TÜSTAV’ın ilk Kürtçe çalışması: Jiyana Nîvkuştiyan ve Diyarbakır'da emek mücadelesi

Salih Şimşek’in anılarıyla Jiyana Nîvkuştiyan, TÜSTAV’ın ilk Kürtçe kitabında bir dönemin mücadele ve tanıklığı edebi bir dille hayat buluyor.

Özkan Öztaş

Salih Şimşek’in kaleminden dökülen Jiyana Nîvkuştiyan, Türkiye Sosyal Tarih Araştırma Vakfı’nın (TÜSTAV) Kürtçe yayınlanan ilk eseri olarak tarihe not düşüyor. Bu kitap, yalnızca bir anı toplamı değil, aynı zamanda bir dönemin toplumsal ve siyasal çalkantılarının, emek mücadelesinin ve Kürt coğrafyasındaki direnişin edebi bir yansımasını teşkil ediyor. 

Şimşek’in hayat hikâyesine yaslanan bu çalışma, acının, yokluğun ve umudun iç içe geçtiği bir coğrafyada, bir insanın ve bir halkın mücadelesini zarif bir dille anlatıyor.

"Diyarbakır’da 1975’te TÖB-DER, 1977’de TKP üyesi olan Salih Şimşek’in kitabı Sêyîneya Jiyana Nîvkuştiyan / Yarı Öldürülmüşlerin Yaşamı Üçlemesi adından anlaşılacağı üzere üç bölümden oluşuyor;

1- Evîna Azadiyê / Özgürlük Sevdası (1953-80)
2- Zîndana Amedê Dojeha Rûerdê / Diyarbakır Zindanı Yeryüzü Cehennemi (1980-84)
3- Hêviyên Nîvco Mayî – Yarım Kalmış Umutlar (1984 sonrası)"

Kitabın TÜSTAV'ın sitesindeki tanıtımında bu ifadeler yer alıyor.

Ama kitabın Türkçesi için "Yarım Bırakılmış Hayatlar Üçlemesi" demek daha doğru olacaktır diye düşünüyorum. 

Bir hayat, bir dönem: Salih Şimşek’in yolculuğu

1953’te Diyarbakır’ın Çınar ilçesinde dünyaya gözlerini açan Salih Şimşek, çocukluğundan itibaren yokluk ve acıyla yoğrulmuş bir hayatın izlerini taşır. Dicle’nin kıyısında tuğla işçiliğiyle başlayan çocukluk yılları, onun emek dünyasıyla erken yaşta tanışmasına vesile olur. Bu tanışıklık, Şimşek’in karakterini ve mücadele azmini şekillendiren bir mihenk taşıdır. 

Diyarbakır Öğretmen Okulu’ndan mezun olduktan sonra, 1975’te öğretmenliğe adım atan Şimşek, dönemin en etkili öğretmen sendikalarından TÖB-DER saflarında yer alır. 1973 Lice depremi sonrası dayanışma derneği kurarak afetzedelerle omuz omuza çalışır; bu, onun toplumsal sorumluluk bilincinin ilk yansımalarından biridir.

Türkiye Komünist Partisi’nin (TKP) 1977’de yayımladığı dergilerde yazılarıyla ve emeğiyle yer alan Şimşek, aynı zamanda Kürt illerinde emek mücadelesinin ön saflarında koşar. Ancak 1980 darbesi, bu mücadele dolu yılları keskin bir kırılmayla gölgeler. Diyarbakır 5 No’lu Cezaevi’nin karanlık koridorlarında yaşananlar, Şimşek’in hem tanık hem de mağdur olduğu bir trajediye dönüşür. 

1991’de ise “Komünizmle Mücadele” yasaları kapsamında, 141-142. maddelerden yargılanır. Tüm bu çetin süreçlere rağmen kalemi elinden düşürmez; yazılar, kitaplar ve nihayetinde Jiyana Nîvkuştiyan ile mücadelesini kâğıda döker.

Bir dönemin aynası: Toplumsal ve siyasal tanıklık

Jiyana Nîvkuştiyan, Şimşek’in kişisel hatıralarını merkeze alarak, 1960’lar ve 70’lerin Türkiye’sinde, özellikle Kürt coğrafyasındaki siyasal ve toplumsal dalgalanmaları ustalıkla resmediyor. 

Terzi Niyazi Tatlıcı ustanın dükkânında yankılanan sohbetler, Diyarbakır’ın kendine özgü siyasal iklimi, Kürt aydınları, yazarları ve siyasetçileriyle kurulan bağlar, Şimşek’in politik dünyasının derinleşmesine zemin hazırlar. Öğretmenlik yılları, devrimci hareketlerin Kürt illerinde kültürel çalışmalara ağırlık verdiği bir döneme denk gelir. DDKO, DDKD, Rizgari gibi oluşumlar, Kürtçe yayımlanan dergiler ve politik tartışmaların merkezi olan kitabevleri, Şimşek’in hayatındaki dönüm noktaları olur.

