.
Bu bizi kurtardı ama yanında büyük bir fedakârlık da getirdi. Neydi bu fedakârlık? Termoelektrik üretim ünitelerinin ömrü ve bakım yapılması gereken periyot kısaldı. Çünkü Küba ham petrolü çok yüksek sülfür ve vanadyum içeriğine sahip; bu da kazanlarda yakıldığında ve nem olduğunda korozyonu, yani metalin oksitlenerek aşınmasını hızlandıran sülfürik asit üretiyor.
Buraya bir de termoelektrik santrallerinin çalışma ömrü nedeniyle eskimeden kaynaklanan yıpranmalar ekleniyor. Örneğin Mariel santrali 1975'te açıldı ve en genç santral 25 yaşından büyük. Yüz yıl, 200 yıl boyunca bakım gerektiren herhangi bir şeyi, ihtiyaç duyduğu tüm kaynaklarla koruyabilirsiniz; ancak bir rulman 60.000 saat dayanıklıysa ve 60.000 saat sonra onu değiştirmezseniz kırılır ve sistemde aşamalı bir bozulmayı tetiklemeye başlar.
- Bakım için yapılan harcamanın ne kadar büyük bir farkla arttığını çok iyi gösteren rakamlar var; bu rakamlar pandemiyle birlikte büyük ölçüde azaldı.
Enerji Devrimi kapsamında büyük bir yatırım sürecinin işlediği dönemde Elektrik Birliği’nin müdürüydüm; o dönemde bir milyardan fazla, 1,2-1,3 milyar yatırım yapılıyordu. Tüm elektrik sistemine 2 milyara yakın yatırım yapıldığı yıllar da oldu.
Bu sadece bakım değil, aynı zamanda bir yatırımdı. Buraya paralel ya da ikincil olarak tanımlayabileceğimiz bir başka hamle, ev aletlerinin, ampullerin, buzdolabı contalarının değiştirilmesi, pirinç ocaklarının ve tencerelerin piyasaya sürülmesi süreciydi. Tüm bunlar elektriğe talebin ve tüketimin azaltılmasına ve yakıt kullanımının azaltılmasına katkıda bulundu.
Eğer elektrik sistemi şu anda iyi çalışıyor olsaydı, sadece elektrik üretiminin sürdürülebilirliği için her yıl 250 ila 350 milyon dolar harcamamız gerekirdi. Bir yıl bile bu kaynağı ayırmazsanız bedeli ağır olur; bizim bu kaynağı ayıramadığımız birden fazla yıl oldu. İşte ödediğimiz fatura bu. Bildiğimiz kısıtlamalar nedeniyle bunu yapmak mümkün olmadı, ülke yeterli gelire sahip olamadı.
O halde eğer petrol üretimi azalıyorsa, ekonominin işlemesi için ihtiyaç duyulan milyonlarca ton petrolü yeniden ithal edecek finansmana sahip değilsek, yapılması gereken ilk şey yakıt tüketimini azaltırken, üretim kapasitelerini genişleterek bu azalmayı durdurmaktır.
İşte bu noktada fotovoltaik güneş panellerine yönelinmesi ve bunun da ötesinde, yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımını genişletmeye yönelik planların hayata geçirilmesi kararlaştırıldı. Peki neden güneş panelleri en büyük projemiz haline geldi? Birincisi, yatırımlar daha az maliyetli olduğu, daha hızlı yapıldığı ve bütün ülke geneline yayılabildiği için.
İlk hesaplamalarımızda “bir yıl içinde 1000 MW’lık kurulum yapmak mümkün" dedik. Bazı yoldaşlarımız çimento, çelik ve diğer birçok kaynağın mevcut olmadığı şu anki durumda böyle bir hamlenin bizi aşırı zorlayıcı bir yatırım sürecinin altına sokacağı konusunda uyarıda bulundu. O halde 1000 MW’lık bir kurulumu nasıl sağlayacağız?
Bunu bir de başka bir yönden ele alalım. Eğer 21 MW’lık üretim yapan güneş parkları kurup, bunları her ilde üç tane olacak şekilde 15 ile dağıtırsak o zaman bu bölgesel olarak yapabileceğimiz ekonomik bir girişim olur. Tıpkı İnşaat Bakanlığı'nın yapıları gibi yatırımcılar ve elektrik kuruluşları her bölgede mevcut. Başka bir deyişle, bu organizasyonları her bölgeye dağıtmış durumdayız, dolayısıyla şu anda ülke genelinde açık bir yatırım süreci işliyor.
- Peki güneş ışığının bulunmadığı durumlarda veya kasırga çıktığında ne olacak?
Güneş parklarını bu iki sebepten ötürü ülke çapında yaygınlaştırıyoruz. Şu anda Cotorro'da açılışını yaptığımız ilk parkta gölge olabilir; ancak Granma parkında güneş aydınlık saçıyor.
Parklar arasında tasarlanan ortalama mesafe hemen hemen sekiz kilometreye tekabül ediyor. Bir parkın alanında gölge olabilir ama sekiz kilometre ötedeki diğerinde aynı gölge olmak zorunda değil. Bu tasarım aynı zamanda voltajın regüle edilmesine de yardımcı oluyor. Bu regülasyon Ulusal Yük Tevzi Komitesi tarafından yapılıyor. Elbette büyük ölçüde yenilebilir enerji üzerine kurulu bir elektrik sisteminin sürdürülebilir olmasını sağlamak bizim için daha büyük bir sınav olacak. Benzer bir durum dağıtık üretimi devreye soktuğumuzda da yaşanmıştı. Büyük termoelektrik üretim tesislerimiz vardı. İki yıl içinde ülke genelinde 202 yeni dağıtık üretim tesisi kurduk. Bu da ulusal elektrik sisteminin faaliyetlerini yönetecek insan kaynağının hazırlanması gibi bir sınavı beraberinde getirdi.
- Bu parklar sadece tam güneş altında enerji üreteceğinden dolayı, gece için enerji depolayacak kapasiteler oluşturmayı düşünüyor musunuz yoksa gece vakitlerinde enerji açığı mı verilecek?
Paneller, enerji depolama kapasitesine sahip olacak biçimde tasarlandı; bunun amacı her şeyden önce elektrik sisteminin istikrarını garanti altına almak. Başka bir deyişle, enerji istikrarını sağlamak için enerji depolayacak ve bunu sisteme de entegre edecek bir yaklaşım mevcut. Küba’da halihazırda enerji depolayacak konteynırlar var fakat henüz içlerinde batarya yok.
Diyelim ki otomatik parçalarıyla, elektronik cihazlarıyla, tüm bileşenleriyle bir konteynırımız oldu. En sona da sadece bataryanın yerleştirilmesi kaldı. Neden tedarik bu sırayla yapıldı? Çünkü bataryaların belli bir süre boyunca şarj edilmeden bekletilmemesi gerekiyor. Keza bataryaları yerleştirmenin kendisi de çok karmaşık bir iş değil. Daha basit açıklamak gerekirse bataryaları yerleştirme işi çekmece takıp çıkarmaya benziyor diyebiliriz. Bataryaları yerleştirmeden de diğer işlemleri yapmak mümkün.
- Yaptığınız bu açıklamayı daha sonra daha detaylandırmak gerekecek, fakat başlangıçtaki matematiksel hesaba geri dönelim. 1000 MW’lık enerji üreten güneş panelleri mevcut olduğunda, enerji açığının 1500 MW ile pik yaptığı bugüne göre üçte iki oranında daha az kesinti olacak mı?
Ortalama 1500 MW’lık açık var deniliyorsa, sadece bir gün içerisindeki bir andan söz edilmektedir. Peki 1000 MW’lık enerji üreten bir sistem kurarsak bu 500 MW’lık bir enerji açığının olacağı anlamına mı gelmekte? Hayır, çünkü 1500 MW’lık enerjinin sadece yakıta harcandığı günlerimiz oldu.