Kitap, dönemin önemli olaylarını Şimşek’in gözünden yeniden canlandırıyor: Türkeş’in Diyarbakır ziyaretinin hüsrana dönüşü, Lice depremi, Dicle ve Bingöl’deki TÖB-DER örgütlenmeleri, Antep’te Behice Boran’la yapılan buluşmalar, TKP’nin Diyarbakır’daki faaliyetleri… 

1977’de Mehdi Zana’nın Diyarbakır Belediye Başkanı seçilmesi ve aynı yıl Taksim 1 Mayıs’ı, bölgedeki siyasal atmosferi şekillendiren iki kritik moment olarak öne çıkıyor. Ağrı, Erzurum, Kars gibi şehirlerdeki TÖB-DER ve parti çalışmaları, Politika dergisi, Sosyalist Gençlik Birliği, TİP ve TSİP’in Kürt illerindeki faaliyetleri, Şimşek’in tanıklıklarıyla yeniden hayat buluyor.

Kültürel dokunuşlar ve insan hikâyeleri

Jiyana Nîvkuştiyan, yalnızca politik bir anlatı değil, aynı zamanda kültürel anekdotlar ve insan hikâyeleriyle zenginleşmiş bir eser. 8 Mart 1978’de Diyarbakır sokaklarında İGD’nin astığı Nâzım Hikmet şiiri, 1979’da Nâzım için düzenlenen anma etkinlikleri, Kamuran Bedirxan’ın Nâzım’la diyalogları, Kürt aydınlarının Marx ve Engels’ten alıntılarla sınıf mücadelesine katkıları… Bu detaylar, dönemin ruhunu okura capcanlı hissettiriyor. Şimşek’in kalemi, bu anekdotları işleyerek, okuru hem düşündürüyor hem de dönemin ruhuna değmesini sağlıyor. 

1980: Bir büyük kesinti

Kitap her ne kadar bir üçleme olsa da esasında siyasi anlamda anlatı 1980 darbesiyle ikiye ayrılıyor: Darbe öncesi ve sonrası. 

1980, yalnızca Şimşek’in değil, bir halkın ve bir mücadelenin üzerine karanlık bir gölge düşürüyor. Diyarbakır 5 No’lu Cezaevi, faşizmin ve zulmün en acımasız yüzünü sergiliyor. Şerafettin Kaya’nın Diyarbakır’da İşkence kitabıyla dünyaya duyurduğu vahşet, Esat Oktay Yıldıran’ın adıyla özdeşleşen işkence yöntemleri ve Şimşek’in bizzat tanık olduğu ölümler, bu bölümde yürek burkuyor. 

Bayrak ve İstiklal Marşı eşliğinde uygulanan işkenceler, “Bu memleket sizin değil” söylemiyle sistematik bir şekilde yerleştirilen aidiyetsizlik duygusu, devrimcilerin ülkeyle bağlarını koparmayı hedefleyen bir zulmün izlerini taşıyor.

Mazlum Doğan ve Necmettin Büyükkaya gibi Kürt siyasetinin öncü isimleri, Şimşek’in anılarında etraflıca yer buluyor. Kitap, yakın tarihin yaralarını da deşiyor: Halepçe Katliamı, Vedat Aydın ve Musa Anter cinayetleri, Türkiye Birleşik Komünist Partisi dönemine uzanan hatıralar… Her biri, Şimşek’in öznel yorumları ve politik değerlendirmeleriyle zenginleşiyor. 

Bu öznellik, kimi zaman yorum farklılıkları ile kimi gerçekleri eğip bükse de hatıraların ve tanıklıkların bir dönemin ruhunu yansıtmadaki gücünü tekrar hatırlatıyor.

TÜSTAV’ın ilk adımı

Jiyana Nîvkuştiyan, TÜSTAV’ın Kürtçe yayıncılıktaki ilk adımı olmasıyla ayrı bir önem taşıyor. Kitap, Diyarbakır Kürt illerinde sınıf mücadelesinin nasıl filizlendiğini, nasıl yaygınlaştığını ve kimlik politikalarının bu mücadelelerin yerini nasıl aldığını gözler önüne seriyor. Politik hafızası güçlü olanlar için bu eser, döneme dair ayrıntı zenginliğiyle tamamlayıcı bir kaynak sunuyor.

Salih Şimşek’in edebi ve içten üslubu, duyarlı ve mücadeleci dille hayat buluyor. Jiyana Nîvkuştiyan, bir dönemin tanıklığını, bir halkın direnişini ve bir insanın kaleminden dökülen umudu okura ulaştırıyor. Bu kitap, sadece bir anı değil, aynı zamanda bir mücadeleyi da aktarıyor okurlara.