Tam da bu sebepten ötürü ülkemiz bu açığı yenilenebilir enerjilerle kapatmaya kararlı, çünkü daha fazla yakıt tüketimi anlamına gelen yatırımlar yapamazsınız. Yakıt üretiminde büyümek de bir öncelik olsa da yakıt tüketimini azaltma konusunda ilerleme kaydetmemiz kaçınılmazdır.
Bir örnek verelim. Felton'un bir arıza nedeniyle sistem dışında kaldığı son seferde, o tarihte sabah erken saatlerde hizmet kesintisi yaşanmamıştı ve önceki günlerdeki açıkla arasında büyük bir fark yoktu. Bu nasıl oldu? Hava durumu yüzünden mi? Hayır, hava durumu yüzünden değil, o gün elimizde yakıtımız olduğu için böyle oldu. O gün tüm dağıtık üretim için yakıtımız vardı ve açık kapatıldı. Yani mesele sadece teknolojik üretim kapasitesi meselesi değil.
Açık, bu yüksek teknolojik kapasiteyi koruyarak, yakıt satın alarak, dağıtık üretim tesislerinin tümünü çalıştırarak ve güneş parklarının ürettiği enerjiyi de buraya ekleyerek karşılanacaktır. Kesin olan şu ki, 1000 MW yenilenebilir enerjiyi devreye soktuğumuzda, geceleri üretim için harcayacağımız yakıttan tasarruf etmiş olacağız.
Tüm bu parkların zaten senkronize olduğu ideal bir durumda sistem nasıl çalışacak? Depolama imkânı olmayanlar sadece gündüzleri mi katkıda bulunacaklar? Güneşin olmadığı zamanlarda güç depolayan pilleri takma planı ne zaman hayata geçirilecek?
Bu ve bütün diğer sorular sonraki yayınlarda cevaplanacak.
ELEKTRİK ÜRETİMİNDE KULLANILAN ULUSAL PETROLÜN ÜRETİMİ ÜZERİNE BAZI NOTLAR
- 2024 yılının sonu itibariyle, maddi kaynak ve finansman eksikliği yerli ham petrol üretiminin 138.028 ton kadar düşmesine neden olmuştur.
- Günde üretilen 40.000 varil petrol tüketimin yalnızca üçte birini karşılamaktadır.
- Küba'daki kuyular toprak altındaki ham petrolün sadece %6'sını üretmektedir. Bu değerin, üretimi iki katına çıkaracak şekilde %10 ya da %11'e nasıl çıkarılabileceği konusunda araştırma yapılmalıdır.
- Petrol yataklarının bulunduğu alanlar tespit edilmiştir. Buraya Fraile ve Jibacoa arasındaki Boca de Jaruco; La Habana del Este ve Alamar bölgesi ve Puerto Escondido ve Canasí petrol sahalarının güneyi dahildir.
- Daha kaliteli petrolün keşfedilmesi ve açık deniz sahalarının araştırılması için arama çalışmalarının teşvik edilmesine acil ihtiyaç duyulmaktadır.
- Bu yıl, üç ila beş kuyunun ekleneceği bir keşif kampanyası planlanmaktadır.
Kaynak: Küba-Petrol Birliği (Cupet) Arama ve Rezervuar Grubu Başkanı Osvaldo López Corso ile yapılan röportaj
![]() |
Görselde Küba’da şu ana kadar inşa edilen fotovoltaik güneş parkları bulunmaktadır. Bu parklar her biri 21.8 MW enerji üretebilecek kapasitede, Küba’nın Havana, Cienfuegos ve Granma şehirlerinde yer almaktadır. |
Yazar: Dilbert Reyes Rodríguez
Yayınlandığı yer: Cubadebate
Yayın tarihi: 23 Mart 2025
Çeviri: İlhan Şendil
"Küba Gerçeği", 2023 Şubat ayında Türkiye Komünist Partisi'nin (TKP) girişimiyle başlatılan bir yayın. Küba'da siyaset, ekonomi, yaşam, kültür gibi konularda Kübalı yazarların ürettiği makalelerin çevirilerini yayımlayan Küba Gerçeği'nde çıkan makaleler, artık soL'da paylaşılacak.
DOSYA | Küba Gerçeği yazıları | ![]() |